Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına seçilmesinin ardından Türkiye'nin
AB
üyeliği ile ilgili tartışmalar yeniden alevlendi. Pforzheimer Zeitung Türkiye ile müzakerelerin devam
ettirilmesinin anlamı kalmadığı görüşünü savunuyor:
“Erdoğan'ın demokrasiyi zayıflatmaya devam edeceği çok da riskli bir kehanet olmasa gerek.
Önceden görülen bu işaretler karşısında üyelik müzakerelerine devam edilmesinin anlamı yok. Bu,
Batılı yapılara özlem duyan modern Türkler için acı verici. Ancak AB'nin işlevi, devletleri üyeliğe alıp
demokrasi eğitimi vermek değil. İşleyişin farklı olması gerek. Yani önce saf bir demokrasi, ardından
üyelik müzakereleri.”
Avusturya'nın başkenti Viyana'da yayımlanan Der Standard gazetesi ise Türkiye'den Gazze'ye yeni
bir yardım filosu gönderilmesi hazırlıklarını konu alıyor:
“Türk hükümeti şimdilik geri planda
duruyor. Ancak yeni Gazze filosunun Ankara'dan arkasına aldığı
İsrail karşıtı rüzgarla denize açılması ve ikinci kez ağır bir diplomatik krize yol açması olasılığı büyük.
2010 yılı Mayıs ayında Mavi Marmara'ya düzenlenen baskın ve dokuz Türk'ün ölümü Türkiye ve İsrail
arasındaki stratejik ilişkinin sonunu getirmişti. Yeni seçilmiş cumhurbaşkanı Erdoğan, görevde
olduğu sürece ilişkilerde normalleşme olmayacağını açıkça
belli etti. Gazze'ye yardım filosu,
Türkiye'deki İsrail karşıtı popülizmi canlı tutmak için çok müsait bir zamana denk geldi.”
Irak'ta yaşanan gelişmeler, Kürtlerin geleceği ve Almanya'nın Irak politikası da bugünkü Alman
basınında geniş yer alıyor.
Die Welt gazetesi, Kürtlerin devlet kurma yolunda önemli bir fırsatla karşı karşıya olduğu
değerlendirmesinde bulunuyor:
“Günün birinde o yeni, büyük Kürdistan gerçekleşirse bu Türkiye için çetin bir mesele olur. Başarılı,
daha büyük ve daha birleşik bir Kürt devleti, Türkiye'deki
Kürtler'de de onlara katılma arzularını
uyandırabilir. Kürt davasının önünde her tür risk ve belirsizlik mevcut. İslam Devleti örgütü
sanıldığından çok daha güçlü olduğunu gösterebilir, Irak ve Suriye'nin enkazından günün birinde
Kürtlerin hoşlanmadığı yeni, güçlü hükümetler çıkabilir. İlk Körfez Savaşının sonrasında olduğu gibi
Batı sırtını çevirebilir, Saddam'ın Kürtleri katlinde olduğu gibi yaşananlara seyirci kalabilir. Ancak
Kürtlerin kendi içlerindeki dayanışma hiç bu kadar büyük, siyasî şartlar hiç bu kadar müsait
olmamıştı. Kürtler ilk kez gerçek bir fırsatla karşı karşıya.”
Almanya'nın Irak'ta yaşananlar karşısında pasif kaldığı eleştirileri kamuoyunda giderek daha yüksek
sesle dile getiriliyor. Başlangıçta Irak'a sevkiyatın sadece yardım malzemeleri ile sınırlı kalacağını
açıklayan hükümet, şimdi savunma amaçlı askerî malzemelerin de gönderilebileceğinin işaretlerini
vermeye başladı. Essen kentinde yayımlanan Neue Ruhr/Neue Rhein Zeitung'un yorumu şöyle:
“Alman hükümeti şimdi de İslam Devleti'ne karşı savaşan Kürtleri desteklemek için Kuzey Irak'a
askerî malzeme gönderme niyetinde. Savaş bölgesinden gelen dramatik haberler karşısında Berlin
ödlekçe kaçtığı suçlamasıyla karşı karşıya kalmak istemiyor. Ama zırhlı araçlar ya da modern mayın
tarama cihazları kendiliğinden işlemiyor. Bunun için nasıl kullanıldığının bilinmesi ve talim gerekiyor.
Plansızca Irak'a kimsenin kullanamayacağı askeri teçhizat göndermektense insanî yardımın
artırılması daha iyi olur. Silah sevkiyatını şu an daha iyi yapanlar var zaten. Havadan acil yardım
malzemelerini ulaştırdıkları gibi. Ama Alman ordusunun bunun için spontan bir şekilde harekete
geçirilememesi tartışma konusu olmalıdır.”