Gündem

2018'de bin 797 insan iş cinayetlerine kurban gitti!

Her 4 iş cinayetinden birisi inşaatta yaşanıyor

09 Aralık 2018 15:18
Hülya Karabağlı

Türkiye’de, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG)’nin verdiği bilgiye göre, 2018 yılının ilk 11 ayında 105’i kadın olmak üzere bin 797 insan iş cinayetine kurban gitti.

Kadınların en çok öldüğü işkolu tarım olurken en büyük ölüm sebebini trafik kazası oluşturdu. Buna göre, kadın iş cinayetlerinden her ikisinden birisi trafik kazası yüzünden yaşandı. Erkek işçilerin en çok öldüğü işkolu inşaat oldu. Ancak genel ortalamada trafik kazası sonucu ölüm yine de en üst sırada yer alıyor. Her 4 ölümden biri trafik kazası sebepli, yine genel ölümlerde her 4 iş cinayetinden birisi inşaatta.

TBMM’de iş cinayetlerine ilişkin en son HDP’nin araştırma önergeleri bulunuyor. HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Meclis Başkanlığı’na biri ‘kadının iş yaşamında maruz kaldığı sorunlar ve bu nedenle meydana gelen işçi ölümleri’ diğeri, bu yıl 66 çocuğun yaşamını yitirdiği belirtilen ağır bilanço da çocuk işçilik konusunda araştırma önergesi verdi. Beştaş, ülkenin en can alıcı gündeminden birisini  iş cinayetleri olduğuna dikkati çekti.

HDP’li Beştaş’ın ilk imzacı olduğu kadınların hayatlarıyla ödediği iş cinayetleri konusundaki önergesi şöyle:

2013-2017 arasında 580 kadın işçi hayatını kaybetti

İş kazaları ve iş cinayetleri ülke gündeminin en ciddi ve neticeleri itibariyle en can alıcı sorun alanlarından birisi haline gelmiştir. Bu konuda elde edilen bulgulara göre, 2013-2017 yılları arasında 580 kadın işçi, olumsuz çalışma koşullarından kaynaklı olarak yaşamını yitirmiştir. Her ne kadar bu veriler güncel olmasa da mevcut durumu ortaya koyması açısından dikkate değerdir.

Kadın işçiler, kimi zaman mevsimlik işçi olarak tarlalara götürüldükleri araçların kaza yapması sonucu, kimi zaman ev işçisi olduğu evin camını silerken düşerek yahut bir aracın altında ezilerek ya da işyerini basan bir erkek tarafından kurşunlanarak yaşamını yitirmekte, yitirmeye devam etmektedir.

İşçi ölümlerinin iş kollarına göre dağılımında; tarım ve ormancılık sektörünün ağırlıklı olduğu gözlemlenmektedir. Kuşkusuz bu iş kolları kadınların ağırlıklı çalıştığı alanlar olmasından kaynaklanmaktadır. Yapılan çalışmalardan elde edilen diğer bulgulara göre de, kayıtlı kadın istihdamındaki en ağırlıklı sektör hizmet sektörü olmasına karşın en çok ölümün tarımda yaşanması bu sektörde çalışan kadınların aslında son derece kötü koşullar altında çalıştıklarının da bir göstergesidir. Yine uzun çalışma saatleri ile kayıt dışı çalışma oranlarının yüksek olduğu konaklama-eğlence iş kolu da kadınların en fazla yaşamını yitirdiği iş kolu olmuştur.

 Kadın işçilerden yüzde 90’ı sendikasız, yüzde 75’i kayıt dışı çalışıyor

Kadın işçilerin çalışma koşullarına ilişkin yürütülen çalışmalarda yaşamını yitiren kadın işçilerin yüzde 90’ından fazlasının sendikasız olması ve yüzde 75’inin de kayıt dışı çalışıyor olması kadın emeğinin ne kadar görünmez olduğunu ifade etmektedir. Yine bunun bir sonucu olarak kadın işçi ölümleri de kamuoyu nazarında görünmez olmaktadır. Elbette bunun bir nedeni de “mevsimlik işçilerin” statülerine ilişkin hala bir çalışmanın yürütülmemesi ve SGK kapsamına alınmamasıdır. Ücretsiz aile işçiliği, ev eksenli üretim, gündelikçilik, bakıcılık gibi kadın istihdamının yoğun olduğu alanlar da kayıt dışı çalışma biçimleridir. Hal böyle olunca kadınların iş yaşamında maruz kaldıkları zorluklar ve işçi ölümleri görünmemekte, çoğunlukla da görmezden gelinmektedir.

Beştaş: 2018 yılında 66 çocuk işçi öldü

HDP’nin Meclis Başkanlığına çocuk işçilerle ilgili verdiği araştırma önergesi de şöyle:

“Türkiye’de resmi olmayan rakamlara göre 2 milyonun üzerinde çocuk işçi vardır”

Türkiye’de yoksulluğun artması ile birlikte çalışmak zorunda bırakılan çocuk sayısı da artış göstermektedir. Kuşkusuz bu artış Suriyeli göçmenlerin statülerine yönelik reel bir politika üretilmemesi ve göçmenlerin yoksulluk ile yüz yüze bırakılması ile de doğru orantılı gözükmektedir. Öte yandan mevcut eğitim sisteminin aksaklıkları ve eğitme erişimin giderek zorlaşması da çocuk işçiliğinde artışın bir diğer yüzüdür.

Türkiye’de resmi olmayan rakamlara göre 2 milyonun üzerinde çocuk işçi vardır. Bu konuda bir önlem alınmadığı gibi çocuklara gün geçtikçe daha fazla güvencesiz ve kötü çalışma koşulları dayatılmaktadır. Öte yandan TÜİK verilerine göre sigortalı çalışan çocuk sayısı 150 bin olarak ifade edilmekte olup ne kadar çok çocuğun kayıt dışı ve ağır şartlarda çalıştığı da bu sayılarla ortaya çıkmaktadır.

“Çocuk İşçilikle Mücadele Yılı’ ilan edilen 2018 yılında 66 çocuk işçi yaşamını yitirdi”

Elde edilen bulgulara göre, 2013 ile 2018 yılları arasını kapsayan beş yıllık dönemde en az 319 çocuğun iş cinayetlerine kurban gittiği ifade edilmektedir. Bu veriler yalnızca sınırlı bir takım tespitlere dayanmakta olup gerçekte ise çocukların öznesi oldukları iş cinayetlerinin çok daha fazla olduğu dile getirilmektedir. Çocukların iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirmelerinin en önemli nedeni çok daha zor koşullarda çalışmaya zorlanmaları ve buna ilişkin etkin denetim mekanizmalarının oluşturulmaması olmakla birlikte bir diğer sebep de bu alandaki cezasızlık politikasıdır. Cezasızlık; faillerin cezalandırılmaması, bu ihlallere maruz kalanların zararlarının giderilmemesi ve bir daha benzer olayların/ihlallerin yaşanmaması için herhangi bir önlemin alınmaması şeklinde zincirleme bir biçimde süregitmektedir. Ne yazık ki devletin işçilerden ziyade işvereni koruyan yaklaşımı bu alanda bir yasal düzenleme yapılmaması sonucunu doğurmaktadır. Nitekim mevcut ceza yasaları işverene sınırlı sorumluluk yüklerken yapılan soruşturma ve yargılama da etkin bir şekilde sürdürülmemektedir.

Çocuk İşçilikle Mücadele Yılı’ ilan edilen 2018 yılında 66 çocuk işçi yaşamını yitirirken 2018 yılı da en fazla çocuk iş cinayetinin yaşandığı yıl olarak tarihe geçmiş ve meselenin gerçekten derinlemesine ele alınmadığını göstermesi bakımından da oldukça çarpıcı olmuştur. Çocuk iş cinayetlerindeki artış, kuşkusuz yoksulluğun artması ile birlikte eğitim politikalarındaki değişiklikler ve zorunlu eğitim yaşının düşürülmesi ile de orantılıdır. Nitekim zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarıldığı dönemlerde çocuk işçi sayısında önemli ölçekte düşüş gerçekleştiği gözlemlenmiştir.

Türkiye’nin taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin adeta askıya alındığı, çocukların “çocukluk hakları”nın hiçe sayıldığı, oldukça güvencesiz koşullar altında düşük ücretlere çalışmaya zorlandığı bir tablo ile karşı karşıyayız. Ötesinde çocukların geleceklerinin ellerinden alınması ve zorlu çalışma koşulları altında ölüme terkedilmesi kabul edilemezdir. Çocuklar için etkin bir politika üretilmesi zarureti hâsıldır. Bu itibarla çocuk işçiliği ve çocuk iş cinayetleri ile mücadele edilmesi, buna yönelik etkin mekanizmaların oluşturulması ve en nihayetinde çocuk işçiliğinin kaldırılmasına yönelik çalışmaların hız kazanması amacı ile parlamentonun görev alması elzemdir.