102 kişinin hayatını kaybettiği Ankara Garı’ndaki patlama ile ilgili davanın ilk duruşması yapılıyor. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada 36 sanık hakkında çeşitli hapis cezaları isteniyor. CMK'den atanan sanık avukatlarından 10'u, sanıkları savunmak istemediklerini belirterek davadan çekildi.
Hürriyet'ten Mesut Hasan Benli'nin haberine göre, sanıklar duruşma salonuna alınırken, izleyiciler, “katiller hesap vereceksiniz” diye tepki gösterdiler. Mahkeme heyeti kimlik tespitlerinin ardından sanıkların ilk ifadelerini almaya başlayacak. Avukatların taleplerini değerlendirecek. Ankara Adliyesi önünde ve duruşma salonunda çok sıkı güvenlik önlemleri alındı. Kardeşini kaybeden kadından 'Tiyatro oynanıyor' tepkisi katliamda kardeşini kaybeden bir kadın salondan çıkarken sinir krizi geçirdi. Jandarmaların sanıkların önünü kapatması ve polislerin sözlü sataşmasına isyan eden kadın, “Ciğerim yandı, kardeşim öldü. İçeride bir tiyatro oynanıyor. Dayanamadım ben. Sarayınız yansın, kül olsun” diye feryat etti.
CHP ve HDP milletvekilleri duruşmayı izliyor
Duruşmayı CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Ankara Milletvekilleri Necati Yılmaz ve Murat Emir, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, İzmir Milletvekili Müslüm Doğan, Mardin Milletvekili Mithat Sancar, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu'nun da arasında bulunduğu bazı milletvekilleri, patlamada bazı üyeleri yaşamını yitiren CHP Malatya İl Örgütü temsilcileri, Ankara Barosunun da arasında bulunduğu bazı baroların yöneticileri de izliyor.
Davanın sanıkları şunlar: "İlhami Balı, Deniz Büyükçelebi, Edremit Türe, Yakub Şahin, Hakan Şahin, İbrahim Halil Alçay, Resul Demir, Hacı Ali Durmaz, Hüseyin Tunç, Abdülmubtalip Demir, Talha Güneş, Metin Akaltın, Savaş Yıldız, Burak Ormanoğlu, Suphi Alpfidan, Hasan Hüseyin Uğur, Bayram Yıldız, Kenan Kutval, Ahmet Güneş, Abdulhamit Boz, Cebrail Kaya, Ömer Deniz Dündar, Muhammet Zana Alkan, Walentina Slobodjanjuk (Kazakistan vatandaşı), Mustafa Delibaşlar, Mehmedin Baraç, Nihat Ürkmez, Nusret Yılmaz, Kasım Dere, Yakup Selağzı, Erman Ekici, Yakup Karaoğlu, Yakup Yıldırım, Esin Altıntuğ, Hatice Akaltın ve Mehmet Kadir Cebael."
Bazı sanıklar, "anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etmek" suçundan bir kez ve "100 kişiyi öldürmek" suçundan toplam 100 kez olmak üzere toplam 101 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yanında terör örgütünün faaliyeti kapsamında 391 kişiyi öldürmeye teşebbüs etmek, terör örgütünün faaliyeti kapsamında ruhsatsız silah ve patlayıcı madde bulundurmak suçlarından da toplam 7 bin 631 yıldan 11 bin 750 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Bazı sanıklar için ise "silahlı terör örgütü DEAŞ üyesi olmak" suçundan 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
Avukatlar savunma yapmak istemiyor
Bu arada duruşmada avukatlar savunma yapmak istemediklerini açıkladı. Sanıklara Ceza Muhakemeleri Kanunu gereği atanan avukatlar savunma yapmak istemeyerek mahkemeye çekilme taleplerini ilettiler. Mahkeme bu talebi ara kararında değerlendirecek.
Mayıstan ekime
10 Ekim Ankara Tren Garı katliamına giden yol 7 Haziran 2015 tarihinde gerçekleşen genel seçim öncesinde başlamıştı. 18 Mayıs 2015’te HDP’nin Adana ve Mersin il binalarına IŞİD üyesi Savaş Yıldız tarafından bombalı saldırı düzenlenmişti, çok sayıda kişi yaralanmıştı. Bu saldırının ardından HDP’nin 5 Haziran’da gerçekleşen Diyarbakır mitingine IŞİD üyesi Orhan Gönder bombalı saldırı düzenlemiş ve 4 kişi ölmüş, yüzün üzerinde kişi de yaralanmıştı. 20 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde Kobanê’ye yardım götürmek isteyen gençlere yönelik IŞİD üyesi Abdurrahman Alagöz tarafından bombalı saldırı gerçekleştirilmiş, 34 kişi ölmüş, çok sayıda kişi de yaralanmıştı. Son saldırıyı gerçekleştiren isim kritikti. Çünkü Abdurrahman Alagöz’ün kardeşi Yunus Emre Alagöz, 10 Ekim 2015 tarihinde gerçekleşen Türkiye’nin en büyük katliamının bombacılarından birisiydi.
Olayın geçmişi nasıl?
7 Haziran seçimleri bitmiş; HDP yüzde 10 barajını yüzde 13.1’lik oy oranıyla aşarak tarihi bir başarı kazanmıştı. Fakat hükümet kurulamadığı için yeniden seçim kararı alınmış ve 1 Kasım tarih olarak gösterilmişti. 20 Temmuz Suruç katliamı sonrasında, 22 Temmuz günü PKK'nın düzenlediği iddia edilen suikastle 2 polis öldürülmüştü. Bu iki olayın ardından TSK, PKK’ye hava harekatı düzenlemiş, çözüm masası fiilen de devrilmişti. Çatışmaların başladığı ortamda 1 Kasım seçimlerine gidiliyordu.
Emek, Barış, Demokrasi için Ankara'daydılar
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, ülkede akan kanın durması ve yeniden barış ortamının sağlanması için Ankara’da miting düzenleme kararı aldı. Tarihi ise 10 Ekim 2015 olarak belirledi. Mitingin şiarı ise "Emek, Barış ve Demokrasi"ydi. Toplanma yeri için Ankara Tren Garı belirlenmişti. Saatler 10.00’a yaklaşırken Türkiye’nin dört bir yanından barış isteyen insanlar gar önünde toplanmaya başlamıştı. Saat tam 10.04’te bir patlama sesi duyuldu ve ardından bir patlama daha. Henüz insanlar yaralılara yardım ederken polisler gar önüne gaz bombası atarak gelmişti. Saldırının bilançosu ise 102 barış isteyen insanın hayatını kaybetmesi, yüzlercesinin yaralanması oldu. Hâlâ tedavisi devam eden, uzuvlarını kaybeden onlarca insan var.
Valilik soruşturmaya izin vermedi
Katliama ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldı. Kamu görevlileri hakkındaki şikayetleri ise mülkiye müfettişleri inceledi. Müfettişlerin 11 kamu görevlisi hakkındaki ön inceleme raporunda, 9 kamu görevlisinin ihmali olabileceği ifade edilerek, adli soruşturma açılmasında yarar görüldü. Gaz kullanan polisler hakkında ise soruşturmaya gerek görmedi. Fakat, Ankara Valiliği müfettişlerin “ihmali olabilir” dediği 9 kamu görevlisi hakkında da soruşturma yürütülmesine izin vermedi.
Bombacının ismi bile biliniyordu
Müfettişlerin raporunda katliamla ilgili birçok belge yer alıyordu. Bu belgeler devletin adım adım gelen katliamdan nasıl haberi olduğunu ortaya çıkaracak nitelikteydi. Mitinglerin hedef olabileceği, HDP’nin özel olarak hedef seçileceği açıkça belirtiliyordu. Üstelik Yunus Emre Alagöz ve birlikte oldukları tespit edilen Mehmet İşik’in Türkiye’de sansasyonel eylem hazırlığında olduğu biliniyordu. Basına yansıyan belgelerde arasında bombacılardan Yunus Emre Alagöz’ün ailesiyle helalleştiğine ve kendini patlatacağına yönelik 8 Ekim 2015 tarihinde elde edilen istihbarat bilgisi de vardı. Ancak bu istihbarat bekletilerek 10 Ekim sabahı saat 09.28’de geçildi. Bu bilgi terörle şube müdürlüklerinin (TEM) eline bombalar patladıktan 3 saat 44 dakika sonra ulaşmıştı. Bu istihbaratı TEM’e geç gönderen kişi Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’ti. Üstelik Dinç, 2006 yılında öldürülen gazeteci Hrant Dink davasında da istihbarat bilgisini paylaşmadığı iddiasıyla yargılanıyordu.
İddianame neye hizmet edecek?
Basında kamu görevlilerinin nasıl katliamda ihmali olduğuna yönelik belgelerin haber olmasına rağmen 10 Ekim katliamı iddianamesine tek bir kamu görevlisi girmedi. Kamu görevlileri hakkında dosya ayrılarak Memur Suçları Bürosuna yollandı. 36 sanıklı iddianamede, 19 sanık hakkında da takipsizlik kararı verildi. Katliamı gerçekleştiren 2 bombacı, IŞİD’in üst düzey yöneticileri olan ve kendilerini patlatan Yunus Durmaz ve Halil İbrahim Durgun, M. Kadir Cabael’in öldüğü, 5’i başka bir davadan yargılanan 9 sanık hakkında dava açmayı gerektirir suç, şüphe ve delil elde edilemediği için takipsizlik verildi. İddianameyi hazırlayan savcı, 14 şüpheli hakkında ‘Birden çok kasten öldürme’ suçundan 100’er kez ağırlaştırılmış müebbet, ‘Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ten 1’er kez ağırlaştırılmış müebbet ile ‘Kasten öldürmeye teşebbüs etmek’ suçlarından 5 bin 83 yıldan 7 bin 820 yıla kadar hapis cezaları istedi. 22 sanık hakkında ise ‘Silahlı terör örgütüne üye olmak, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurmak’ suçlarından değişen oranlarda hapis cezası talep etti. Davanın ilk duruşması bugün Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı iddianamenin okunmasıyla başlayacak.
Takipsizlik
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kamu görevlileri hakkındaki dosyayı 10 Ekim ana dosyasından ayırarak, Memur Suçları Bürosu'na yollamasından bir sonraki adım da yine takipsizlik oldu. Cumhuriyet Savcısı Hamza Yokuş, polislerin her şeyi yasalar çerçevesinde yaptıklarını ve “kusursuz" olduklarını savunmuştu.
Bu gelişmenin ardından kamu görevliler hakkında bir dosyanın daha olduğu ortaya çıktı. Dosya Ankara Bölge İdare Mahkemesi'nde bulunuyordu. Mahkeme dosyayı yetkisizlik kararıyla Danıştaya yolladı.
Danıştay ise dosyayı tekrar İdare Mahkemesi'ne gönderdi ve mahkemenin dosyaya bakmasını istedi. Şimdi ise top Ankara Bölge İdare Mahkemesi'nde ve mahkeme dosyayı kabul ederse daha önce mülkiye müfettişlerinin ön inceleme raporu verdiği 11 kamu görevlisi hakkında adli soruşturma açılabilecek.
Aileler tazminat alamadı
Yaralılar ve yaşamını yitirenlerin aileleri devletten tazminat talebinde bulunmuştu. İçişleri Bakanlığından karşılanması talebiyle Ankara 10. İdare Mahkemesi'nde dava açılmıştı. Mahkeme bakanlıktan savunma istemişti. Bakanlığın savunması skandal nitelikteydi ve özetle şöyleydi: “Asılsız katliam iddiasıyla açılmış haksız davanın reddi gerekmektedir.”
Saat çelişkisi yaşandı
Tartışma yaratan bir diğer konu ise mitingin gerçekleşeceği saatti. Emek Barış Demokrasi Mitingi'nin tertip komitesi, saat 08.00-16.00 arasında mitingin gerçekleşeceğini ve ona göre önlem alınmasını istemişti. Ancak Ankara Emniyeti, trafiği gerekçe göstererek miting saatini 12.00- 16.00 olarak değiştirmişti. Bunun üzerine tertip komitesi emniyet yetkilileriyle görüştü, sabah saatlerinde tren garı önünde toplanmaları halinde kendilerine olası bir polis müdahalesi olabileceği yönünde endişeleri olduklarını iletti. Emniyetin cevabı, sabah toplanmalarında bir sakınca olmadığı sadece trafiği geç kesmek için saatin değiştirildiği oldu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının katliama ilişkin hazırladığı iddianamede de tertip komitesinin miting için başvuru saati 12.00- 16.00 olarak değiştirilmişti. Fakat tertip komitesi başvuru saatinin 08.00- 16.00 olduğunu belgeleriyle ortaya koymuştu.
Katliamın yaşandığı günden bugüne kadar IŞİD'in Türkiye'deki faaliyetlerine yönelik ortaya çıkan gerçekler ise şöyle:
* IŞİD'in Türkiye emiri olan ve örgütün Türkiye'deki bombalı saldırılarının gerçekleştirilmesi talimatını veren İlhami Balı'nın saldırılar gerçekleşmeden önce polis tarafından dinlediği ortaya çıktı.
* IŞİD Emiri İlhamı Balı ile Türkiye'deki IŞİD örgütlenmesinin önemli isimlerinden olduğu belirtilen Deniz Büyükçelebi arasındaki konuşma kayıtlarının imha edildiği belirlendi.
* IŞİD'in Gaziantep emiri olan ve örgütün Türkiye'deki saldırılarını organizen eden, örgüte bombacı bulan Yunus Durmaz'ın 2009 yılında el Kaide üyeliğinden sorgulandığı ve serbest bırakıldığı belirlendi. Durmaz'ın 18 Mayıs 2016 tarihinde kaldığı eve yönelik polis operasyonunda kendini patlattığı duyuruldu.
* IŞİD'in Teknoloji Mecmuası Emiri, 'Ebu Musa' kod adlı Ersen Çelik, Gaziantep Emniyetine verdiği ifadede, Suriye'deyken MİT yetkilileriyle WhatsApp'tan yazıştığını, bombalı eylemleri gerçekleştirecek isimleri bildirdiğini ve yazışmaların halen kayıtlarda bulunduğunu söyledi.
* HDP'nin Adana ve Mersin bürolarına saldırıyı gerçekleştiren IŞİD Üyesi Savaş Yıldız, ANHA haber ajansına konuşmuş, IŞİD'in içerisinde MİT'çilerin yer aldığını, İlhami Balı, Yunus Durmaz ve Edremit Türe'nin MİT ajanı olduğunu iddia etmişti.