Dünyanın en güçlü 100 kişisinden biri olarak anılan Guzmán Loera, Sinalao kartelinin lideri bu uyuşturucu satıcısı ayrıca "Bir numaralı halk düşmanı" olarak anılıyor. Loera, 1 milyar dolarlık servetiyle 2009 yılında Forbes'un dünyanın en zenginleri listesinde 701. sıradaydı.
El Chapo'nun hayatı filmlere konu oldu, Oscarlı aktör Sean Penn'e Rolling Stone dergisi için röportaj bile verdi. İşte "2-3 bin kişiyi öldürmüşümdür" itirafında bulunan, "Dünyadaki herkesten daha fazla eroin, metamfetamin, kokain ve marihuana sağlıyorum. Elimde denizaltı, uçak, kamyon ve tekne filoları var" diyen El Chapo'nun hikayesi şöyle:
Meksika dünyanın en tehlikeli ülkelerinin başında. Uyuşturucu çetelerinin savaşı her gün neredeyse onlarca kişinin ölümüne yol açıyor. Gazeteciler, siyasetçiler, öğrenciler öldürülüyor; bitmeyen bir savaş...
1980'li yıllardan itibaren uygulanan neoliberal politikalara koşut olarak Meksika'da tarımın çöküşü, uyuşturucu sektörünü milyonlarca köylünün geçim kapısı haline getirirken, uyuşturucu kartellerinin artan gücü de başa çıkılmaz bir hal aldı.
ABD kokain pazarının yüzde 90'ını ele geçiren ve milyarlarca dolar kazanan güçlü kartellerin ortaya çıkışıyla, bunca para bir yandan siyaseti de yozlaştırırken şiddetin de akıl almaz boyutlara ulaşmasına yol açtı. On yıllardır 100 binin üzerinde Meksikalı, uyuşturucu kartellerinin savaşlarında can verdi.
Bu tablo elbette dünyanın en güçlü suçlularını da yarattı. Bunlardan biri de 1993'te ilk kez tutuklandığında "2-3 bin kişiyi öldürmüşümdür" itirafında bulunan El Chapo.
Joaquín Archivaldo Guzmán Loera, Meksika'nın La Tuna şehrine bağlı Sinaloa kasabasında dünyaya geldi. Yedi kardeşin en büyüğü Guzmán, küçük yaşlardan beri uyuşturucu dünyasına aşinaydı. Joaquin Guzman; ailesi ile birlikte küçük yaştan itibaren haşhaş ekiminde çalışmaya başlamıştı. Çünkü babası Emilio Guzmán Bustillo kenevir ve afyon yetiştiricisiydi.
Çocukluğunda babasından şiddet gördüğü bilinen El Chapo'nun annesi Consuelo Loera da El Chapo ise onun duygusal dayanağı konumundaydı. Bugün halen La Tuna'da yaşayan Loera'nın bu dünyada oğlunun herhangi bir konuda fikrini değiştirebilecek tek kişi olduğu söyleniyor.
Guzmán narkotik sektörüne adım attığında 15 yaşındaydı, minyon yapısı nedeniyle "El Chapo" (Bücür) lakabını aldı. Daha sonra Meksika'nın uyuşturucu baronlarından biri olan El Padrino lakaplı Felix Gallardo'nun yanında çalışmaya başladı.
El Chapo'nun yanında çalıştığı Felix Gallardo eski bir narkotik polisiyken Guadalajara Karteli'ni kuran ve Pablo Escobar'ın kokainini ABD'ye sokmasını sağlayan kişi olarak tanınıyor. El Chapo, Gallardo'nun ABD'nin uyuşturucuyla mücadele birimi DEA'nın bir ajanını işkenceyle öldürtmekten hapse girmesi üzerine, kartel içinde ilerledi.
DEA ajanı Enrique "Kiki" Camarena'nın öldürülmesi üzerine Reagan yönetimi, Meksikalı uyuşturucu kartellerine karşı benzeri görülmemiş bir savaş başlattı. Amerikan polisi, birtakım uyuşturucu kaçakçısı örgütlere göz açtırmazken, başka örgütler de onların yerini almaya çalıştı. Bu durum karteller arası bir güç boşluğuna sebep oldu ve bu boşluktan faydalanan da El Chapo oldu. Eski ortakları öldürülen Chapo, sürekli yeni ittifaklar kurarak örgütünü büyüttü.
1981 yılında Medellin uyuşturucu karteli liderlerinden Fabian Ochoa ile tanışmak üzere Kolombiya'ya giden Guzmán, bu tarihten itibaren adını duyurmaya başladı. Bu ziyaretle birlikte El Chapo, uyuşturucu zincirinin önemli bir noktasına yerleşerek, Kolombiya kokaininin ABD'ye sevkinden sorumlu hale geldi.
Kurduğu paravan şirketler ve hem hükümet hem de emniyet içinde oluşturduğu rüşvet ağıyla işlerini yürütmeye başlayan El Chapo, bu şekilde sessiz ve derinden büyüdü. Amacı, Meksika uyuşturucu dünyasında dikkat çekmeden ilerlerken, kendi örgütünü kurabilmek için gereken gücü toplamaktı.
El Chapo bu süreçte önemli düşmanlar edindi. Rakip kartellerden Arellano Felix ile yaşadığı sorunlar yıllar içinde tırmandı. ABD'ye giden başlıca uyuşturucu sevkiyatı rotalarının kontrolünü ele geçirme mücadelesinde her iki tarafta da kan döküldü. 1988 yılında Arellano Felix örgütüne bağlı bir tetikçi, Guzmán'ın en yakın arkadaşı Armando López'i öldürdü.
Bunun üzerine de Tijuana karteli ile El Chapo arasında savaş patlak verdi. López'in ölümü, El Chapo'nun kariyerinde bir dönüm noktası oldu. Meksika Katolik Kilisesi'nin önemli isimlerinden, Guadalajara Kardinali Juan Jesús Posadas Ocampo, 24 Mayıs 1993'te Guadalajara Uluslararası Havaalanı'nda otomobilinin içinde vurularak öldürüldü.
Önceleri cinayetten El Chapo'nun sorumlu olduğunu düşünen Meksikalı yetkililer büyük bir insan avı başlattı. Kardinal Ocampo cinayeti manşetlere taşınırken, El Chapo da bir anda ülkenin arananlar listesinin birinci sırasına yerleşti. O zamana kadar kamuoyunun yabancı olduğu bu yüz, her gün televizyon ve gazetelere çıkar oldu.
Yetkililer daha sonra cinayetle ilgili alternatif bir teori geliştirdi. Buna göre Arellano Felix örgütünün tetikçisi, Ocampo'nun aracını Guzmán'ın arabasıyla karıştırarak Kardinal'i vurmuştu. Yani Ocampo asıl hedef değildi; karteller arasındaki çapraz ateşte vurulmuştu.
Ancak Kardinal Ocampo, narkotik çeteleri ile siyasetçilerin bu çetelerle bağlantılarına karşı vaazlarıyla biliniyordu. Bu yüzden de kardinale yönelik bir saldırının, kartellerin çatışması gibi gösterilerek kamufle edildiği de iddia edildi. Cinayeti kimin işlediği bugün hâlâ tartışma konusu.
Bu sırada El Chapo, bir başka güçlü rakibi Juarez Karteli ile de savaştaydı. Kartelin başında, uyuşturucu nakliyatı amacıyla havayolları şirketlerine sahip olduğu için ''el senor de los cielos'' yani ''göklerin efendisi'' olarak anılan Amado Fuentes vardı. Fuentes, bir yağ aldırma ameliyatı geçirdikten sonra verilen yatıştırıcılar nedeniyle kalp krizi geçirerek öldü ancak ölümü gizlendi.
Fuentes'in ölümünü gizlemek ve de başarısızlıklarını cezalandırmak için ameliyatı yapan üç estetik cerrah öldürülerek bir inşaatın temeline variller içinde gömüldü. Cesetlerin bulunmasıyla Fuentes'in öldüğü de ortaya çıktı. Bu durumda El Chapo'ya yaradı. Juarez Karteli'ne çalışan uyuşturucu baronları, liderlerinin öldüğünü öğrenince taraf değiştirerek El Chapo'nun organizasyonuna katıldı.
Meksika hükümeti Kardinal Ocampo'nun öldürülmesine ilişkin araştırmayı derinleştirince Guzmán ülkeden kaçtı. Planı El Salvador'da saklanmaktı, ama askerler onu Guatemala'da, başkente 25 kilometre mesafede yakaladı. Adamları yetkililere direnmedi. O dönemde Guzmán'ı yakalayan askerlerin başında bulunan Guatemala Cumhurbaşkanı Otto Pérez Molina, Guzmán'ın yakalandığında gayet sakin olduğunu, korkmuş ya da sinirli görünmediğini, şiddete başvurmadığını açıkladı. Guzmán daha sonra Meksika'ya geri gönderildi.
El Chapo yakalanmasının ardından ilk olarak 1993 yılında tutuklandı. El Chapo ilk önce katı kuralları olan bir hapishaneye yerleştirildi. Diğer mahkumlarla konuşması, dışarıdan yiyecek getirilmesi yasaktı. İddiaya göre, siyasi bağlantıları sayesinde Kasım 1995'te denetim açısından daha gevşek bir yer olan Puente Grande cezaevine nakledildi. Guzmán rüşvet ve tehditlerle buradaki hücresini adeta "beş yıldızlı bir otele" dönüştürdü.
Tutuklandıktan sonra kameraların karşısına çıkarılan El Chapo, mesleği sorulunca "Çiftçiyim" dedi, ardından da bir gazeteciye, "2-3 bin kişiyi öldürmüşümdür" itirafında bulundu.
El Chapo, 19 Ocak 2001'de cezaevinden firar etti. El Chapo'nun kaçmasının hemen öncesinde Meksika hükümeti, ABD'de davası olan uyuşturucu satıcılarının iadesine ilişkin bir yasa tasarısını kabul etti. Kaçmayı nasıl başardığına dair çeşitli hikâyeler var. En sansasyonel hikâye ise çamaşır arabasında çarşaf ve şiltelerin altına saklanarak kaçtığı şeklindeydi ki zaman içinde bu versiyon bir efsaneye dönüştü. Dedektifler ise Guzmán'ın cezaevindeki birtakım görevlilerin de işbirliği sayesinde ön kapıdan yürüyerek çıkıp gittiği kanaatinde.
Firarın ardından işlerini büyütmeye devam eden Guzmán, faaliyet gösterdiği coğrafyayı da genişletti. ABD'den sonra en büyük ikinci pazarı olan Avrupa'ya açıldı. Uyuşturucu kralı ve şebekesi mallarını Avrupa pazarına İspanyaüzerinden soktu.
El Chapo'nun uyuşturucu kartelinin faaliyet gösterdiği yerler arasında Afrika ve Asya da var. DEA raporlarına göre, Afrika'daki operasyonlar Gine-Bissau üzerinden yürütülüyor. Asya'da ise Taylandlı örgütlerle olan bağlantılar sayesinde eroin, kenevir ve kaçak silah elde ediliyor.
Meksika'yı kana bulayan uyuşturucu kartellerinin en büyüklerinden birinin başında olan El Chapo, bu çatışmalarda kendi oğlunu da kurban verdi. Kartelinin askeri kanadı Los Negros'un başındaki Arturo Beltran Leyva tutuklanınca, emrindeki adamları, patronlarını yakalatanın El Chapo olduğunu düşünerek El Chapo'nun oğullarından Felix Beltran Leon'u bir alışveriş merkezinde gezerken tarayarak öldürdü. Bu olaydan sonra da Beltran Leyva kardeşler; Sinaloa Karteli'nden ayrılıp kendi kartellerini kurdu.
Guzman 2014'te yeniden yakalandı. Yine hücresini lüks bir otel odasına çevirdi. Fakat yine hapishanede uzun süre tutulamadı. Sonunda filmlere ilham olacak bir şekilde hapisten kaçtı.
12 Temmuz 2015'te Meksika'nın en sıkı güvenliğe sahip hapishanesinden kaçışı, hükümeti "küçük düşürecek" bir yöntemleydi. El Chapo, 10 metre derinliğindeki bir tünelden modifiye edilmiş raylı bir motorsikletle kaçtı. 1,5 kilometre uzunluğundaki tünelde havalandırma ve aydınlatma sistemi de bulunuyordu.
İtalyan gazeteci Roberto Saviano, "'Zero Zero Zero'' (Sıfır Sıfır Sıfır) adlı kitabında, benzeri uyuşturucu baronlarıyla birlikte El Chapo'nun da hikayesini kaleme aldı.
El Chapo, hikayesi Kolombiya'daki ünlü uyuşturucu karteli Medellin'in lideri Pablo Escobar'ın ardından hikayesi TV dizilerine konu olan bir diğer eli kanlı zehir taciri oldu.
Hatta Guzman hayat hikayesinin bir filme konu olması için kendisi yapımcı ve oyuncularla bağlantı kurmak istemiş ve Rolling Stone dergisinde yayımlanmak üzere ünlü Hollywood yıldızı Sean Penn ile gizlice röportaj yapmıştı. Hatta yakalanmasına yol açanın da bu röportaj olduğu ileri sürülmüştü.
Bu röportaj 2016'da dergide Sean Penn imzasıyla yayımlanmıştı. Makalede, El Chapo'nun güveninin kazanılması için aylarca süren gizli temaslar yapıldığı; bunun neticesinde de ikilinin yedi saatlik bir görüşme gerçekleştirdiği belirtilmişti. Dergide Guzman ile Oscar'lı aktör Penn'in birlikte çekilen bir fotoğrafı da yayımlanmıştı.
El Chapo ile Penn'in dağlık bir bölgedeki, gizli bir yerde buluşmasına Meksika'nın en ünlü aktrislerinden biri olan Kate Del Castillo aracılık etmişti.
El Chapo, Penn'e verdiği röportajda, "Dünyadaki herkesten daha fazla eroin, metamfetamin, kokain ve marihuana sağlıyorum. Elimde denizaltı, uçak, kamyon ve tekne filoları var" demişti. El Chapo, uyuşturucu kaçakçılığı işine nasıl bulaştığını soran Penn'e şunları anlattı: "Geldiğim yerde iş fırsatları yok. Hayatta kalmak, yiyecek almak için para kazanmanın tek yolu haşhaş yetiştirmek ve onu satmak. Söyleyebileceğim tek şey bu."