Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Birinci ve İkinci Dünya savaşlarını değerlendirdi; “Bu dönemde karşılaşılan sorunlar, Boğazların Türkiye'nin güvenliği açısından taşıdığı önemi net olarak ortaya koymaktadır. Montrö Antlaşması ile Türkiye'nin uluslararası alanda kazandığı güç inanılmaz boyuttadır. Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucu antlaşması olan Lozan'a ve güvenliğimiz açısından hayati öneme haiz Montrö Antlaşmasına sıkı sıkıya sarılmalıdır” görüşünü ifade etti.
Sözcü yazarı Uğur Dündar’a konuşan ve 2. Dünya Savaşı dönemini değerlendiren Başbuğ, “Türkiye herhalde en büyük baskı ile 1943 yılında karşı karşıya kaldı. Konu Balkanlarda ikinci cephenin açılması ve Türkiye'nin de savaşa katılmasıydı. Bu durumda İnönü nasıl bir strateji izledi?” sorusuna şöyle yanıt verdi:
“Evet çok doğru. Bu konu 1943 yılında Müttefikler arasında yapılan bir seri konferansta yer aldı. Türkiye konuşulan konuların başındaydı. 30 Ocak-1 Şubat 1943'te Churchill ile İnönü Adana görüşmelerinde bir araya geldi. Sovyetler kuzeyden, Müttefikler ise Türkiye vasıtasıyla güneyden Balkanlar'a girecekti. İnönü; Sovyetlerden emin değildi. İnönü Churchill'e, Türk Ordusu'nun savaşa katılması için, bu ordunun evvela ve geniş ölçüde teçhizatlandırılması gerektiğini söyledi. Bu işlem yıllar alacaktı. Churchill bu toplantılardan küskün ayrılmıştı. Daha sonra Müttefikler asıl harekâtın 6 Haziran 1944'te Batı Fransa'nın Normandiya sahillerine yapılmasına karar verince, Türkiye bu sorundan ve baskıdan kurtuldu.
Bu soru bizi 7 Temmuz 1945'te ki Potsdam Konferansı'na götürüyor. Potsdam'da Stalin; Türkiye ile konuları, yani sınırları ve boğazların durumunu gündeme getirdi. Sovyetler Kars ve Ardahan'ı ve Boğazlar'da Sovyetler'e imtiyaz verilmesini istedi. 2 Ağustos'ta Potsdam Konferansı sona erdi. Henüz savaş sona ermemişti. İngiltere ve ABD Sovyetlere açık cephe almaktan kaçınmıştı. Ancak Sovyetlerin İran'daki birliklerini anlaşma gereği geri çekmemesi, Sovyetler ile Müttefikler arasındaki iplerin kopmasının başlangıcı oldu. ABD, Türkiye yanında yer almaya başladı. 5 Nisan 1946'da Amerikan savaş gemisi Missouri, ABD'de vefat eden Türkiye Büyükelçisi Münir Ertegün'ün naaşını Türkiye'ye getirdi. Türkiye'nin savaş sonrası yalnızlığı sona eriyordu.
Bu süreç; Türkiye'nin 25 Haziran 1945'te Birleşmiş Milletler Antlaşması'nı imzalaması ve 18 Şubat 1952'de de TBMM'nin, Türkiye'nin NATO üyeliğini oybirliği ile aldığı bir kararla onaylamasıyla devam etti.
Birinci ve İkinci Dünya savaşı esnasında karşılaşılan sorunlar, Boğazların Türkiye'nin güvenliği açısından taşıdığı önemi net olarak ortaya koymaktadır. Montrö Antlaşması ile Türkiye'nin uluslararası alanda kazandığı güç inanılmaz boyuttadır. Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucu antlaşması olan Lozan'a ve güvenliğimiz açısından hayati öneme haiz Montrö Antlaşmasına sıkı sıkıya sarılmalıdır.”
Röportajın tamamını okumak için tıklayın.