Gündem

13'ünde hapse girdi, 17 yaşında dağa çıktı, 18'inde öldü...

Can Dündar, Diyarbakır'da yaşayan Mazlum'un kısa hikayesini yazdı.

06 Mart 2012 12:47

 

Can Dündar
(Milliyet- 6 Mart 2012) 
 
 

Dördüncü çocuk 

 
 
“Taş atan çocuklar” diye bilinenlerden biriydi Mazlum...
Diyarbakır’da bir Kürtçe gazete dağıtıyor, harçlığını çıkarıyordu.
2006’nın Mart sonu, mezarlık dönüşü çıkan olaylarda, polisle taşlaşma seansından sonra yakalandı.
Çevik Kuvvet polisi, ensesinden tutup döve döve sürükledi Mazlum’u... Henüz 13 yıl görmüş boyu, ancak polislerin beline geliyordu. İsyan edince ağzına bir cop yedi. Dudağı patladı.
O dayak, o cop, kararlılığını perçinledi.
“Kininin davacısı bir nesil”e dâhil olmuştu artık...
 
* * *
 
Sonra “ıslah” başladı.
Bölgede “ıslah”tan kasıt, dayak ve hapisti.
Cop darbelerinden sol el kemiği çatlamıştı. O halde dövülerek polis otobüsüne kondu, Terörle Mücadele’ye götürüldü.
“Leşte (bu “cenaze” anlamında kullanılıyor) taş atan sen miydin” diye sordular.
İşkence gördü. Çocuk Şube’ye sevk edildi. 40 yaşlarında bir komiser Mazlum’la arkadaşlarını, “Nerede kaldınız biriciklerim, sizi bekliyordum” diye karşıladı. Bir posta da orada dövüldü. Çırılçıplak soyulup arandı. Ajanlığa zorlandı.
Mahkemeye kelepçe takılarak yollandı.
Ama en zoru cezaeviydi.
Bugün Pozantı Cezaevi’nde açığa çıkan zulmün canlı tanığıydı Mazlum...
23 Nisan’da Türkiye Çocuk Bayramı’nı kutlarken o, hapse mahkûm oldu. 28 kişilik koğuşunda 37 kişiyle yatıyordu.
 
* * *
 
Terörle Mücadele Kanunu Mağduru Çocuklar için Adalet Çağırıcıları, bölgeye gittiklerinde konuşmuştu Mazlum’la...
Aktivist Mehmet Atak, onu “4. çocuk” diye kaydetmişti defterine:
“Zeki ve muzip bir çocuk... Kocaman bir gülüşü var. Hukukçu veya tiyatrocu olmak istiyor. Ama dil takıntısı yüzünden eğitime devam etmek istemiyor. Gece uykularında çığlıklar atıyor, o koşullarda ayakta kalabilmek için daha milliyetçi bir tondan konuşuyor.”
Hapisten çıktıktan sonra “Küçük General” diye bir facebook sayfası açtı Mazlum...
Mehmet Atak’la yazışıyorlardı.
“Mezopotamya, uygarlığın beşiği sayılır, ama biz o beşikte çocukluğumuzu yaşayamadık. Hayal kurmamız bile suç... Niye hâlâ ‘Barış’ deyip duruyoruz ki” diye yazmıştı bir seferinde...
“Dağa gitmekten başka yolum yok” demişti.
Atak, vazgeçirmeye çalıştı. “Dağa çıkanlar ortalama 3 sene içinde ölüyor Mazlum... Bekle, ben gelince ayrıntılı konuşuruz” diye mesaj yazdı.
Ama artık çok geçti.
 
* * *
 
17 yaşında silahlanıp dağa çıktı “Dördüncü Çocuk”...
Kim bilir kaçıncı çocuktu bunu yapan...
Geçen haziranda, henüz 18’indeyken, Çemişgezek’te bir çatışmada, “devlet dersinde” öldürüldü.
Mehmet Atak, “Onun resmini bilgisayarımın açılış sayfasına koydum. Her gördüğümde ağlıyorum. Onu vazgeçiremediğim için suçluluk duyuyorum” diyordu.
Ona gelene dek ne çok suçlu vardı.
 
* * *
 
Şimdi Pozantı cehennemini yaşayanlar, yüzlerinin görünmesinden ürkerek, enselerinden konuşuyorlar.
İşkenceyi, tecavüzleri anlatıyor, isyanı haykırıyorlar.
Mazlum’un gizleyeceği bir yüzü yok artık...
O, yeni terlemiş bıyıklarıyla gözümüzün içine bakarak konuşuyor:
Bize sokaktakilerin, içerdekilerin, dağdakilerin, onları dağa sürenlerin, büyüyen bir kinin öyküsünü anlatıyor ve soruyor: “Düşünün ve söyleyin: Beni kim öldürdü?”