Gündem

'30 Mart’ta sandığa tapelerden sonra yolsuzluk görüntüleriyle gidebiliriz'

Başbakan’ın görüşme iddialarını yalanlamasının üzerine, ortaya çıkabilecek yeni 'görüntüler' seçim arifesinde kararsız seçmenler üzerinde ciddi etki yaratabilir

26 Şubat 2014 16:45

Utku Çakırözer / Cumhuriyet

Siyasi partiler 30 Mart seçimleri öncesinde belki de TBMM’deki son grup konuşmalarını dün yaptılar. Grup konuşmalarına damgasını vuran olay, Başbakan Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında 17 Aralık operasyonundan hemen sonra yapıldığı ileri sürülen telefon görüşmelerinin kayıtlarıydı.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dinleme olduğu ileri sürülen ses kayıtlarını partisinin grup toplantısında dinletirken, BDP lideri Selahattin Demirtaş Meclis’te, MHP lideri Devlet Bahçeli de Bilecik’te Erdoğan’a bu kayıtlar nedeniyle çok ağır biçimde yüklendiler.

Başbakan ise bir taraftan ses kayıtlarını “alçakça montaj” olarak nitelendirirken, aynı konuşma sırasında “Devletin kriptolu telefonlarını bile dinliyorlar” diyerek kendi savunmasını zayıflattı. Grup konuşması sonrasında sosyal medyadaki genel algı, o ses kayıtlarının gerçek olduğu ve kriptolu telefon üzerinden yapılmasına karşın dinlenmiş olduğu şeklindeydi.

 

İlk kez ‘istifa’ istedi

 

CHP yönetimine 17 Aralık operasyonu başladığından bu yana “Neden hükümetin istifasını ya da erken seçimi istemedikleri” eleştirisi yöneltiliyordu. Dinleme olduğu ileri sürülen kayıtlar üzerine önceki gece olağanüstü toplanan CHP yönetiminden beklenen bu çağrı nihayet geldi. Önce parti sözcüsü Haluk Koç, ardından da CHP lideri Kılıçdaroğlu, hükümetin meşruiyetini sorgulayarak “istifa” çağrısı yaptılar.

Anlaşılan o ki, CHP yönetimi, sık kullanıldığında halkta bıkkınlık yaratabilecek “İstifa et” talebini bilinçli olarak Başbakan’la ilgili iddiaların ardından gündeme getirmeyi doğru buldu.

 

Seçimin gündemi ‘17 Aralık’

 

Seçimlere 33 gün kala, iktidar ve muhalefet liderlerinin kampanya gündemi ne olacak?

Dünkü konuşmalar ışığında bakıldığında, sorunun yanıtı kaçınılmaz biçimde “17 Aralık yolsuzluk operasyonları” olacak.

İktidarın öncelikli hedefinde Gülen cemaati var. Başbakan, 17 Aralık operasyonlarını “paralel devletin kendisine yönelik darbe girişimi” olarak sunmaya devam edecek. Erdoğan “paralel devlet” iddialarını, en güçlü siyasi rakibi CHP’nin içini karıştırmak için de kullanacak.

Muhalefet ise söylemlerinin, mitinglerinin merkezine “yolsuzluk” meselesini koyacak. Artık sadece soruşturma kapsamındaki bakanlar değil, bizzat Başbakan hedef alınacak.

Kesin olan nokta, Türkiye’nin seçimlere “17 Aralık” tartışmaları içinde girecek olması...

 

‘Görüntüler de var’ iddiası

 

Siyasal iletişimcilerin evrensel bir kuralı var. Seçmenlerin yüzde 15 ile 20 oranındaki bir kitle, tercihinin kimden yana olacağını sandık başına gitmeye bir ay kala, bunların yarısı ise (yüzde 8-10) son bir haftada belirliyor, netleştiriyor. Bu seçimde kararsız kitlenin oranının yüzde 24-28 bandında olacağını düşünenler de var.

Hal böyleyken, CHP Genel Başkanı’nın önceki gece yaptığı toplantıda parti yöneticilerine oldukça kesin bir biçimde aktardığı “Görüntüler de var” sözleri çok önemli hale geliyor.

Yolsuzluk soruşturmalarında, yasal dinlemeler sonucu ortaya çıkan tape ve görüntüler nedeniyle Başbakan Erdoğan 4 bakanını kabineden ayırmak zorunda kaldı. Toplumda bunun yarattığı bir “yolsuzluk” algısı zaten oluşmuştu.

Başbakan’ın oğlunun da içinde yer aldığı ileri sürülen ikinci soruşturmada da özellikle savcıların değiştirilmesi üzerine kamuoyunda dosyaların “kapatılacağı” algısı güçlenmişti.

Şimdi de Başbakan’ın dünkü yalanlamalarının üzerine, ortaya çıkabilecek yeni “görüntüler” seçim arifesinde kararsız seçmenler üzerinde ciddi etki yaratabilir.

Türkiye 30 Mart’ta sandığa, “yolsuzluk tapelerinden” sonra “yolsuzluk görüntüleriyle” gidebilir...