Haber: Gökçer Tahincioğlu
10 Ekim 2015’te, Ankara Gar Meydanı’ndaki Barış Mitingi’ne yönelik IŞİD’li iki canlı bomba tarafından gerçekleştirilen, 103 kişinin yaşamını yitirdiği katliamla ilgili davanın gerekçeli kararı tamamlandı. 872 sayfalık gerekçeli kararda, IŞİD’in Gaziantep-Suriye hattında nasıl çalıştığı, sanıkların Selefi düşünce etrafında nasıl örgütlendikleri, ortaya çıkan kanıtlar kapsamlı biçimde yeniden anlatıldı. Buna karşılık, eylemi haftalar öncesinden kararlaştıran, amonyum nitrat alarak kiraladıkları depoda bekleten, Suriye ile yazışarak görevlendirilecek kişileri belirleyen ve onları sınırdan alıp, evde sakladıktan sonra Ankara’ya kadar getiren örgüt üyelerinin nasıl belirlenemediği konusunda hiçbir yorum yapılmadı. Kamu görevlilerinin IŞİD’in eylem yapma istihbaratına rağmen neden önlem almadığı konusu da yanıtsız kaldı. Gerekçeli kararda, bu konularda sadece kamu görevlileri hakkında savcılığın takipsizlik kararı verdiği belirtilirken, mahkemenin neden ayrı bir suç duyurusuna gerek görmediğine de değinilmedi. Kararda, IŞİD’in Gaziantep’te yuvalandığı derneklerin kendilerini 2015’ten itibaren birer birer feshettiği bilgisi de yer aldı. Eylemin “insanlığa karşı suç” sayılmaması ise örgütün bütün olarak Türkiye’yi ve diğer Müslüman ülkeleri hedef almasıyla açıklandı.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 10 Ekim katliamı davasını 3 Ağustos 2018’deki duruşmada karara bağladı. Mahkeme, 9 sanık hakkında 101‘er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Sanıkları ‘anayasal düzeni ihlal‘ suçundan birer kez, ‘kasten öldürme‘ suçundan da 100‘er kez olmak üzere toplam 101‘er kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandıran mahkeme, ayrıca 20‘si çocuk 391 kişiyi öldürmeye teşebbüs suçundan sanıkları ayrı ayrı 10 bin 557‘şer yıl hapse mahkum etti. Mahkeme, 9 sanığı örgüt üyeliğinden 12 yıl hapisle cezalandırırken, firari örgüt yöneticilerinin davalarını ayırdı, ölen örgüt yöneticilerinin davasını düşürdü. Ağır cezalara rağmen, katliamda sorumluluğu bulunanların açığa çıkartılmadığı gerekçesiyle yetersiz bulunan kararın gerekçesi tamamlandı. 872 sayfalık gerekçede, ayrıntılı biçimde örgütün tarihi ve eylemi nasıl gerçekleştirdikleri anlatıldı.
İnsanlığa karşı suç değil
Gerekçeli kararda, mağdurlar ve avukatlarının, eylemin “insanlığa karşı suç” sayılmasını talep ettikleri anımsatılarak, bu bölüme ayrı başlık açıldı. Uluslararası hukuka göre, bütünüyle bir ırkı, dinin mensuplarını, topluluğu yok etmeye yönelik eylemlerin soykırım kapsamında kabul edildiğinin anlatıldığı kararda, şöyle devam edildi:
“Uluslararası hukuk normları ve TCK hükümleri birlikte değerlendirildiğinde DEAŞ (IŞİD) silahlı terör örgütünün radikal selefi görüşler doğrultusunda teokratik nitelikte bir devlet kurma amacında olduğu, bu kapsamda Irak ve Suriye'nin belirli kesimlerinde hakimiyet oluşturarak sözde halifelik ilan ettiği, halifeliğin ilanıyla tüm Müslümanların üzerine halifeye biat etmek ve onu desteklemenin vacip olduğu aynı şekilde DEAŞ'in (IŞİD) otoritesinin uzandığı askerinin ulaştığı tüm emirliklerin, cemaatlerin, eyaletlerin ve örgütlerin de meşruluğunun ortadan kalktığını ilan ettikleri, buna göre tüm Müslüman ülkelerdeki yönetimlerin meşruluğunun ortadan kalktığını, Müslüman ülkeleri yönetecek kişilerin halife tarafından atanacağının öngörüldüğü, bu şekilde tüm müslüman ülkelerin kendisine bağlanmasını amaçladığı, Türkiye'deki laik, demokratik, anayasal düzeni kabul etmeyerek cebir, şiddet ve terör yöntemleri kullanmak suretiyle anayasal düzeni değiştirmeyi hedeflediği, bu kapsamda DEAŞ (IŞİD) silahlı terör örgütünün temel hedefinin terör saldırılarıyla ülkemizde bir iç kargaşa ve savaş ortamı yaratarak kaos ortamından yararlanarak örgüt ideolojisi doğrultusunda bir düzen oluşturmak istediği, bu amacı gerçekleştirmek için anayasal düzeni bozmaya yönelik değişik tarihlerde ve yerlerde birçok terör saldırısı gerçekleştirdiği, ülkemizdeki eylemlerin temel hedefinin anayasal düzeni değiştirmek olduğu anlaşılmıştır.”
İki askere yer verilmedi
Kararda, örgütün bu doğrultuda, Niğde’de jandarma ve emniyet görevlilerine yönelik silahlı saldırı gerçekleştirdiği, 32 tır şoförünü kaçırdığı, Musul Başkonsolosluğu’nu basarak 49 konsolosluk çalışanını rehin aldığı, Kilis’te askeri personeli kaçırdığı, Adana’da HDP ilçe başkanlığına bombalı saldırı düzenlediği, Diyarbakır’daki HDP mitinginde bomba saldırı gerçekleştirdiği anımsatıldı. Örgütün Reina saldırısı gibi diğer eylemlerinin de tek tek anımsatıldığı kararda, örgüt tarafından rehin alınan ve yakılarak öldürüldüklerini içeren görüntülerinin yayınlandığı iki askerle ilgili bir bilgiye yer verilmedi.
HDP, Patriotlar ve yabancılar hedefteydi
Kararda, örgüt içi yazışmalara göre, IŞİD’in Ankara'da HDP genel merkezine bombalı araç saldırısı, HDP seçim mitinglerine bombalı saldırı, Amasya Merzifon hava üssü personelini taşıyan servis araçlarına bombalı saldırı, Antalya'da turistik bölgelerde yabancı turistlere yönelik bombalı saldırı, Nizip bölgesinde askeri personele mayınlı tuzak şeklinde saldırı, yabancı ülke askeri personelinin Patriotların naklini yapma işlemleri sırasında şehirlerarasındaki nakil sırasında mayın patlatma şeklinde bombalı saldırı, Kürtler’in yaptığı düğünlere bombalı saldırı için örgüt yönetiminden talepte bulunduğu kaydedildi.
“Milliyetçi-muhafazakarlar sevinir”
Kararda, örgüt içi yazışmalara göre, 10 Ekim saldırısı ile örgütün şunları amaçladığının öğrenildiği de kaydedildi:
1: Türkiye’de istikrarı sağlamaya çalışan ve bunun vaadinde bulunan AK Parti’nin bu sözündeki güvenirliği yok olur.
2: Ak Parti oy sayısı düşebilir, bununla yine ikinci seçimde koalisyon kurulabilir.
3: Sol marjınal kesim sokaklarda protesto ve eylemleri çoğaltır, bu da ülkeyi istikrarsızlığa sürükler halkta da korku ve paniğe sebep olur.
4: Bu eylemin sebebini hükümet olarak göstererek PKK’nın TC’yi vurması meşrulaştırılır.
5: TC’ye gözdağı olur çünkü eylemin yapıldığı yer başkent Ankara
“Seçim ertelenir”
6: Halkın muhafazakar ve milliyetçi kesimi sevinir.
7: TC tarafından İslam devletine baskı daha da artabilir.
8: Ak parti haçlı koalisyona desteğini meşrulaştırabilir.
9: Eylem sonunda halk mitingleri çoğaltırsa seçim ertelenebilir."
Kararda, bu amaçlar sıralanarak, söz konusu mitingin etnik, ırki veya dini bir grubun veya görüşün organizasyonu olmadığı, toplumun değişik etnik ve inanç ve düşünce kesimlerinden insanların Barış, Emek, Demokrasi konusu altında bir araya geldiği dolayısıyla TCK'nın 77. Maddesi kapsamında toplumun bir kesiminin hedef olarak seçilip bir plan dahilinde sistematik bir saldırının söz konusu olmadığı, bu nedenle insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilemeyeceği vurgulandı.
10 Ekim’de kendini feshetmiş
Kararda, IŞİD’lilerin yuvalandığı derneklerle ilgili yapılan araştırmalara da yer verildi. Kararda, Bingöl’deki Islah Derneği’nin örgütle bağlantılı olduğuna dair belgeye rastlanmadığının valilikçe bildirildiği, derneğin kendini feshettiği kaydediydi.
Kararda, “Gaziantep Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü‘nün 26/02/2018 tarih ve 6646 sayılı yazısı ile Genç Ensar Derneğinin 10/10/2015 tarihinde olağanüstü genel kurul kararı ile feshedildiği, Gaziantep ilinde Islah-Der isimli herhangi bir derneğin faaliyet göstermediği, Genç Muvahidler Eğitim Kültür Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin 15/01/2015 tarihinde genel kurul kararı ile feshedildiği bildirilmiş, buna ilişkin toplantı tutanakları ve ilgili belgeler yazıya eklenmiştir” denildi.
Suç duyurusu yok, açıklama yok
872 sayfalık kararda, bu kadar rahat hareket eden örgüt üyelerinin telefon takibine, istihbarat çalışmalarına, Suriye ile yazışıp canlı bombaları sınırdan almalarına, Ankara’ya kadar gelmelerine, eylemden sonra Gaziantep’e geri dönmelerine rağmen nasıl yakalanamadıkları, bu konuda istihbarat açığı olup olmadığına değinilmedi. Tüm duruşmalarda mahkemeden kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmasını isteyen avukatların bu taleplerinin neden reddedildiği konusunda da açıklama yapılmadı. Kamu görevlilerinin IŞİD’in eylem yapacağı bilgisine rağmen önlem almadığı yönündeki müfettiş raporuna rağmen valilik ve savcılık kararıyla yargılanmadığı bilgisi verilirken, ortaya çıkan kanıtlara rağmen neden suç duyurusunda bulunulmadığı açıklanmadı.
Gerekçeli kararda, IŞİD’deki görev bölümü ve kavramlar şöyle özetlendi: Ahi: Kardeş, arkadaş. Ahd: Yemin, bir iş üstlenip söz verme. Amel: Örgüt tarafından yapılan terör eylemleri Emir: Belirli bir topluluk üzerinde emrini yürüten kişi. Devlet başkanından başlayarak çeşitli kademelerdeki yöneticilere verilen unvan. İstişhad etmek: İntihar eylemleri, canlı bomba eylemi olarak bilinen eylem türü. Şura: Danışma meclisi, danışma kurulu, meclis, konsey. Tağut devlet (küfür): Kendi din anlayışlarına göre İslamiyetin yaşanmadığı yer. Tekfir etmek: Kafirlik isnat etme, kafir sayma, kendinden olmayanları dışlamak. Kafir: İslamı inkar eden, imanı olmayan kimse. Müşrik: Allah'a inanmakla birlikte kudret ve kuvvette ona denk başka Allah'ların var olduğunu kabul etmek, tanrıya ortak koşan. Şahadet: Şehitlik. Tağuti Sistem: Allah'tan başka tapılan her şeyi kapsar, Makar: Örgüte ait depo ve hücre evi olarak kullanılan yerler. Mütefeccirat: Bomba ve patlayıcı maddeler, patlayıcı düzenekleri hazırlanması işleri Darü'l Harb: Harp ülkesi, küfür ülkesi, savaş alanı. İslamın siyasi otoritesinin dışında kalmış olup, yönetim tarzı ve yürürlükteki hukuku İslami olmayan bölgeler. Genel olarak İslam hukukunda kafir ve İslam düşmanı yöneticilerin hakimiyet ve yönetimleri altındaki toprakları anlatmada kullanılır. Emiru'ul Müminin : Müminlerin emiri, halife, İslam ümmetinin lideri, idarecisi Cihad: Din uğruna yapılan savaş. Beytülmal: İslam Devlet Hazinesi Bey'at (Biat) : Bir kimsenin egemenliğini tanımak. Mükellefin İslami olan (meşru) her emirde hoşuna gitse de, gitmese de itaat edeceğine dair yaptığı bir sadakat yemini. Belam-Belamlar: Allah'ı n ayetlerin gizleyen, manalarını bozmaya çalışan, anayasal sistemlerle uzlaşan, bu görevleri için onlardan bağış alan alim ve din adamı sıfatıyla ortaya çıkan hain kişiler Halife: Birinin ardından gelip onun yerine geçen, onun adına hükmeden, ona halef olan kimse. Hilafet: Allah'ın hakimiyet hakkının bir tecellisi olarak İslam hükümlerini uygulamaya koymaktan sorumlu makamının adı. |