Dünya

18 Şubat 2009 basın özeti

18 Şubat 2009 02:00
İNGİLİZ BASINI

Guardian gazetesinin manşetinde Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile yapılan özel bir röportaj yer alıyor. Guardian'da yer alan bu haberin başlığı: "Suriye liderinden ABD'ye zeytin dalı"

"Suriye, Amerika Birleşik Devletleri'nin, Başkan Obama'nın dile getirdiği, Bush yönetiminin sırt çevirdiği ülkelerle diyaloğa girme önerisini hayata geçirmek üzere, Şam'a kısa zaman içinde bir büyükelçi göndermesini bekliyor."

"Nadiren mülakat veren Beşar Esad, Guardian'a yaptığı açıklamada, ABD ile bu yeni dönemde yeni bir ilişki kurma umudunu dile getirdi. 'ABD'nin bir yedeği yok' diyen Esad, Ortadoğu barış sürecinde de Washington'un ana arabulucu olması umudunu dile getirdi."

'Ortadoğu gerçekleri'

Guardian gazetesi bugünkü başyazılarından birini de Esad'ın verdiği bu mesajlara ayırıyor. Özetle aktaralım.

"Gazze savaşı sırasında Şam'da üzerinde Davut yıldızı bulunan paspasların satışı fırlamıştı. Ancak artık Suriye'nin İran ile ittifak, Hizbullah ve Hamas'a destek, İsrail düşmanlığı ve Amerikan politikalarına muhalefetten oluşan, kendi ifadesiyle "sarsılmaz" pozisyonu, eskisi kadar yekpare değil."

"Türkiye'nin arabulucuğunda Suriye, kendi açısından kutsal kase niteliğindeki konu olan Golan Tepeleri'nin geri alınması ve İsrail ile barış olasılığını yoklamaktaydı. Beşar Esad'ın Guardian aracılığıyla verdiği mesajlar olumludur."

"Ancak hemen iyimser bir sonuca ulaşmak da ahmaklık olacaktır."

"Refik Hariri suikasti sonrasında 2005 yılında büyükelçisini geri çeken ABD'nin şimdi bir iki hafta içinde Şam'a gidecek olan Senato dış ilişkiler komitesi başkanının ziyaretinden hemen sonra bu ülkeye bir büyükelçi ataması bekleniyor."

"Washington ve Şam'ın yakınlaştığı ve Suriye-İsrail barışının ciddi bir olasılık haline geldiği bir senaryo da üretilebilir. Ancak bu senaryo, Ortadoğu'da sözlerin çoğu kez eylemin yerini aldığı ya da onları erteleme anlamına geldiği gerçeğini görmezden gelmek olacaktır."

Pakistan'daki 'ABD üssü'

Times gazetesi ise bugün bir araştırma haberini ön sayfadan duyuruyor.

Habere göre Amerikan istihbarat örgütü CIA, Pakistan'ın güneyindeki bir hava üssünü, bu ülkenin Afganistan ile olan sınırının Pakistan tarafındaki El Kaide ve Taleban militanlarını izlemek ve bu gruplara saldırmak amacıyla insansız uçakların kalkışı için gizlice kullanıyor.

Haberin başlığı: "Pakistan kendi militanlarını vurması için Amerika'ya hava üssünü kullandırıyor ama gizlilik ve inkar devam ediyor"

"Pakistan ve ABD hükümetleri, Amerika'nın gizli veya açık bir şekilde Pakistan topraklarını askeri operasyonları için kullandığı haberlerini reddediyordu. Konu, çoğunluğu Müslüman olan ülkede çok hassas bir konumda."

"Ancak Times'ın araştırması, CIA'in, Afgan sınırı yakınındaki Şemsi havaalanını en azından bir yıldır kullandığını ortaya koydu."

"Times'ın araştırmasının kilit bulgusu, bu havaalanına açıklanamayan bir şekilde 2,800 ton F34 uçak yakıtı teslim edilmesiydi. Bu bilgiler Pentagon'un yakıt satın alma biriminin İnternet sayfasında yer alıyordu."

Enflasyon ve maaşlar

İngiltere'de Aralık'ta yüzde 0,9 düzeyinde olan tüketici fiyatları endeksinin Ocak ayında 0,1 puana gerileyerek Mart 1960'tan bu yana en düşük düzeye inmesi Daily Telegraph gazetesinin manşetine şu başlıkla yansıyor:

"Enflasyon düştü, maaşlar dondurulabilir"

"İngiltere'de enflasyon son 50 yılın en düşük düzeyine gerilerken çalışanlar bu yıl maaş artışı beklememeleri konusunda uyarılıyor."

"1960'tan bu yana görülen en düşük fiyat artış oranı uzmanlara göre kazançlar üzerinde İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en güçlü baskıyı oluşturacak. İşten çıkarılma korkusu da çalışanların pazarlık gücünü sınırlayacak."

Fast-food tırmanışta

Financial Times'da yer alan bir habere göre İngilizler, dışarıda yedikleri yemeklerin seçiminde, "gurme yemeklerden paket servise kaydı."

"Resesyon derinleştikçe İngilizler de kazançların tavan yaptığı dönemde mantar gibi çoğalan moda restoranlar ve gurme yemeklere sırt çevirip kızarmış tavuk ve pizza ile karınlarını doyurmaya başladı."

"Bu gelişme bazılarınca sürpriz olarak karşılandı. Ekonomik çalkantının başladığı günlerde bazıları insanların daha basit beslenme alışkanlıklarına döneceğini, hatta durumun savaş zamanındaki karne uygulamasına benzeyeceğini tahmin etmişti."
Bunun yerine hızlı yemek zincirleri tırmanışa geçti."

"Domino's Pizza'nın İngiltere'deki karı yüzde 25 arttı. Kentucky Fried Chicken'da ise satışlar bu yıl yüzde 14 yükseldi. McDonald's da İngiltere'deki restoranlarının geçen sene şu ana kadarki en iyi performansı gösterdiğini açıkladı."

Afrika'ya zehirli atık

Independent gazetesinin manşetten aktardığı bir özel araştırma haberinin başlığı: "İngiltere'nin zehirli atıkları Afrika'ya yollanıyor"

"İngiltere'deki belediyelerin çöplüklerinden toplanan tonlarca zehirli atık, yasadışı yollardan Afrika'ya yollanıyor. Bu durum İngiltere'nin kullanılmış televizyonlar, bilgisayarlar ve elektronik aletlerden oluşan atıklarını güvenli bir şekilde imha etme yükümlülüğünün açık bir ihlali anlamına geliyor."

"Bu türden yüzlerce ton ıskartaya çıkmış malzeme paketlenip yük gemileri ile Nijerya ve Gana gibi ülkelere gönderiliyor. Buralarda da içlerindeki metaller, zehirli atık çöplüklerinde çalışan genç erkekler ve çocuklar tarafından ayıklanıyor."

"Independent, Sky Haber ve Greenpeace örgütünün ortaklaşa yaptığı araştırmada Hampshire'da çöpe atılan bir televizyon, Nijerya'nın Lagos şehrindeki bir elektronik pazarında ortaya çıktı."

"Oysa bu televizyon, çevre koruma yasalarına göre tehlikeli atık niteliğindeydi ve İngiltere dışına hiç çıkmaması gerekiyordu." (BBC Türkçe)

ALMAN BASINI

Alman gazetelerinde, Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier’in Irak ziyareti öne çıkıyor. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Asya turu, ele alınan bir başka konu.

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, Steinmeier ziyaretinin Almanya’nın Irak politikasını değiştirmeyeceği görüşünde: “Almanya’nın Dışişleri Bakanı da nihayet Bağdat’ın yolunu buldu. Ondan önce de, bildiğini okuyan ve Beyaz saray’daki iktidar değişikliğini beklemeye lüzum görmeyen eski Ekonomi Bakanı Glos Bağdat’a gitmişti. Steinmeier, eski ABD Başkanının Irak politikasını onayladığı izlenimini uyandırmak istemediğinden Bush’un başkanlıktan ayrılmasını bekledi. Almanya Dışişleri Bakanı yeni Başkan Obama’nın stratejisini var gücüyle desteklemek istiyor ama Bush ile Obama’nın Irak politikaları arasında görünür bir fark bulunmuyor. Iraklılar herhalde, ‘bunlar ne iyi dost, ortalık yatıştıktan sonra geliyorlar’, diyeceklerdir.”

Münih’te yayımlanan Süddeutsche Zeitung gazetesinde ise şu satırları okuyoruz: “Schröder hükümetinin Irak savaşına katılmayı reddetmesi ne kadar doğruysa, yeni Irak’ı görmezden gelmek de o kadar yanlış olurdu. Almanya Bağdat ziyaretinde geç kalmış olabilir. Ama dünyanın bu bölgesinde Alman teknolojisi büyük takdir buluyor. Savaşa katılmayı reddetmiş olması da Almanya’ya çoğu Iraklının gözünde avantaj sağlayabilir. Lakin gerçekçi olmak gerekir. Yeni demokratik Irak daha uzun süre problemlerle dolu bir ülke olarak kalacaktır. Irak’a yapıştırılan demokratik yaftası da çoğu zaman karşımıza süslü bir etiket olarak çıkacaktır.”

Rheinische Post gazetesinden aktaracağımız yorumun konusu ise Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Asya ziyareti: “Yeni Amerikan Dışişleri Bakanı’nın ilk ziyaretini Asya’ya yapması tesadüf değildir. Avrupa’nın geri plana itilmişlik hissine kapılması için herhangi bir neden görmüyoruz. Dünya politikası açısından cazibesi artan Asya - Pasifik bölgesine ABD daha fazla önem veriyor. Çin’in artan ağırlığı dolayısıyla Obama yönetiminin ikili ilişkileri geliştirmek istemesi normal karşılanmalı. Çin milyarlık nüfusuyla dev bir pazar olduğu kadar ABD’de milyarlarca Dolar’lık yatırımı olan bir ülke de. Bayan Clinton’un Endonezya ziyareti de Amerikan dış politikasındaki değişikliği sembolize ediyor. Washington bu ziyaretle bütün İslam alemine, ABD’nin ön yargılardan arındırılmış diyalog arayışında olduğu mesajını gönderiyor.”

Mannheimer Morgen gazetesi ise Almanya’daki aşırı sağcılığı konu alan yorumunda şu ifadeleri kullandı: “Her gösteri ya da taşkınlığın ardından, siyasi partilerden sendikalara kadar bütün kurumlar Nasyonal Demokrat Parti’nin yasaklanmasını talep ediyor. Kısa süre için dikkat toplayan yasaklama talebinin aslında yararı olmaz. 2003 yılında boşa giden yasaklama girişimi, gizli servisin aşırı sağa tamamen sızdığını ortaya çıkarmışken, bu akıllanmazları yer altına inmeye zorlamanın ne anlamı olabilir. Ayrıca Alman aşırı sağı sadece Nasyonal Demokrat Parti değildir. Asıl önemli olan, halkın ilgisini uyandırıp şiddet ve hoşgörüsüzlüğün karşısına sivil duvar çekilmesini başarabilmektir.”

Stuttgarter Zeitung gazetesinin Alman otomotivcilik devi Daimler’in içinde bulunduğu durumu konu alan yorumu da şöyle: “Acı da olsa şirket tasarruf programını kararlı bir şekilde genişletmelidir. Yönetim kurulu, değişen şartlara zamanında tepki gösterdiyse de, alınan tedbirler otomobil piyasasındaki çöküşü telafi etmeye yetmedi. Bir sonraki canlanmanın galipleri kriz zamanında yaratılır. Daimler geleceğin teknolojilerine yaptığı yatırımları arttırmakla en doğru stratejiyi benimsemiş oluyor.” (Deutsche Welle Türkçe)

AMERİKAN BASINI (17 ŞUBAT)

Christian Science Monitor,Suudi Arabistan’da hükümete ilk kez bir kadının atandığına dikkati çekiyor. Gazete, bunu Ortadoğu’da kadın hakları açısından önemli bir adım olarak görüyor:

“Kadınlar açısından Ortadoğu’da son 5 yılda birçok şey değişti. Özgürlük Evi adlı kuruluşun geçen hafta açıkladığı verilere göre, Bahreyn, Kuveyt, Suudi Arabistan, Uman, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde kadınlar siyasi, ekonomik ve hukuki alanlarda küçük ama önemli kazanımlar elde ettiler. Ortadoğu’da demokrasi, örgütlenme özgürlüğü, bağımsız yargı ve kültürel alanda radikal bir yenilenme olmamasına rağmen, kadın hakları konusunda yavaş da olsa bir ilerleme gözleniyor. Kadınlar daha fazla olanağa sahip oldukça bu değişimin hızı da artacaktır. Bu da bölgenin yapısını değiştirecek ve belki de terörist eylemleri azaltacaktır.”

Boston Globe, Afganistan’da istikrarı sağlamak için afyon üretimi yasağının kaldırılması gerektiğini savunuyor. Gazete, bu yasağın Taliban’ın işine yaradığını öne sürüyor:

“Afyon ekimi yasağı hem sonuçsuz kalıyor hem de Afganistan’ın ve Batılı ülkelerin güvenlik çıkarlarına zarar veriyor. Amerika bu yasağın sürmesi için her yıl bir milyar dolar harcarken, Taliban Afgan köylülerden aldığı afyonu karaborsada satarak bu işten kar sağlıyor. Afgan köylülerinin tek geçim kaynaklarının yasaklanması Batıya duyulan tepkiyi de artırıyor. Yasaklama yerine afyonun yasal olarak satılabileceği bir mekanizma oluşturulmalıdır. Bu yöntem daha önce Türkiye’de ve Hindistan’da başarılı olmuştu.”

New York Times, 9 kişinin ölümüne 19 bin kişinin hastalanmasına neden olan salmonella salgınıyla ilgili soruşturmanın gıda güvenliğine ilişkin vahim bir tabloyu ortaya çıkardığını yazıyor. Gazete, bu salgının sadece bir tek şirketin hatası olarak görülemeyeceğini vurguluyor:

“Yeni tarım bakanı Tom Vilsack, gıdalardan kaynaklanan hastalık riskini azaltmak amacıyla modern ve tek bir gıda güvenliği örgütü kurmak gerektiğini belirtmişti. Zaten gıda güvenliği uzmanları da yıllardır bu talebi dile getiriyordu. Ancak bu düşüncenin hayata geçmesi zaman alabilir. O zamana kadar Vilsack mevcut denetim mekanizmalarının daha iyi işlemesine yönelik adımlar atmalıdır. Gıda ve İlaç Dairesi’ne daha fazla kaynak ayrılmalı ve daireye bozuk yiyeceklerin hızla toplatılması konusunda yetki verilmelidir. Ayrıca gıda güvenliğine yönelik testlerle ilgili yeni bir düzenlemeye gidilmeli ve federal yetkililerin bu test sonuçlarına ulaşımı kolaylaştırılmalıdır.”

USA Today, Bush dönemindeki bazı uygulamaların soruşturulması için bir komisyon kurulması düşüncesine karşı çıkıyor. Gazete, Obama’nın da bu öneriye soğuk baktığını yazıyor:

“Richard Nixon, kendi iktidarını sürdürmek için anayasayı çiğnemişti. Bush ise 11 Eylül sonrasında verdiği kararlarla, ülke güvenliğini sağlamayı amaçlıyordu. Eğer Demokratlar Bush’un yanlış kararlar verdiğini düşünüyorlarsa, şimdi iktidarda oldukları için bu yanlışlıkları düzeltebilirler. Yapılacak en doğru şey, Bush’la ilgili kararı tarihe bırakmaktır. Ford, Nixon’u affettiğinde birçok kişi tepki göstermişti. Ancak eski bir başkanın yargı önüne çıkmaması, ülkenin çıkarlarına hizmet etti. Gelinen noktada Kongre, intikam peşinde koşmak yerine ülkenin yaşadığı sorunların çözümüne odaklanmalıdır.” (Voice of America)
(Not: Türkiye ile olan saat farkından ötürü Amerikan basını gecikmeli yayımlanabilmektedir)