Dünya

11 Mart dünya basını

11 Mart 2009 02:00
İNGİLİZ BASINI

Kuzey İrlanda'da askeri üsse düzenlenen saldırının sonrasında bir polis memurunun da öldürülmesi ardından, İngiltere basını konuyla ilgili ayrıntıları incelemeye devam ediyor.

Craigavon'da bir polis memurunun öldürülmesiyle bağlantılı olarak iki kişinin gözaltına alındığını duyuran Guardian gazetesinin manşet haberine, polis memurunun öldürüldüğü yer yakınlarındaki bir duvar yazısının fotoğrafı eşlik ediyor.

Duvardaki slogan "IRA - Devamlılık örgütü savaşmaya devam ediyor." şeklinde.

Guardian devamla şöyle yazıyor:

"Pazartesi gecesi düzenlenen saldırıyla bağlantılı olarak biri onlu yaşlarda ve diğeri 37 yaşında olmak üzere iki kişi, Cumartesi akşamki saldırının düzenlendiği Antrim askeri üssünde sorgulanıyor.

"Polis memuru Paul Carroll evi saldırıya uğrayan bir kadının çağrısı üzerine olay yerine gittiği sırada, bir keskin nişancı tarafından aracının arka tarafından sıkılan bir kurşunla öldürüldü."

'Sinn Fein: Saldıranlar hain'

Guardian gazetesi, Sinn Fein'li Kuzey İrlanda Birinci Bakan Yardımcısı Martin McGuinness'in, polis memuruna yönelik saldırıyı, partisinden birinin şimdiye kadar kullandığı en sert sözcüklerle karşıladığını vurguluyor.

Gazte McGuinness'in, "Saldırıyı düzenleyenler tüm İrlanda adasına ihanet ettiler. Kimsenin desteğini hak etmiyorlar" dediğini aktarıyor.

Financial Times gazetesi ise konuyla ilgili yayımladığı bir analiz yazısında, saldırıların hedefinin eski IRA'nın siyasi kanadı Sinn Fein olduğunu savunuyor.

"Craigavon'da bir belediye meclis üyesi silah kullananların zamanının 12 yıl önce dolduğunu söylüyordu. Ancak, Kuzey İrlanda'daki milliyetçi Katolik cemaat içindeki küçük ama inatçı bir grup bu hisleri paylaşmıyor.

'İngiltere çekilene kadar saldırılara devam'

"Saldırıyı üstlenen IRA-Devamlılık örgütü, Kuzey İrlanda'da iktidar paylaşımı sürecine destek veren Sinn Fein'e muhalefet ediyor. Grup, bir açıklamasında, "İngilizler İrlanda işlerine müdahil oldukları sürece bu saldırılar devam edecek." diyordu."

"Muhaliflerin gözünde, IRA'nın siyasi kanadı Sinn Fein artık güvenlik sisteminin bir parçası" diyen Financial Times, şöyle devam ediyor:

"Ancak Sinn Fein'in kurşun atmaktan, sandığa gitmeye evrilen yolu o kadar da pürüzsüz değil. Sinn Fein'in başkanı Gerry Adams, iktidar paylaşımı anlaşmasına evet demeden önceki bir kitle toplantısında, IRA'dan ayrılan muhalifleri eleştirirken, örgütün kanlı tarihini savunmuştu.

"Adams o günlerde, "Ayrılan hizipler daha bir İngiliz askeri bile vurmuş değiller" diyordu."

'Yeni bir IRA fraksiyonu kavgaya katılıyor'

Haberi manşetine taşıyan Times, İngiliz iç istihbarat servisi MI5'ın IRA'dan ayrılan grupların örgütledikleri kişiler hakkında çok az şey bildiğini duyururken, Independent gazetesinde ise IRA- Devamlılık adlı örgütü tanıtan bir yazı dikkati çekiyor.

"Bir başka IRA fraksiyonu da kavgaya katılıyor" başlıklı yazıdan öne çıkan noktalar şöyle:

"Şimdi artık kendini feshetmiş olan IRA, Kuzey İrlanda'da her zaman en büyük grup olmuşsa da, IRA'nın dışında, bir kısmı bu örgütten ayrılan başka gruplar varlığını korudu.

Belirli bir eşgüdüm olduğu bilinse de, bu örgütlerin hücreleri genellikle bağımsız yerel gruplardan oluşuyor.

Pazartesi günkü saldırıyı üstlenen IRA - Devamlılık örgütü yaklaşık 20 yıldır faaliyet yürütüyor. IRA'dan 1980'lerde ayrılan grup, örgüt içinde iki kişinin öldürülmesinden de sorumlu."

Askerleri protesto edenlere polis koruması

Daily Telegraph gazetesinde yer alan bir başka İngiltere haberinde ise, Irak'taki ikinci altı aylık görev sürelerinin ardından İngiltere'ye dönen bir ordu birliği, karşılama yürüyüşü sırasında Müslüman bir grup tarafından protesto edildi. Daily Telegraph haberi şöyle aktarıyor:

"Geleneksel İslami kıyafetler giyinmiş 20 kadar kişi askerlere karşı "Basra kasapları," "Askerler, suçlu, katil, terörist" ve "Bebek katilleri" yazılı pankartlar taşıdı.

"Ardından, askerleri karşılamak üzere alanda bulunan kişilerin saldırmak istemeleri üzerine, protestocu grup polis korumasına alındı."

İngiltere ve vasıflı işgücü

Hamish McRae, Independent gazetesinde yer alan yorum yazısında, İngiltere'nin vasıflı işgücü konusunda dünyadaki yeri ele alınıyor. Yazıdan öne çıkan bazı tespitler şöyle:

"Kaba bir şekilde formüle ederek şöyle sorabiliriz: "Biz İngiltere'de başka ülkelerdeki insanların bizim kadar iyi yapamadığı ne yapabiliyoruz?" Sormak için biraz erken görünebilir, ama ekonomi düzlüğe çıktıktan sonra ortaya çıkacak fırsatların kullanılabilmesi bağlamında, bu soru işgücümüz için büyük önem taşıyor.

"Birkaç yıl önce, ekonominin finans sektörü tarafından yürütüleceğini varsayabilirdik, ama artık farklı endüstriler ve bu endüstriler için gerekli vasıflı işgücünü yetiştirmeye odaklanmalıyız."

McRae, bu noktada İngiltere'nin önemli bir avantajı olduğunu da söylüyor: "Amerikan üniversiteleriyle ciddi bir şekilde rekabet edecek üniversitelere sahip tek ülke İngiltere."

'Krizden çıkışın 50 önderi'

Financial Times gazetesi yazarları, gazetenin kapitalizmin geleceği başlıklı tartışması bünyesinde, ekonomik krizden çıkışın çerçevesini çizecek 50 kişinin listesini yapmış. Listede yer alan isimlerden bazıları şöyle:

"Financial Times, listenin ilk sırasına, Amerikan Başkanı Barack Obama'yı yerleştirmiş. Gazete, Obama'nın ekonomik kurtarma planına ilişkin muhtelif değerlendirmeler olduğunu ancak Amerikan liderinin cesaret ve umut çağrısının rüzgârını koruduğunu yazıyor.

"İlk altı sırasını siyasi liderlerin oluşturduğu listede, Obama'nın ardından, Çin Başbakanı Jiabao, ve Almanya başbakanı Merkel, Fransa cumhurbaşkanı Sarkozy ve İngiltere Başbakanı Brown'un ardından altıncı sırada Rusya Başbakanı Putin yer alıyor.

Obama'nın dış politika mantığı

Guardian gazetesi yazarı Jonathan Freedland, göreve gelişinden bu yana yaklaşık 50 gün geçmesine rağmen, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Obama'nın dış politika mantığının ortaya çıkmaya başladığını savunuyor.

Ekonomik kriz ortamında, kimsenin dış politikayı arka plana ittiği için Barack Obama'yı suçlayamayacağını söyleyen Freedland, yeni yönetimin krize rağmen attığı önemli dış politika adımlarını şöyle sıralıyor:

"Irak savaşında son perdenin başladığını duyuran Obama, "Amerika Birleşik Devletleri'nin işkence yapmayacağını" söyledi ve ayrıca, Guantanamo'nun kapatılması kararını verdi.

"Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, bir yandan Suriye'ye yetkililer gönderirken, bir yandan da İran'ı Afganistan'ın geleceği üzerine görüşmelere çağırdı. Bu ayın başında, Obama'nın Rusya Cumhurbaşkanı Dimitri Medvedev'e İran'la ilişkiler konusunda bir mektup yazdığı ortaya çıktı.

"Yeni yönetimin bir başka hamlesi de, Küba'ya ticaret ve seyahat engellerinin hafifletilmesi oldu." (BBC Türkçe)

ALMAN BASINI

Kuzey İrlanda'da İngiliz askerleriyle polisi hedef alan saldırılar, Almanya'nın ihracatındaki gerileme ve Berlin'de başlayan Uluslararası Turizm Fuarı, bugünkü Alman basınında ön plana çıkan konular.

Kuzey İrlanda'da 48 saat içinde İngiliz Ordusu ve polisini hedef alan üç kişinin öldüğü saldırılar, uzun bir aradan sonra kanlı terör saldırılarının yeniden artacağı endişesine yol açtı. Frankfurter Rundschau gazetesi konuyu şöyle yorumluyor:

"Elbette İrlanda'da politik olarak birbirine tamamen ters düşen görüşleri savunanlar var. Ve doğal olarak toplumsal sorunlar uzun süre ihmal edilmiş bölgelerde daha fazla büyüme imkanını bulur. Kuzey İrlanda'da sorunun tamamen çözülmesi için daha uzun yıllara ihtiyaç var. Ancak bir zamanların birbirine düşman olan tarafları, şimdi müttefikler ve sorunun çözümü için doğru yolda ilerliyorlar. Soğukkanlı olmayı başardıkları sürece bu zor süreci de atlatacaklardır."

Nürnberger Nachrichten gazetesinin aynı konuyla ilgili yorumunda ise şu satırlar göze çarpıyor:

"Kuzey İrlanda'ya kanlı terör saldırıları geri mi dönüyor? Düzenlenen son saldırılar bunu gösteriyor. Ancak burada daha önemli bir nokta var: Radikallerin düzenlediği bu saldırılar halkın çoğunluğunun barış politikası uygulanması isteğinin darbe almasına yolaçak mı? Bunun olmayacağı yönünde işaretler var. Tam tersine, Belfast'taki radikal Protestan Cumhuriyetçiler'le Katolik Sinn Fein, saldırıları sert bir dille kınadı. Her ikisi de taraftarlarına misilleme düzenlememe çağrısında bulundu."

Mittelbayerische Zeitung gazetesi de aynı konuyla ilgili yorumunda, son düzenlenen saldırıların Kuzey İrlanda barış sürecine zarar vermeyeceği görüşünü savunuyor:

"Terör, Kuzey İrlanda'da kanlı izler bıraktı. 48 saat içinde üç kişi öldü ve hiç kimse bunun yeni bir terör dalgasının başlangıcı olup olup olmadığı sorusunun yanıtını veremiyor. Ancak kesin olan bir nokta var. Bu korkak saldırıların arkasında Kuzey İrlanda'daki ayrılıkçı gruplar olsa da, bu, 70, 80 ve 90'lı yıllarda hakim olan huzursuzluğun yeniden doğuşu anlamına gelmiyor.(...) Bu trajik olayların tek olumlu yanı var: O da terörün Kuzey İrlanda'da artık destek bulmadığı."

Bugünkü Alman basınında yer alan bir başka konu ise Almanya'da ihracat rakamlarında kaydedilen gerileme. Hannover'de yayımlanan Neue Presse gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyle:

"Doğal olarak bugüne kadar dünya ihracat şampiyonu olan Almanya'nın 1949 yılından bu yana en kötü rakamları kaydedebileceği duygusu hakim. Bu, Almanya'yı diğer ülkelerden daha kötü etkileyecek bir gelişme: Almanya'da daha çok firma iflas edebilir ve daha çok kişi işsiz kalabilir. Ancak her krizde bazı şanslar da gizlidir. Ekonomi dünyası krizlerde kendine yeni bir yön çizme fırsatını yakalar. Bu da ekonominin uzun vadede nasıl canlanabileceği sorusuna kafa yorulmasıyla mümkündür. Örneğin neden otomobil üreticileri geleceği olan, enerjiden tasarruf eden ve firmaların otomobil sektörüne olan bağımlılıklarını azaltmalarına yardımcı olacak otomobillere kafa yormasın."

Oldenburg'da yayımlanan Nordwest-Zeitung ise Berlin'de bugün başlayan Uluslararası Turizm Fuarı'nı yorumlarına taşıyor:

"Uçakla seyahat eden yolcuların ve seyahat acentaları üzerinden tatil için rezervasyon yapanların sayısı düşüyor. Resesyon, piyasalardaki güvensizliği artırıyor. Bazı seyahat acentaları, erken rezervasyon için başvuru tarihlerini uzattı. Oysa bunun için süre Şubat ya da en geç Mart'ta sona eriyordu. Ancak turizm sektöründe bazı alanlarda artışın olduğu da gözleniyor. Örneğin tatilciler bütün masrafların dahil olduğu all-inclusive olarak adlandırılan, kendi ülkelerindeki tatil paketlerine yöneliyor. Bu da iklimin korunmasına hizmet eden bölgesel turizme büyük bir şans sunuyor." (Deutsche Welle Türkçe)

AMERİKAN BASINI (10 Mart)

Washington Post
Amerika Dışişleri Bakanı Clinton’ın Türkiye ve Mısır gezisi sırasında kendi bakanlığının insan hakları raporuyla çelişkiye düştüğünü yazıyor. Gazete, Clinton’ı, Türkiye’de medyaya uygulanan baskıyı ciddiye almamakla suçluyor:

“AKP hükümeti, Türkiye’nin en büyük medya kuruluşlarından birine, Rusya’nın bağımsız medyaya yaklaşımını hatırlatan bir biçimde, 500 milyon dolarlık bir vergi faturası çıkarttı. Clinton ise bir Türk gazetecinin Dışişleri Bakanlığı’nın raporuyla ilgili bir sorusuna verdiği cevapta “Türkiye’nin ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü ve insan hakları alanında önemli ilerlemeler kaydettiği” yönünde bir cevap verdi. Oysa Bakanlığın raporunda Türkiye’nin ifade özgürlüğü alanında geriye gittiği vurgulanıyor. Clinton gerçekleri göz ardı ederek hem kendi bakanlığına saygısızlık ediyor hem de dünya liderlerine, Obama yönetiminin yaptıkları hak ihlallerini ciddiye almayacağı mesajını veriyor.”

New York Times Başkan Obama’nın kök hücre araştırmalarına devlet desteği yasağını kaldırmasını memnuniyetle karşılıyor. Gazete, bu kararla Bush döneminde siyasetin emrine sokulan bilimin bağımsızlığı yolunda önemli bir adı atıldığını yazıyor:

“Obama’nın aldığı bu karar bile kök hücre araştırmalarına federal yardım yasağını tamamen ortadan kaldırmaya yetmiyor. Bunun için Kongre’nin de harekete geçmesi ve 1990’ların ortasında uygulamaya konan bir başka yasağı kaldırması gerekiyor. Bu yasak var oldukça, belirli hastalıkları olan hastalara uygun embriyo oluşturmak ve ondan kök hücre almak isteyen bilim insanları özel fonlara veya eyalet desteğine muhtaç olacak. Ancak bu tür araştırmalara hastalıkların gelişim seyrini anlamak ve uygun tedavi yöntemleri geliştirmek açısından büyük önem taşıyor. Kongre de Obama’nın izinden gitmeli ve bu yasağı kaldırmalıdır.”

USA Today gazetesi de Obama’nın kök hücre araştırmalarına destek kararının bilimsel çalışmaların önünü açtığını belirtiyor. Gazete, bu kararla siyasetin laboratuarlardan uzaklaştırıldığını da vurguluyor:

“Federal destek, tıbbın ilerlemesi açısından önemli bir etken. Bush’un daha önce aldığı karar, sorunları çoğaltmaktan başka bir işe yaramadı. Obama ise bu hatayı düzeltti ve Amerikan halkının da isteğine uygun biçimde bilimsel araştırmaların önünü açtı. Kamuoyu yoklamaları, halkın üçte ikisinin kök hücre araştırmalarını desteklediğini gösteriyor. Bu araştırmaların yakınlarına faydası olabileceği anlatıldığında verilen destek oranı daha da artıyor. Obama’nın kararı, tıbda devrimi garanti altına almıyor ancak büyük keşiflerin önünü açıyor.”

Christian Science Monitor ise kök hücre araştırmaları konusunda bilimi tercih eden Obama’nın küresel ısınma konusunda aynı tavrı göstermediğini öne sürüyor. Gazete, Obama’yı çifte standart uygulamakla suçluyor:

“Obama, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin hedeflerine uygun olarak karbon emisyonunu azaltmak için Kongreyi beklemeden harekete geçebilir. Bunun için sadece bir imza atması yeterli. Böylece Çevre Koruma Kurumu, bütün karbondioksit emisyonlarıyla ilgili bir dizi kural belirleyebilir. Ancak bu kurallar başta sadece otomobilleri kapsasa da yasal girişimler sonucunda bütün alanları etkileyecektir. Ve yasa, bu kuralların uygulanmasının maliyetiyle ilgilenmiyor. Eğer Obama, bilimin siyasete yol göstermesi gerektiği konusunda gerçekten samimi ise, Washington’daki siyasi hesapların, dünyayı kurtaracak kararlara engel olmasına izin vermemelidir.” (Amerika'nın Sesi)
(Not: Saat farkından ötürü Amerikan basınından özetler gecikmeli olarak yayımlanabilmektedir)