Gündem

24.03.2014 - Alman basınından özetler

Alman gazeteleri Türkiye’nin Suriye’ye ait bir savaş uçağını düşürmesi, Rusya ile uluslararası toplumun Kırım krizi yüzünden yaşadığı gerginlik ve Almanya’nın iltica politikası ile ilgili yorumlara yer veriyor.

24 Mart 2014 12:27


Die Welt gazetesi, Türk Silahlı Kuvvetleri‘nin hava sahasına girdiğini belirttiği Suriye'ye ait bir savaş uçağını düşürmesiyle ilgili yorumunda şu satırlara yer veriyor.

„Esad'a bağlı Suriye Hava Kuvvetleri yıllardır Türkiye-Suriye sınırında isyancılara karşı saldırılar düzenlemek için uçuyor. Dün Türkiye Başbakanı kendisi için var olma savaşı haline gelen seçimlerin son dönemecini başlattı. Tam da böyle bir dönemde gökyüzünde bir Suriyeli hedef alındı ve Erdoğan zafer ilan etti. Bu durum, sürekli olarak ordunun sempatisini kazanmaya çabalayan, baskı altındaki Erdoğan için bir tesadüf olamaz. Askeri yöntemlerle sürekli olarak iç politika yapılması yeterince kötü. Ancak bundan daha da kötüsü Erdoğan‘ın taktiksel açıdan kullandığı bu olayın gerçekten de tesadüfen böyle bir zamana denk düşmesi olur.“

Bugünkü Alman gazetelerinin geniş yer ayırdığı bir başka konu ise Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasının ardından Rusya ile uluslararası toplum arasında giderek tırmanan gerginlik. ABD ve AB Rusya’ya yönelik yaptırım kararları alırken, Almanya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen‘in, NATO'nun sınırların korunması konusunda daha aktif bir rol oynaması gerektiği yönündeki açıklamaları tartışmalara neden oldu. Von der Leyen gerginliği tırmandırdığı yönünde eleştirilere maruz kaldı. Mannheimer Morgen, konuyu şöyle yorumluyor:

„AB, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın Kırım konusundaki misyonunun gerginliğin azalmasına yaramasını umut ederken, Ursula von der Leyen oyuna NATO’yu da dahil ediyor. Bu tutumu tepkilere neden oluyor çünkü AB ve ABD şimdiye dek NATO’yu işin dışında tutmaya çabaladı. Gerçi Savunma Bakanı’nın ittifakın siyasi bir ittifak olduğunu dile getirmesi doğru, ancak aynı zamanda da askeri bir ittifak. Batı elindeki bütün yöntemleri deneyerek gerginliğin tırmanmasını engellemek istiyor. Bu anlaşılır bir durum. Ancak NATO orduların ülkeden ülkeye böylesine hareket etmesini görmezlikten gelemez. Moskova’nın topraklar konusundaki iştahının Kırım’la giderildiğini ve Rusya’nın başka toprakları da ilhak etmek isteyip istemeyeceğini kim biliyor ki? İşte bu nedenle NATO’nun Avrupa’da neler olup olmadığını çok dikkatli bir biçimde gözetlemek zorunda olması olağan. Buna hava keşfi örnek olarak verilebilir. Bunun gerginliği tırmandırmakla ilgisi yok.“

Neue Osnabrücker Zeitung ise aynı konuyla ilgili yorumunda şunları yazıyor:

„Almanya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen sessiz kalsaydı, daha iyi olurdu. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier çok büyük önem taşıyan Kırım krizi konusunda diplomatik yollardan çabalarken, Savunma Bakanı sanki askeri bir seçenek söz konusuymuş gibi NATO’nun daha güçlü bir rol oynamasını talep etti. Bu öneri Batı’nın Kırım konusunda izlediği çifte stratejinin bir parçası olarak görülebilir. Ancak Hrıstiyan Birlik Partili Von der Leyen’nin önerisi zamanlama açısından hiç de uygun bir döneme denk gelmedi. Sonuç olarak AGİT gözlemcilerinin Rusya’nın onayı ile Kırım’a gözlemci misyonu ile gönderilmesi daha yeni başarıldı. Gerginliğin yatışması yolundaki bu ilk adımı diğerleri izlemek zorunda.“

Bugün gazetelerde yer bulan bir başka konu ise Almanya’nın mülteci politikası ve belediyelerin mülteci masrafları nedeniyle mali açıdan zor durumda olduklarını belirten açıklamaları. Berliner Morgenpost, Berlin'in mülteci sorunuyla ilgili yorumunda şu görüşleri savunuyor:

„Berlin bu yıl mültecilerin barınması için 120 milyon euro harcamak zorunda. Bu, planlandığından üç kat fazla. Çünkü Berlin’e geçen yıldan çok daha fazla insan iltica başvurusunda bulunuyor. Federal Göç Dairesi bu yıl 8 bin iltica başvurusu bekliyor. Yani kentte yaşayan 15 bin mülteciye ek olarak 8 bin. Bu bir taraftan mali, insani ve organizasyon açısından düşünüldüğünde Berlin Belediyesi için zor bir durum. Diğer yandan ise akla şu soru geliyor? Gerçekten de öyle mi? Bu rakam, 3,5 milyon Berlin nüfusu için çok mu fazla? Ya da Suriye’den kaçan 2 milyon Suriyeli düşünüldüğünde fazla mı? Berlin’in mültecileri alması zor değil. Bu doğal karşılanmalı. Mülteciler nedeniyle masrafların ortaya çıkması da ne yazık ki aynı şekilde doğal.“