DW: 'Gazeteciler baskı altında" adlı araştırmanızda Avrupa Konseyi’ne üye toplam 47 üye ülke ile Belarus’tan gazetecilerin deneyimlerine başvurdunuz. Son olarak Türkiye basın özgürlüğünü gittikçe daha fazla sınırladığı gerekçesiyle eleştirilere maruz kalmıştı. Sizin araştırmanız üye ülkelerde benzer eğilimler saptıyor mu?
Marilyn Clark: Anket araştırmasında verilen yanıtları farklı bölgelere göre düzenledik. Ancak münferit olarak Türkiye üzerinde odaklanmaya da karar verdik. Çünkü anketimizde bize verilen tüm yanıtların yüzde 13’ü Türkiye’den geldi. Ankete verilen yanıtlar 2016 yılının Nisan ayında bize geri gönderildi, yani olayların başlamasından önce. (15-16 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra Türkiye’de olağanüstü hal ilan edilmiş ve basın evlerine müdahalede bulunulmuştu.) Buna rağmen verilen yanıtlar çarpıcıydı. Gazetecilere farklı türde arzu etmedikleri müdahalelerde bulunulduğu ve korku yaşadıklarına ilişkin verilen yanıtlar anket derecelendirmesinde en üst sırasındaydı. Anketimizin birçok kategorisinde Türkiye en kötü sonuçları verdi; örneğin fiziksel ve psikolojik saldırılarda ve polisin gözdağı vermesi gibi konularda.
DW: Toplam 940 gazeteciye soru yöneltildi. Araştırmanın tüm gazetecileri temsil etme gibi bir iddiası yok ama sonuçları yine de dikkate değer. Örneğin kendisine soru yöneltilenlerin yaklaşık yüzde 70’i psikolojik şiddete maruz kaldığını söylüyor. Yarısından fazlası ise kendilerine internet üzerinden düşmanlık yapıldığını belirtiyor. Buradan yola çıkarak Avrupa’da basın özgürlüğünün tehlike altında olduğunu söyleyebilir misiniz?
Clark: Burada yüksek yüzdeli rakamlarla karşı karşıya geliyoruz. Ancak bu sonuçlar Avrupa’daki tüm gazetecileri kapsamıyor, çünkü kendilerine soru yöneltilenler gönüllü olarak ankete katıldılar ve rastlantı sonucu seçilmediler. Ancak ben Avrupa’daki tüm gazetecilerin güvenliğinin baskı altında olduğunu söyleyebilirim. Bunun da basın özgürlüğüne etkisi var. Şimdiye kadar arzu etmedikleri müdahalelere doğrudan maruz kalmayan gazetecilerin oranının ankette çok yüksek olması ve bunların bundan sonra bu tür müdahalelere maruz kalacaklarından yola çıkmaları da ürkütücü bir gerçek. Onlar kendilerini ya da haber kaynaklarını koruyamayacakları endişesini taşıyorlar. Ve tüm bu sebeplerden dolayı sonunda otosansüre başvurmak zorunda kalıyorlar. Bu nedenle ‘evet, basın özgürlüğü tehdit altında’ diyebilirim.
DW: Batı basın özgürlüğü konusunda kendisini öncü ve yegâne temsilci gibi görüyor. Batılı Avrupa ülkeleri açısından bu konuda neler söylenebilir?
Clark: Bilinen ülkelerde, şöyle söyleyeyim, bilinen şüpheli ülkelerde büyük sorunlar var. Ama bunun ötesinde Batı’da da, çok güçlü demokratik geleneklere sahip ülkeler de gazetecilerin güvenliği konusunda büyük sorunlarla karşı karşıya. Oralarda insanlar doğrudan hapse atılmıyor belki ama karalama kampanyaları onları önemli olan şeyleri yazmaktan alıkoyabiliyor.
DW: Peki araştırmadan çıkartabileceğiniz olumlu yönler de var mı?
Clark: Mutlaka! Gözdağı ve korku gibi faktörlerin gazetecilerin çalışmalarına nasıl etkide bulunduğunu da araştırdık. Ve tabii otosansür konusunu da sorduk. Sonuçta ortaya çıkan ana fikir şu: Gazeteciler tehlikeli durumlarda bile yazmaya cesaret edebiliyorlar mı? Kendilerine otosansür uygulayan çok yüksek sayıdaki gazetecilere rağmen yine de kendisine soru yöneltilen gazetecilerin yüzde 36’sı mesleklerini bir sorumluluk bilinci içinde yaptıklarını söylüyorlar ve kendilerine hiçbir zaman otosansür uygulamayacaklarını belirtiyorlar.
Avrupa Konseyi’nin anket formunda yorumlara da yer verilmiş ve bir gazeteci şunları yazmış: ‚Bana dışarıdan müdahalede bulunulmasına çok karşı değilim. Çünkü bu tavır benim dişe dokunur bir şeyler yazdığımı gösteriyor ve bu da beni kamçılıyor.'
Bunun da kimi düşmanlıklara rağmen hâlâ cesaret sahibi gazetecilerin olduğunu gözler önüne serdiğine dikkat çekiliyor.
Marilyn Clark Malta Üniversitesi'nde sosyal psikolog olarak görev yapıyor. Kendisi Avrupa Konseyi'nin siparişi üzerine ‘Baskı Altındaki Gazeteciler: Arzu edilmeyen müdahaleler, korku ve Avrupa'da otosansür' başlıklı anketi hazırlayan kişi.
© Deutsche Welle Türkçe
Nicolas Martin