Süddeutsche Zeitung, tartışmalı internet yasasının Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından imzalanmasının değerlendirildiği bir yoruma yer veriyor;
“Bundan âlâ ironi olamazdı. Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, internetin gelecekte çok daha kolay bir şekilde sansürlenebileceğini duyurmak için Twitter'ı kullanıyor. Türkler, internet fanatiği olarak biliniyor. Bu yükselişin, eski medya organlarına getirilen sınırlamalarla da ilgisi var. Hükümetin büyük televizyon kanalları ile gazetelere uyguladığı sansür, internetin parlamasına yol açtı. Gezi protestocuları, Twitter ve Facebook üzerinden organize olmuştu. Gül'ün, yurt içi ve dışındaki eleştirilere rağmen imzaladığı yasa da tam olarak bunu hedef alıyor.”
Heilbronner Stimme'de de aynı konuda bir yoruma yer veriliyor:
“Erdoğan'ın otoriter dünya algısı içerisinde eleştiriye yer yok. Bu nedenle Başbakan, uzun zamandan bu yana medyayı baskı altına alıyor. Her tür internet sitesinin mahkeme kararı olmadan kapatılabilecek olması da bu dünya görüşü ile örtüşüyor. Bu tutumun, kişisel hakların korunması ile hiçbir ilgisi yok. Yasa, siyasi karşıtların arzu edilmeyen yayınlarını baskı altına almak için güçlü bir araç olacak.”
Alman basınında ağırlıklı olarak yer alan bir diğer konu da hükümet karşıtı gösterilere şiddetin karıştığı Ukrayna. Nürnberger Zeitung, eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'in arabulucu olarak devreye girmesi önerisini değerlendiriyor:
“Sol Parti Meclis Grup Başkanı Gregor Gysi, Sosyal Demokrat Partili eski Başbakan Gerhard Schröder'i Ukrayna konusunda arabulucu olarak önerdi. Böylelikle, Ukrayna'nın kendi demokratik yoluna gidebilmesini sağlamak için, Schröder'in eski dostu Putin'i kendi tarafına çekebileceğini düşündü. Aslında bu doğru: Moskova olmadan çözüm olmaz. Fakat Schröder yan çizdi ve arabuluculuk rolünü Birleşmiş Milletler'e yükledi. Bu sinizmin sınırlarında dolaşan bir davranış. Zira Birleşmiş Milletler'in etkisinin ne denli kısıtlı olduğunu, Suriye örneği gayet iyi gösteriyor.”
Der Tagesspiegel'de ise Avrupa Birliği'nin, Ukrayna krizindeki rolü ele alınıyor:
“Acil olarak şiddetin durdurulması gerekiyor. Çağrılar yanlış değil. Fakat sorumlular Avrupa Birliği'ni bir güç odağı olarak görmeyi reddettikçe, bu çağrıların etkisi de hafif kalıyor. Başbakan Merkel, pazartesi günü Berlin'de Ukraynalı muhalifleri ağırladı ve onlara destek sözü verdi. Bir gün sonra ise Ukrayna Devlet Başkanı Yanukoviç, şiddete dayalı bir çözümü dayatmaya çalıştı. Bu da bir iktidar göstergesi: Kiev ve Moskova yönetimleri, Almanya'nın ve AB'nin istek ve becerisini ölçerken, Ukrayna'da sert bir politika uygulamayı sürdürüyor. Berlin ve Brüksel'in önce yaptırımlar gibi hedefe yönelik icraatlar aracılığıyla saygı kazanması gerekiyor. Ancak ondan sonra müzakerelerin başarıya ulaşma şansı olur.”