Gündem

"Sığınmacılara ateş mi açacağız?"

Kuruluşunun birinci yıldönümünde yabancı ve İslam karşıtı Pegida hareketi ve Alman Dışişleri Bakanı Steinmeier’in Ortadoğu gezisi yorum sütunlarının ağırlıklı konuları.

20 Ekim 2015 01:15


Pegida'nın birinci yıldönümü nedeniyle Almanya'nın doğusundaki Dresden kentinde hem Pegida taraftarları, hem de karşıtları gösteriler düzenledi. Düsseldorf’ta çıkan Handelsblatt gazetesinin Pegida’ya ilişkin yorumunda şu satırlar yer alıyor:

„Almanya sığınmacı kabul ederken sorunların hasıraltı edildiği yönünde, sözü aşırı sağa yarayacak şekilde çarpıtanların dile getirdiği iddiaların hiçbiri doğru değil. Tüm gazeteler bu sorunlarla dolu. Pegidacıların kullandığı 'gerçekleri dile getirmek için cesaret gerektiği' yönündeki söylemler de çarpık. Cesarete ihtiyacı olanlar, olsa olsa Hristiyan Birlik ve Sosyal Demokratlar’ın ortalığı kızıştırmaya çalışan aşırı sağcılara karşı kararlı bir şekilde tavır alması gereken iç politikadan sorumlu siyasetçileridir. Bu siyasetçilerin, yeni gelecek olanların geçmesi gereken engeller ve burada bulunanların entegrasyonu eksenindeki politikalarını uygulamaları ve savunmaları gerek. Yerleşik siyasetçilerin aşırı sağcı uçlar karşısında korkuyla sinmesinin ne gibi sonuçlara yol açabileceğini Fransa'da gözlemlemek mümkün. Orada, Suriye’den kaçanların ülkeyi terketme sebebinin bombalar değil, sınırları açan Merkel olduğunu ima eden aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin Genel Başkanı Marine Le Pen’e karşı tek bir hükümet üyesi bile tepkisini dile getirmemişti. Almanya'da benzeri bir korkaklığın tekrar yaşanması kabul edilemez.”

Schwäbische Zeitung ise Pegida konusunda şu yorumu sunuyor okurlarına:

„Pegida’nın çekirdek ekibi, bir yıldır menfi faaliyetlerini sürdüren aşırı sağcı ayak takımı. Aslında bu faaliyetlerin öne çıkan özelliği, sığınmacılara karşı kullandıkları nefret söylemleri veya önde gelen politikacılar için diktikleri sembolik darağaçları değil. Aşırı sağcıların söylemleri hep böyle olmuştur ve 80 milyonluk demokratik bir toplumun böyle düşünen birkaç bin kişiyi kaldıracak gücünün olması gerek. Hayır, Pegida’nın menfi faaliyetlerinin en önemli özelliği, tam olarak bilinemeyen sayıda demokratı, yavaş yavaş zehirlemesi. Bu zehir, aslında ‘sadece kendilerini endişelendiren sorunlara karşı korkularını dile getirdiği' iddiasıyla sokağa dökülenlere gizliden gizliye anlayış gösterilmesine neden oluyor. Ancak burada iki nokta gözden kaçıyor: Şu ya da bu sığınmacı politikası Pegida'nın çekirdek ekibinin umrunda değil, bu bir. Ayrıca bu faaliyetlerin arkasında sadece, aşırı sağcı programlarını siyasi sistemde yerleşik hale getirme isteği yatıyor.”

Lüneburg'dan Landeszeitung da yorum sütununu Pegida hareketine ayırmış:

“Dresden'in sokaklarında kendine supap arayan nefret, göstericilerin çoğunluğunun sadece Kıyamet Günü'nün hayaliyle yaşadığı ve demokrasi için kayıp olduğu yönündeki korkuları artırıyor. Dresden sokaklarının Berlin'deki siyaseti belirlemesine izin verilmemesi de işte bu yüzden daha da büyük önem taşıyor. Hristiyan Birlik’in de dahil olduğu 'Acaba göç için bir üst sınır konması veya ülkenin etrafına tel örgü çekilmesi sorunları çözer mi?' şeklinde kafasızca yürütülen tartışmalar, Pegida’nın siyaseti ne kadar ürküttüğünün göstergesi. Bu sözde çözümler bizi nereye götürür? Üst sınırımıza erişilince, ardından gelen sığınmacılara ateş mi açacağız? Tel örgü çekilirse, telin diğer yanında açlıktan ölen çocukların görüntülerine dayanabilecek miyiz? Bu sorulara evet cevabını verdiğimiz takdirde, Pegida kazanmış demektir.”

Stuttgarter Zeitung ise Ortadoğu gezisine çıkan Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'in İran'ın ardından gittiği Suudi Arabistan'daki temaslarını değerlendiriyor:

“Suudi Arabistan konusunda yanılsamaya düşmemeliyiz. Bu ülke Batılı bir demokrasinin tam zıttı. Peki, bu şartlar altında Suudi Arabistan'daki iktidar sahipleriyle müzakere masasına oturulmalı mı? Cevap gayet açık: elbette evet! Yani Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'in Suudi Arabistan Kralı Salman ile eleştirilere hedef olan görüşmesi doğruydu. Uluslararası siyasette, sempatik olmayan rejimler ile ilişki kurmaktan kaçmak mümkün değil. Bu gerçek görmezden gelindiği takdirde, demokratik devletler kısa sürede diyalog kurabilecekleri partnerlerden yoksun kalır.”