Gündem

25.04.2014 - Alman basınından özetler

25.04.2014 tarihli Alman gazetelerinden seçtiğimiz yorumlar, Başkan Obama’nın Asya turu, Ukrayna’da savaş tehlikesi ve İsrail’in barış görüşmelerinden ayrılması ile ilgili.

25 Nisan 2014 00:27


Frankfurter Rundschau gazetesi, ABD Başkanı Barack Obama’nın 23-29 Nisan tarihleri arasındaki Asya turunun kendisi açısından getirisinin çok fazla olmayacağı görüşünü savunuyor.

“Obama bir hafta boyunca Asya kıtasını dolaşacak. Çünkü ‘Pasifik’in Başkanı’ olma sevdasında. Ama bu projeye yoğunlaşması da zor olacak. Zira Ukrayna’daki anlaşmazlık tırmanıyor, Batılı ortaklar ne yapacağını bilemez durumda ve Amerika’nın yardımını bekliyor. Suriye’deki iç savaş şiddetleniyor, Filistinliler ile İsrailliler yakınlaşma sağlayamıyor. Evde ise muhafazakâr hasımları Obama’nın Putin, Esad ve diğerlerine karşı daha sert tavır alamadığından şikâyetçiler. Obama’nın Asya gezisinden sonra politikalarında bir dönüşüm yakalaması, tıpkı iç politikadaki mücadelelere, sağlık reformuna, bütçe ve göç hukuku düzenlemelerine tüm enerjisini yönlendirdiği daha önceki yıllarda olduğu gibi ancak ve ancak yavaş bir biçimde gerçekleşebilir. Dış politikada ilerleme sağlayabilmesi ancak kaplumbağa hızı ile mümkün olabilir.”

Wetzlarer Neue Zeitung adlı gazete Ukrayna’da gerginliğin tırmanmaya devam etmesi kapsamında kaleme aldığı yorumda, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in giderek savaş politikaları uygulayacağını öne sürerek şu görüşlere yer veriyor:

“Şimdiye kadar hiçbir savaş görmemiş Batı Avrupalılar kendilerini güvende hissetseler de Putin'in sert askerî politikaları savaş politikalarına dönüşme yolunda. Bu ise sadece Ukrayna'da özgürlük ve demokrasi isteyen çok sayıda insanı değil, AB içerisinde yaşayan bizleri de tehdit etmekte. AB açısından bu kriz, büyük finans krizinin açtığından çok daha derin sonuçlar doğurabilir. Çünkü bu kriz, bizim uzun yıllar sürecinde oluşan refah ve demokrasi modelimizi tehdit eder nitelikte.”

Berlin'de yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesinin Ukrayna krizine ilişkin yorumunda ise savaş senaryolarına ilişkin şu görüşler göze çarpıyor:

“Putin, Amerika'nın da Avrupa'nın da Ukrayna'nın selâmeti uğruna bu ülkeye müdahale etmeyeceğini biliyor. Amerika ile Avrupa, doğuracağı ekonomik sonuçlar açısından Putin'in tavrını gözden geçirebileceğini düşünüyorlar. Ayrıca Putin'in en azından şu anda Ukrayna'nın bölünmesini istemediğini, çünkü bu ülkenin bir bölümünün Rusya'ya dâhil edilmesiyle birlikte sorunların da Rusya'ya dâhil olacağından yola çıktığını ümit ediyorlar. Putin sadece Ukrayna'nın istikrarını bozmak istiyor; böylece Kiev'e daha kolay baskı uygulayabileceğini düşünüyor. Ancak asıl büyük tehlike, alttan alta uç gösteren savaşın kendi dinamiklerinin ortaya çıkması ve nereye gideceği önceden kestirilemeyen bir gelişmenin oluşması. Doğu Ukrayna'daki Rusya yanlısı milisleri Putin kendi ifadesine göre kontrol edemiyorsa, kim kontrol edebilecektir? Ya da böyle bir niyeti yoksa ne olacaktır?”

Filistin'de Özerk Yönetim Başkanı Mahmud Abbas'a bağlı El Fetih hareketi ile Gazze'de kontrolü elinde bulunduran radikal İslamcı Hamas, geçici bir birlik hükümeti kurulması yönünde uzlaşmaya vardı. Bu gelişme üzerine Perşembe günü olağanüstü toplanan İsrail güvenlik kabinesi, Filistinlilerle barış görüşmelerinden çekilme kararı aldı. Ludwigshafen kentinde yayımlanan Rheinpfalz gazetesi, yorumunda Ortadoğu'da baş gösteren yeni krize değiniyor.

“Yeni oluşturulacak bir Filistin hükümetinin şimdiye kadar İsrail ile imzalanmış olan tüm anlaşmalara ve dolayısıyla İsrail'in tanınmasına kesinkes sadık kalması konusunda İsrail'in diretmesi anlaşılır bir şey. Bu anlamda İsrail'in barış görüşmelerini askıya alması uygun bir tavır. Ancak şimdi yeni bir şiddet dalgası baş göstermez, sadece yeni bir Filistin hükümetinin oluşturulması ve seçimlere hazırlanılması gündeme gelirse, o takdirde her iki tarafın önkoşul ileri sürmeden görüşme masasına dönmesi gerekir. İsrail'in görüşmelerden çekilmesi zaten bekleniyordu, Filistinlilerin Başkanı Mahmud Abbas da bunu göze almıştı. Görüşmelerin askıya alınması dramatik bir olay olarak değil, karşılıklı engelleme taktiklerinin nihaî olarak aşılması için bir fırsat olarak görülmelidir.”