T24 Haber Merkezi
15 Temmuz'da hayatını kaybeden gazeteci Mustafa Cambaz'ın oğlu Alparslan Cambaz, Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Cihangir İslam’ın "15 Temmuz akşamı iki batılın çatışmasını izledik” ifadelerinin sorunlu olduğunu söylerken İslam hakkında suç duyurusunda bulunan 15 Temmuz Derneği’ne "Babamı 15 Temmuz'da şehit verdim ve Cihangir İslam beyin benim hassasiyetlerime bu dernekten çok daha yakın olduğunu hissediyorum. Ailelere saygısızlık yapan derneğinizdir. Tek hassasiyetiniz olan hükümeti korumak için acılı aileleri kirli siyaset arenasına çekmekten vazgeçin” diyerek tepki gösterdi.
Cihangir İslam'ı tanımadığını belirterek "Ne demek isteyip de tam olarak diyemediğini biliyorum" diyen Cambaz, “Malum medyanın onu karalamak için sıraladığı yalan haberlerden tanıyacak da değilim” ifadelerini kullandı.
“Devletin en mahrem bilgilerinin bulunduğu Kozmik Oda'nın kapılarını düşmana açacak kadar ihanet içinde olan, Gülen'in en ağlak siyasisi Bülent Arınç'ın üzerine bu kadar giden oldu mu mesela?” diye soran Cambaz’ın kullandığı “Eş dost ortamında 15 Temmuz'un kontrollü darbe olduğunu düşündüğümü söyledim hep” ifadesi de dikkat çekti.
Cambaz’ın sosyal medya hesabında “Cihangir İslam linci üzerinden 15 Temmuz’a, ‘dava’ya dair…” başlığıyla yayımladığı yazı aynen şöyle:
Bilen bilir, '15 Temmuz' ve 'FETÖ' gibi kelimeleri sarf etmekten, duymaktan tiksiniyorum artık. Ama bu yazacaklarım sabrıma dahil edemeyeceğim şeyler.
15 Temmuz Derneği mesaj attı, internet sayfalarından da sürekli paylaşımlar yaptı. Saadetli milletvekili Cihangir İslam biz şehit ailelerine hakaret etmiş, beraber Çağlayan'da suç duyurusunda bulunmaya çağırdı.
Bakın burası çok önemli: Sevdiğini, ailesini önemseyenler, onları korumak içgüdüsü taşıyanlar onları siyasetten uzak tutar. Buralarda kendimi ortaya atarken "Biz de yazalım. Sana destek çıkalım." diyen diğer şehit ailelerine sosyal medyada her türlü siyasi yorumdan, kavgadan uzak durmalarını tavsiye ettim hep. Benim yaşadığım çirkinlikleri şehit annesi, şehit eşi o hanımlar yaşamasın istedim.
15 Temmuz şehit aileleri ve gazilerin en büyük isteklerinden biri siyasi FETÖ'cülerin de ortaya çıkarılmasıydı. Üst tabakadan hesap sorulmasıydı. Şimdi sorum şu: Bu dernek herhangi bir AKP milletvekili için de aynı tavrı sergileyebilir mi?
15 Temmuz şehit ailesi olarak suç duyurusunda bulunmalara bir kalksam Cihangir İslam'a sıra gelmez ama bu dernekler hakkında suç duyurusunda bulunurum. Çünkü şehit ailelerine laf söyletmeyecek kadar duyarlı bir görüntü çizip kandırabildiği kadar şehit ailesini yanına alarak böyle pozlara giren, aileleri o çirkin siyaset arenasına sürükleyen bir dernek hadsizlik yapmıştır. Bu dernek benim adıma böyle siyaset yapamaz.
Şunu tüm paylaşımlarımda vurgulamak, herkese ulaştırmak istiyorum: Gündem olan hemen her olay hükümeti korumak ve hükümeti yıpratmak üzerinden konuşulup değerlendirilir. Ölen ölmüştür, kalan acılı aileler malzeme. Bilenler bilmeyenleri samimiyetle uyarırken, başka bir şeyler söylemeye çalışırken linç edilir. Sonra bir maç olur ve her şey unutulur. Bu kirli döngüyü kuranları tebrik ediyorum. Çünkü tıkır tıkır işliyor.
Döngünün az buçuk farkına vardığı halde "Baban boşu boşuna gitti." diyenler de var. Bu laf da her şeyi hükümeti korumak ve hükümeti yıpratmak üzerinden yorumlayan bir kafaya ait. Babam şehit yaşamıştı, şehit olunacaktı ve olundu. 5 yıl sonra başka bir şekilde ölseydi daha iyi olmayacaktı. Ne mutlu o sonsuz güzelliğe erişenlere. Rableri katında hepsinin keyifleri gıcır, biz kendi halimize bakıp ürkmeyi öğrenelim biraz. Ucuz hesaplarımızı büyütmekten, malayani olanı konu edinip düşünmeden konuşmaktansa ağzımızı açamayacak olalım.
"15 Temmuz akşamı iki batılın çatışmasını izledik." çarpıtmalara açık, sorunlu bir ifadedir. Cihangir İslam'ın hatası 'sert muhalefet'i benimsemesi. Ben de düşmüşümdür bu hataya. Her ifrat tefrit gibi bu da yanlış. Sert muhalifler dillerini ayarlayamadıkları için her türlü tuzaklara açıktırlar. Ayrıca insan, bir gün kendini sert şekilde karşı çıktıklarına dönüşmüş halde bulduğunu hayal edip haya etmeli. Lafını dengelemeli. Çünkü insanın başına gelmeyen bir iş değil bu; iddiasından vurulmak. Hep derim: Ölçüsü İslam olan, ölçüsüz davranamaz.
Cihangir Beyi tanımam etmem. Malum medyanın onu karalamak için sıraladığı yalan haberlerden tanıyacak da değilim. Meclise girdiğinden itibaren "Çok iddialılar, bakalım ne yapacaklar" diyerek takibe aldığım 2 Saadetli'den biri. 15 Temmuz gecesi sokakta, Üsküdar'da darbecilerin karşısında olduğunu biliyorum. Ne demek isteyip de tam olarak diyemediğini biliyorum. Benim hassasiyetlerime 15 Temmuz Derneğinden fazlasıyla yakın olduğunu hissedebiliyorum.
Sosyal medyaya pek bakmıyorum, TV'ye hiç bakmıyorum, 15 Temmuz'la ilgili tek bir telefon veya internet gurubunda da yokum. Her şeyi göz ucuyla takip etsem de döngüyü çözdüğümden neler olduğunu, olabileceğini görüyorum. Mesela komik delillerin öne sürüldüğü "CİHANGİR İSLAM'IN FETÖ'YÜ SAVUNAN PAYLAŞIMLARI!" manşetleri atılır, TV'de FETÖ'nün ta kendisi olanlar kendilerini gizlemek için yine iştahla önlerine gelen bu isme sallar. Ve beslendiği haber kaynakları hâlâ bunlar olan birçok şehit ailesine bile Cihangir İslam için "Şerefsiz!" dedirtirler.
Devletin en mahrem bilgilerinin bulunduğu Kozmik Oda'nın kapılarını düşmana açacak kadar ihanet içinde olan, Gülen'in en ağlak siyasisi Bülent Arınç'ın üzerine bu kadar giden oldu mu mesela? Hayır. Kendisi pazarlıkla meclise soktuğu oğlu üzerinden siyasete devam ediyor. Hâlâ TV'lere çıkıp pişkin pişkin konuşabiliyor.
Kozmik Odaya sızıldıktan sonra devletimizin yurtdışına yerleştirdiği 813 istihbaratçı vatan evladının tamamına yakınının şehit edildiğine dair çok ciddi bir iddiayı dillendirmişti İlker Başbuğ. Korkunç değil mi? Bundan büyük vatan hainliği gösterebilir misiniz? O günler Çorum'da mezarlıkta görülen gizemli kız haberinden herkesin haberi oldu fakat bunu kimse duymadı, gündem etmedi, tartışmadı. Şu an Kozmik Oda Davasında tutuklu sanık kaldı mı, haberiniz var mı?
Üst düzey FETÖ mensubu Mehmet Dişli vaktiyle görevden alınacakken görevinde kalması, yani 15 Temmuz ihanetinde etkin rol oynayabilmesi için ona her şeyiyle kefil olan kardeşi Şaban Dişli mercek altına alınacakken ne oldu? Hollanda Büyükelçisi yapılarak ödüllendirildi. Bu olay üzerine bu kadar gidildi mi?
İnsanlarımızı toprağa verdik. Çoğu sakat kaldı, çoğu iftiraya uğrayıp işini, itibarını kaybetti. Suçun şahsiliği ilkesi alt tabakaya sökmedi. Peki üst tabakada durum neydi? AKP'de hangi siyasi FETÖ'cü bedel ödedi?
Eş dost ortamında 15 Temmuz'un kontrollü darbe olduğunu düşündüğümü söyledim hep.
HADİİİ, TAMAM! Yazıyı buraya kadar okuyan ODATV editörünün bu yazımı da manşete taşıyıp taşımamak noktasında şüphesi kalmamıştır. Dünün FETÖ'cüleri, bugünün lacivertleri üzerime çullanır. Allah vergisi aklını kullanmak yerine yönlendirilmeyi seçen cahiller de onların başlattığı linç etkinliğine katılır ve burada bir kez daha FETÖ'cü bile ilan edilebilirim. Hatta daha kötü yaptırımlara da uğrayabilirim, epey geçti 15 Temmuz'un üzerinden neticede. Dedim ya işte, döngü.
Yazdıklarımı anlamak isteyenler için diyebilirim ki, bu benimki iyimser söylem aslında. Aptal değiliz şimdi di mi, devletin üst kademesi darbe girişimi olacağını elbette önceden biliyordu. Darbecileri tuzağa düşürüp gece yarısında değil, daha erken hareket etmelerini sağladılar. Ve böylece yapılanmanın bir kısmı kendini ifşa etmiş oldu. Yani devlet aklı bir şeyler yaptı deyip geçerim. Buraya kadar benim açımdan bir problem yok.
Babamı şehit verdikten kısa süre sonra çıkıp bu yüzden, "İnşallah bu yaşananlar Türkiye için daha hayırlı sonuçlar doğuracak." dedim. Öyleydi çünkü. Ezelden beri düşman bilinmesini istediğim kitleyle mücadeleyi kucağında bulmuştu hükümet. Fakat sonraki sürecin bu denli dalga geçer derecede rezalet şekilde yürüyeceğini düşünmemiştim. Şu an bariz şekilde şehit aileleriyle alay ediliyor ama kim farkında, kim görmek ister o sayın duyarlılar arasından?
Benim tek görmek istediğim şey FETÖ'yü başımıza saranların az biraz utanmalarını, bize karşı bir mahcubiyet duyduklarını hissedebilmekti. Yazık ki karşımda utanmazlık, arlanmazlık buldum. Masumları suçlayarak her defasında kendini sıyıranlar gördüm. Samimi bir mücadele hiç olmadı. Problem bu. Gücüme giden bu. Ve alınan ahlarla böyle gitmeyecek olan bu.
15 Temmuz'la mücadele ediyor görünen hukukçusu, derneği, medyacısı neredeyse hepsi hükümetin adamı. Duruşmalarda gördüğüm de, genel olarak hissettiğim de budur kimse kusura bakmasın. Ortada şehit ailelerinin, gazilerin davasıyla dertleniliyormuş gibi gösterilen ama hükümeti aklamak, kahraman olup kendi şahsi çıkarlarını harlamak için girişilen bir çaba var. Şahit olduğum fedakarlıklar çok az.
Şimdilerde '15 Temmuz' diyen, 'FETÖ' diyen kitlenin neredeyse tamamı için araç oldu, gereç oldu, oyuncak oldu, her şey oldu da bir tek 'dava' olamadı 15 Temmuz.
Ben ve benim gibiler bu mücadeleyi kaybetti. Mücadele isteğini kaybetmeden mücadeleyi kaybetmekti değerli olan. Ben isteğimi de kaybettim. Ama şimdilik. Her zaman ve her şeyde kazanmayı arzulayanlar; Türk'ün "Sefer bizden, zafer Allah'tan" şeklindeki incelik dolu sözünün manasına erişemeyen zarafet yoksunları neyi kazanmışlar göreceğiz işin sonunda.
İnsan hayatı bir süreçten ibaret. Bu kabağın da sahibi var. Haksızlığa uğrayan her kabağın sahibi var. Mazlum olanlar Kur'an'ın da dediği gibi, mahzun değillerdir. Bıraksınlar dünyaya fazla bağlananlar hesap gününü iple çekenlerden korkmayı bilmesin.
Hesap günü bir yana, bu kavga mertliğin, dürüstlüğün barınmadığı kulvardan çıkıp da yeniden silahlar çekilirse de son mermime kadar, vurulup yere düşene kadar yanımda götüreceklerim var. Çünkü artık akıl tutulması yaşamayacağız. İnşallah silahlarımız da tutukluk yapmayacak.
Yaşadığı hayatta öldürme ve öldürülme ihtimalinin olduğunu aklına pek getirmeyenler, yani babası kurşunlanmamış olanlar beni anlayamadı, bu son dediğimi de anlayamaz.
Duyamadım, biri "Esas olan yaşatmaktır!" mı dedi? Sırf şu sosyal medyada bile her gün nice cinayetler işleniyor kim farkında bunun?
Tutunduğum bir ideoloji kalmadı. Yaşatmak isteyen herkesi de bu hale davet ediyorum. Batsın hepimizin arasını açıp gereksiz kavgalarla bizi oyalayan o tüm ideolojiler. Vatanına, milletine aidiyet duyduğu halde bu davayı böylesine sahipsiz bırakan herkese yazıklar olsun. AKP'nin 15 Temmuz'u olarak daha baştan kabul edenlerin solculuğuna da, ülkücülüğüne de, milli görüşçülüğüne de yazıklar olsun. Bana da yazıklar olsun.
Türkiye tarihindeki en ciddi problemlerden birinin adıdır 15 Temmuz. Bu problem de hükümetin adamı olarak çözülmeyecekti, hükümet adam olunca çözülecekti. Şimdi dileyen önümüzdeki yıldönümünde de 15 Temmuz'u kutlayarak, kabirleri boş bırakıp dikilen anıtlara el açıp dua okuyarak geçirebilir.