T24 - İTÜ (İstanbul Teknik Üniversitesi) Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Şengör, 17 Ağustos 1999 Depremi’nin 11. yıldönümünde İstanbul’u bekleyen büyük depremle ilgili son araştırmaları, gelinen noktayı, nelerin yapılıp nelerin yapılmadığını, merak edilenleri, ailesiyle tatil yaptığı Assos’taki yazlığında tüm yönleriyle anlattı...
Prof. Dr. Celal Şengör: 'Bizim için önemli olan kırılacak fayın uzunluğu. Bunu bilebilirsek depremin büyüklüğünü de bilebiliriz' dedi. Milliyet gazetesinde t24.com.tr yazarı Önay Yılmaz imzasıyla yer alan habere şöyle...
Marmara Denizi’ndeki araştırmalardan ne kazandık?
Deprem sayesinde uluslararası katkının da yapıldığı bir yer bilimleri araştırması yapıldı Türkiye’de. İlk defa Türkiye bu iş nasıl yapılır bir örneğini gördü. 70 milyon dolar para harcanan büyük bir araştırma yapıldı. İkincisi Türkiye’nin hiç bilinmeyen bir denizi, dünyanın en iyi bilinen denizlerinden biri haline geldi ve Türkiye’de deniz araştırmalarının ne kadar eksik yapıldığı ortaya çıktı. Üç, bu kadar büyük çaplı bir araştırmayla devletin ne kadar az ilgilendiği ortaya çıktı. Yani devletin bilimle hiçbir alışverişinin olmadığı ortaya çıktı. Şu da ortaya çıktı ki; Türkiye’deki bilim alemi en azından küçük bir kısmı böyle felaketlerle uğraşacak kadar yeterlidir ve dünya ile iletişim içersindedir. Bu çok önemli. Böyle bir azınlık var Türkiye’de bu azınlık hükümet tarafından hızla eritiliyor.
Araştırmalarda gelinen son durum nedir? Eksikler neler?
Bizim için önemli olan kırılacak fayın uzunluğu. Bunu bilebilirsek depremin büyüklüğünü de bilebiliriz. Fayın hangi hat üzerinde meydana geleceğini artık biliyoruz. Yani fayı bulduk. Ancak bu fayın en son ne zaman hareket ettiğini tespit etmeye çalışıyoruz. İstanbul civarında her 250 senede bir deprem olmakta. 1766 depremleri son büyük depremler. Ondan sonra bir tane 1912’de Şarköy depremi var. Ondan sonra da 1957’deki Adapazarı depremi. Soru şu: Adapazarı ve Şarköy depremleri ne kadar uzunluktaki fay parçalarını kırmışlardır? Yani arada kırılmayı bekleyen ne kadar fay parçası kalmıştır? Marmara’daki depremin derinliği ve türü hakkında sorunumuz yok. Bunları kolay bulabiliyoruz. Bulamadığımız şey kırılacak fayın uzunluğu. 1912‘de 1957’de ne kadar kırıldı? Bunları bileceğiz ki; yeni kırılması gereken fayları bulalım.
7.6, afetleri tetikleyebilir
Sizin tek parça fay teoriniz ve 7.6 büyüklüğündeki deprem teziniz hala geçerli mi?
- Hala geçerli tabii. Bana göre depremin büyüklüğü maksimum 7.6 olacak. Tabii daha küçük olma olasılığı da yok değil. Ancak büyüklüğün 7’nin altında olması mümkün değil. Tabii her ikisi de İstanbul için bir faciadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerinde 7.6 büyüklüğünde deprem olursa Çınarcık’taki faylardan birinin harekete geçme olasılığı da çok yüksek. Yani 7 büyüklüğünde başka bir depremi tetikleyebilir. Yani Çınarcık çukurluğundaki normal faylar harekete geçebilir ve 7 büyüklüğünde ikinci bir deprem yaratabilir. Bu ikinci deprem yine bir başka afete de neden olabilir.
Nasıl bir afet?
Tsunami olabilir. Adalar’ın doğusunda Tuzla önlerinde 17 bin yıl önce çok büyük bir yeraltı kayması meydana gelmiş. O kadar büyük ki, kıta sahanlığının yarısını götürmüş. Yani Beyoğlu ilçesi gibi bir alan denize kaymış. Adalar’ın 5 misli büyüklüğünde bir hacmi olan dev bir kütle kaymasından söz ediyoruz. Devasa bir şey. Marmara’daki fay, full hareketteyken meydana gelmiş bir olay bu. Yapılan hesaplara göre böyle bir yer kayması bugün olursa Marmara civarındaki sahillere vuracak dalganın yüksekliği 15 metreyi geçiyor. Korkunç bir şey bu. 17 bin sene evvel olmuş bir daha da olmamış. Çok nadir bir olay. Ama yeniden olmayacak anlamına gelmez. Tabii Çınarcık çukurluğunda 7 büyüklüğündeki deprem bu çukurlukta bir başka yer kayması yaratabilir. Bunun da sahilleri vuracak dalga yüksekliği 7 metreyi bulabilir.
Endonezya’yı vuran tsunami gibi neredeyse.
Endonezya’yı vuran dalga yüksekliği de 7 metre civarındaydı. Yani 7.6 büyüklüğündeki bir deprem hem normal fayları, hem de yeraltı kaymalarını tetikleyebilir. Aynı zamanda iki veya daha fazla yer kayması da tetiklenebilir. Felaket olur, sahilde bir şey kalmaz.
İstanbul şanslı ama!
Çınarcık çukurluğundaki normal fayların yarattığı deprem de İstanbul için tehlikeli mi?
Bu deprem bir normal fay depremi olduğu için İstanbul için etkisi daha fazla olur. Yanal atımlı fay (Kuzey Anadolu Fayı), İstanbul’un güneyine ve sahile paralel gidiyor. Yanal atımlı fayların zararları tamamen kendi boylarına münhasırdır, yani etraflarına fazla yayılmaz. İstanbul o bakımdan şanslı, ancak gene de İstanbul çok sallanacak.
Bunu biraz daha açabilir misiniz?
Yanal atımlı fayın zararı kendi çevresi içerisinde toplanır. Yani yanal atımlı fay denizde kırılacağı için İstanbul şanslı diyoruz. Yanal atımlı fay yakın çevresine zarar veriyor. Yakın çevresi de denizin içinde. Çınarcık çukurluğundaki normal fay kırılırsa, İstanbul’u da içine alarak daha geniş bir alana yayılacak. İstanbul’un şöyle bir talihsizliği var. Eğer batıdaki fay kırılırsa özellikle Fenerbahçe, Kadıköy ve Üsküdar önemli ölçüde etkilenecek. Eğer Adalar’ın arkasındaki fay yani doğudaki fay kırılırsa Avcılar ve Ambarlı çok etkilenecek. Çünkü yanal atımlı fayların uç kısımlarının hizasına düşen yerler daha çok etkileniyor. Eğer tek parça kırılırsa İstanbul’un hem batkısı hem de doğusu yani her kesimi etkilenecek. Tek parçanın yanısıra Çınarcık çukurluğundaki normal faylar da kırılırsa o zaman vay halimize. Biz en kötü senaryoya göre tedbir almak durumundayız. Avcılar’da tedbir alıp Fenerbahçe’yi ihmal edemezsiniz. Bütün her yeri hesaba katmak gerekir.
Siz sürekli en kötü senaryoya göre uyarıyorsunuz. Bu yüzden adınız felaket tellalına çıkmış. Bunun nedeni bu anlattıklarınız mı?
- Halkımızı koruyabilmek için, en kötü ihtimale göre mühendis meslaktaşlarımızdan hesap yapmalarını istemek mecburiyetindeyiz. Evet felaket tellalıyız, çünkü depremin geleceğini haber veriyoruz.
Petrol de çıkabilir
Marmara Denizi’nin tabanındaki gaz çıkışlarının önemi nedir?
Araştırmalarımızda, 1766 depreminin olduğu fay boyunca gaz kabarcıklarının çıktığını gördük. Birincisi, çökel kütlesi içersinde biriken organik gazlar var. Bunlar metan veya hidrojensülfür olabilir. Bir de organik olmayan gazlar var. Helyum ve karbondioksit gibi. Birikmiş gaza bir çıkış noktası yaratılmış. Bu çıkış noktaları da çatlaklar. Yeni çatlaklar var mı yenileri oluşuyor mu araştırma sürüyor. Yeni çatlaklar oluşuyor demek, birileri bu fayı zorluyor demektir. Ve eğer böyle bir şey tespit edilirse biraz daha telaşlanmamız gerekecek.
Yani bu gaz çıkışlarından depremin önceden kestirimi mümkün mü?
Evet. Bu gazları inceleyerek bazı soruların yanıtlarını bulabiliriz. Gazların çıktığı bu çatlaklara detaylı olarak bakabilirsek, depremlerin önceden kestirimi konusunda bir şeyler yakalayabiliriz. Bu bir ümit. Biz şimdi bunun peşindeyiz. Çok önemli bir çalışma bu. Dünyadaki deprem çalışmalarının odak noktalarından biri haline geldi. Hatta belki bu araştırma Marmara’daki petrol ve doğal gaz potansiyelini de belirleyebilecek.
Yani petrol ve doğal gaz açısından Marmara Denizi önemli bir kaynak mı?
Böyle bir olasılık var gibi gözüküyor. Bildiğiniz gibi doğal gaz zaten Marmara Denizi’nde Silivri açıklarında ve daha birçok yerde denizden çıkarılıyor. Belki potansiyel çok daha fazla olabilir. Petrol için de aynı şey geçerli.
Eğer yalnız doğu kısım kırılırsa İstanbul’da yıkım olacak yerler (kırmızı)
Eğer yalnız batı kısım kırılırsa yıkım olacak yerler (kırmızı)
Marmara Denizi’nin dibindeki fayın haritasını çıkardılar
Prof. Dr. Celal Şengör, dünyanın en saygın yer bilimcileri arasında kabul ediliyor. 1990 ’da Avrupa Akademisi’ne seçilen, 1993 ’de de TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi) kurucu üyesi olan Şengör, 1994’te ise Rusya Doğa Bilimleri Akademisi üyeliğine seçildi. 2000’de ABD Ulusal Bilimler Akademisi yabancı üyeliğine seçilen ilk Türk olma unvanını kazandı. Şengör, 1999 depreminden sonra 2000’de Fransız ünlü yer bilimci Prof. Xavier Le Pichon ile birlikte Marmara Denizi ’nde gemilerle yapılan deniz araştırmalarını başlattı. Bu araştırmanın koordinatörlüğüne de Prof. Dr. Naci Görür getirilmişti. Şengör, yerli ve yabancı bilim adamlarıyla birlikte, bu deniz araştırmaları sonunda Marmara’nın dibindeki fayı haritalamayı başardı. Böylece İstanbul’u tehdit eden fayın türü, büyüklüğü, boyutları, uzunluğu ve kaç parçadan oluştuğu bu çalışmalar sayesinde belirlendi.
Bu çalışmalar sonunda Marmara Denizi, Şengör’ün öncülüğünde dünyanın en iyi bilinen denizi haline geldi. Bu araştırma ve çalışmalar hala sürüyor.
Piri Reis turistik gemi gibi kullanıldı
Marmara Denizi’nde bu araştırmalar neden bu kadar geç başladı?
2000’den öncesine kadar Marmara Denizi’nin altındaki bütün detaylı derinlik araştırmalarını TSK yapıyordu. Deniz Kuvvetleri’ne bağlı Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi yapıyordu. Doğal olarak bu araştırmalar askeri amaçlar için yapılıyordu ve bir yapısal jeolojinin ihtiyaç göstereceği hassasiyette değildi. Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara Denizi’nin içine girdiği bilindiği halde, bugüne kadar detaylı olarak haritalanmadığı için Marmara’daki fay daha önce tespit edilemedi. Burada sorumlu olan kurumların büyük eksiklikleri var. 1960’lı yıllarda kurulmuş Türkiye’de çeşitli üniversitelerimize dağılmış 5 tane deniz araştırma enstitüsü vardı. Bu 5 araştırma enstitüsü, 1993 senesi itibariyle son çeyrek yüzyılda 4 tane makale üretmiş. 5 üniversitenin 5 gemisi var ve 4 tane makale üretilmiş. Bu gerçek bir skandaldır. Dünyanın neresinde olursa olsun, o gemilerden sorumlu olan adamlar hapse girer. Hiç şakası yok, çünkü bu gemiler sürekli kullanılmış. Ben bir tanesine şahidim. Piri Reis gemisi, 9 Eylül Üniversitesi’nin bazı hocalarını Mayorka’da bir toplantıya götürdü getirdi. Kimse bunun hesabını sormadı. Bu gemi acaba oraya giderken ne