Dünya

16 Mart dünya basını

16 Mart 2009 02:00
İNGİLİZ BASINI

İngiltere gazetelerinin çoğunun manşetlerinde bugün de, çeşitli boyutlarıyla küresel ekonomik kriz var.

Daily Telegraph, İngiltere Merkez Bankası'nın bugün açıklayacağı bir raporu çekmiş manşetine. Gazetenin manşeti, "Bankadan, 30'lar benzeri bir ekonomik kriz uyarısı".

Daily Telegraph'ın haberine göre İngiltere Merkez Bankası ilk kez, İngiltere'nin, 1930'larda görülene benzer bir Büyük Buhran'a doğru sürüklendiği yolunda işaretler olduğunu bildirecek.

Bankayı bu değerlendirmeye iten ise ülkede, ailelerin borçlarının hızla artması ile sonuçta fiyatların düşüp piyasada para darlığının oluşacağına yönelik ilk belirtilerin görülmesi.

İngiltere'de ülke halkının toplam bireysel borcu yani ev kredisi, banka kredisi ve kredi kartı borçlarının toplamı, 1 buçuk trilyon sterline yakın. Bu da, İngiltere'nin bir yılda ürettiği mal ve hizmetlerin toplam değerinden fazla...

'Her yetişkin 40 bin sterlin kaybetti'

İngiltere'nin borç sorununa dikkat çeken bir diğer gazete de, Independent.

Gazetenin manşeti, "Herkese 40 bin sterlin: Ekonomik darboğazın kişisel maliyeti".

Independent, son 75 yılın en ağır ekonomik durgunluğunun İngiltere'de, ortalama her yetişkinin 40 bin sterlin yani yaklaşık 96 bin Yeni Türk Lirası kaybetmesine neden olduğunu bildiriyor.

Uluslararası mali denetim şirketi Pricewaterhouse Coopers'ın araştırmasına göre ülkede kriz sonucu yok olan toplam gelir, 2 trilyon sterlin. Şirket bu rakama, İngiltere'de hane halklarının, sahip olduğu konutlar ve hisse senetlerinin, 2007 yılı Temmuz ayından 2009 yılı Şubat ayına kadar kaybettikleri değeri hesaplayarak ulaşmış.

RBS aleyhine ABD'de dava

Times ise manşetinde, İngiltere'de iki belediyenin, ABD'de yüz milyonlarca sterlin tazminat talebiyle bir dava açacaklarını duyuruyor.

Gazetenin haberine göre, North Yorkshire ve Merseyside belediyeleri emeklilik fonları üzerinden "büyük miktarda" zarar etmişler. Aleyhlerine dava açılacaklar; İngiliz hükümetinin büyük kaynak aktardığı Royal Bank of Scotland ve bankanın eski yönetim kurulu başkanı Sir Fred Goodwin.

İki belediyenin avukat olarak belirledikleri kişiyse, İngiltere'nin eski başbakanlarından Tony Blair'in eşi Cherie Blair. Belediyeler, RBS'i; sorunlu krediler nedeniyle fiilen iflas etmesine karşın, iyi durumda olduğu yolunda yatırımcılara teminat vermekle suçluyor.

Hukuk mücadelesinin ABD'de verilecek olmasının nedeni, bu ülkede bir grup adına kolektif dava açılmasının daha kolay olması. Dava, Royal Bank of Scotland'ın zarar eden tüm Avrupalı ve Amerikalı yatırımcılarına açık.

Obama Yönetimi AIG'ye öfkeli

Financial Times'ın bugünkü manşeti, "AIG'nin ödediği 165 milyon dolar ikramiyeye öfke". Gazete, batmaktan hükümet tarafından kurtarılan Amerikan sigorta devinin ödediği primlerin, Obama Yönetimi'ni öfkelendirdiğini yazıyor. AIG dün Amerikan Kongresi'nin baskısı sonrası, şirketi iflasa götüren biriminde çalışanlara ödediği primleri açıklamak zorunda kalmıştı.

Bu birim, bankaların sorunlu kredilerini ikincil anlaşmalar üzerinden sigorta etmişti. Söz konusu bankalar arasında; İngiltere'den Barclays, Fransa'dan Societe General ve Almanya'dan Deutsche Bank da bulunuyor.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama'nın baş ekonomi danışmanı Larry Summers, Amerikan ABC Televizyonu'na yaptığı açıklamada, ikramiyelere atfen, AIG'nın davranışının, büyük öfke yarattığını söyledi. Ancak Summers da, Obama Yönetimi'nin, bu konuda manevra alanının çok az olduğunu belirtti.

İngiltere'yi zorlayan işkence iddiaları


Guardian ise bugün manşetine ekonomik kriz dışında bir gelişmeyi çekmiş. Gazetenin manşeti, "İngiltere'nin gizlice işkenceye dahil olduğu iddiaları Mısır'a uzanıyor". Guardian, 26 yaşındaki İngiltere vatandaşı Azhar Han adlı gencin iddialarına yer vermiş.

Azhar Han, geçen yıl Temmuz ayında gittiği Mısır'da gözaltına alınması sonrası uğradığı muameleyi anlatıyor. İngiliz genç; 5 gün boyunca çok az dinlenerek aynı noktada ayakta durmaya zorlandığını, dövüldüğünü ve vücuduna elektrik verildiğini söylüyor. Azhar Han'ın vurguladığı nokta, kendisine İngiltere'deki dostları ve arkdaşları hakkında ayrıntılı sorular sorulması.

İngiltere Dışişleri Bakanlığı da Guardian'ın ısrarlı soruları sonrası dün akşam Azhar Han'ın işkenceye maruz kalmaktan şikayetçi olduğunu kabul etmiş.

Birleşmiş Milletler geçen hafta yayınladığı bir raporda İngiltere'ye sert eleştiriler yöneltmişti. Eleştirilerin nedeni, temel insan haklarının ihlali ve terörle mücadele operasyonları sırasındaki "yasadışı faaliyetlerin" gizlenmeye çalışılmasıydı.

İngiltere'de ana muhalefetteki Muhafazakar Parti'nin lideri David Cameron, İngiliz güvenlik ve istihbarat yetkililerinin işkenceye karıştığı iddialarının soruşturulmasından yana. Başbakan Gordon Brown ise buna direniyor ve polisin soruşturma yapıp yapmaması gerektiğine, hukuk işlerinden sorumlu devlet bakanın karar vereceğini söylüyor.

'Zerdari, rakiplerine taviz verdi'

Pakistan Başbakanı Yusuf Rıza Gilani, eski başyargıç İftihar Muhammed Çaudri'nin 21 Mart'ta görevine geri döneceğini açıklamıştı. Yusuf Rıza Gilani, bu açıklamayı sabahın erken saatlerinde Pakistan Televizyonu'ndan halka hitabında yapmıştı.

Sabahın erken saatlerinde yapılan açıklama, doğal olarak İngiliz gazetelerinin ilk baskılarına yetişmemiş. Pakistan'daki gelişmeler, bazı İngiliz gazetelerinin internet sayfalarında ise ayrıntılı olarak işleniyor.

Daily Telegraph, Asıf Ali Zerdari'nin, İftihar Muhammed Çaudri'nin göreve dönüşüne yeşil ışık yakarak, siyasi rakiperine önemli bir taviz verdiği kanısında. Guardian ise muhalafetin protesto yürüyüşünde başkent İslamabad'a yaklaşılması sonrası, hükümetin geri adım attığını belirtiyor.

Gazeteye göre, yargı yanlısı kampanya Pakistan Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari'yi sarstı. Bu durum üzerine de, siyasi kriz görülen ülkede son anda tansiyonu düşürmeye yönelik bir adım atıldı. (BBC Türkçe)

ALMAN BASINI

Geçtiğimiz hafta Almanya’nın Baden-Württenberg Eyaleti’nde 16 kişinin ölümüyle sonuçlanan okul baskını ve ABD Başkanı Barack Obama’nın Guantanamo politikası, bugünkü Alman basınının öne çıkan konuları.

Almanya’da, özellikle son okul baskını kapsamında ateşli silahlar yasasının sertleştirilmesi talepleri gittikçe yükseliyor. Düsseldorf’ta yayımlanan “Westdeutsche Zeitung” gazetesi, Almanya’da ateşli silahlar edinilmesi ve konutlarda muhafazasını düzenleyen mevcut yasaların yeterli olduğunu belirterek, asıl konunun bu yasalara uyulup uyulmadığının denetlenmesi olduğunu vurguluyor:

“Başbakan Merkel’ın ortaya attığı, silah sahiplerinin daha sıkı denetlenmesi önerisi doğru. Ama, güvenlik birimlerinde personel sayısı yeterli değil. Winnenden’deki olay, bu alandaki zaafları acı bir biçimde gözler önüne sermiştir: Ateşli silahlarını (neredeyse) yastığının altında saklayan, üstüne üstlük silah mermilerini de açıkta tutan bir kişi açıkça yasalara aykırı davranıyor demektir. Bu noktada her türlü iyi niyetli güven duygusu, düpedüz sorumsuzluk anlamına gelir.”

Weiden’da yayımlanan “Der neue Tag” gazetesinin yorumunda ise, gelecekte bu tür olayların önüne geçmek için mevcut yasaların sertleştirilmesi talepleri eleştiriliyor:

“ ... Okul baskını çılgınlığının tek sorumlusu olarak görülmekten endişe eden herkesin, sorumluluğu bir başkasına atması bilinen bir yöntemdir. Oysa ki Erfurt’taki, Emsdetten’deki, son olarak Winnenden’deki saldırıları mümkün kılan tek bir sebep yoktur. Birtakım yanlış uygulamaların tümü buna sebebiyet vermiştir. İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble’nin uyardığı gibi, bu konuda acilen çıkartılacak birtakım yasalar gerçekten de işe yaramayacaktır. Bunun yerine bir eylem planı hazırlamak ve bu plana göre silah taşıyanlara daha sıkı denetimler getirmek ve insanı aşağılayıcı bilgisayar oyunlarını daha yoğun bir biçimde yasaklamak daha elzem bir girişim olacaktır.”

Oldenburg’ta yayımlanan “Nordwest-Zetung” ise yorumunda, Almanya’da 15 yaşındaki gençler arasında yapılan araştırmayı konu alıyor. Dokuzuncu sınıfa giden erkek öğrencilerin her gün toplam 130 dakika ekran başında şiddet içeren savaş oyunları oynadığına dikkat çeken gazete, bu durumun alarm sinyalleri vermesi gerektiğini vurguluyor.

“... Elbette ki bilgisayarda her savaş oyununu oynayan genç, hemen okul basmaya aday öğrenci anlamına gelmiyor. Ancak bu oyunları çok fazla oynayan gençlerin, bilgisayar önünde kendi başlarına uzunca bir zaman geçirdikleri, farkına varmadan sosyal ortamdan koptukları, okuma, konuşma-ifade yeteneklerini ve alışkanlığını da kaybettikleri biliniyor. İşte bu durumun, ergenlik çağında, okulda ya da aile içinde birtakım sorunlarla karşı karşıya kalan gençlere faturası çok ağır çıkabiliyor.”

Ulm’de yayımlanan “Südwest Presse” gazetesinin yorumunda ise ABD’nin Guantanamo politikası ele alınıyor. Gazete, ABD Başkanı Barack Obama’nın bazı boş laflar içeren dış politika çıkışlarının iyiye alamet olmadığını belirtiyor:

“Eğer Guantanamo konusunda söyledikleri gerçekten ciddiyse, o zaman Obama’nın buradaki tutukluları savaş tutsağı olarak mı göreceğini, yoksa adi suçlular olarak mahkeme önüne mi çıkartacağını, ya da bunları serbest mi bırakacağını açıkça belirtmesi gerekir. ABD’nin yıpranmış imajını düzeltmek amacıyla yapılan, ama daha sonra ülke içindeki muhafazakar seçmen dikkate alınarak hemen bazı sınırlamalar getirilen açıklamalar ve temenniler yeterli olmuyor.” (Deutsche Welle Türkçe)