Çarşamba günü çok sayıda Yahudi'nin Mescid-i Aksa'nın avlusuna girmeleri üzerine tırmanan olaylar ve askerlerin mescide postallarıyla girip Kuran-ı Kerim nüshalarını yırttıklarına dair iddialar bölgede gerilimi daha da artırdı. Konuyla ilgili Reutlinger General- Anzeiger gazetesinde şu yorum yer alıyor:
"Mescide girme konusundaki karmaşa ve saldırıların artması 2000 yılını çağrıştırıyor. Filistinliler tarafından düzenlenen saldırıların son günlerde artması üçüncü İntifada'nın habercisi olabilir. Arapların barış görüşmelerinin bir kez daha sekteye uğraması nedeniyle hayal kırıklıkları ve öfkeleri oldukça büyük. Tüm bu yaşananlarda Suriye ve Irak'taki durumun da etkisi var. Ve Hamas'ın yanı sıra cihatçı İslamcıların da olup bitenlerde parmağı olduğuna dair emareler mevcut."
Ortadoğu'dan Avrupa Birliği'ne geçiyoruz. Bugünkü Alman gazetelerinde AB Komisyonu'nun vergi cenneti olarak bilinen Lüksemburg'a yönelik yürüttüğü soruşturmaya ilişkin haberler dikkatleri çekiyor. Geçen ay başlatılan soruşturmayla Lüksemburg'un sağladığı vergi kolaylıklarının haksız rekabete yol açıp açmadığı araştırılıyor. Soruşturma gün ışığına çıkınca AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker eleştirilerin hedefi haline geldi. Çünkü Juncker'in Lüksemburg'u başbakan olduğu dönemde bizzat kendisinin vergi cennetine dönüştürdüğü ileri sürülüyor. Tabii şimdi AB Komisyonunun başkanlığına seçilen Juncker'in, başbakan olduğu dönemde desteklediği sistemi yargılayacak konuma geçmesi akıllara soruşturmanın ne denli sağılıklı yürütüleceği sorusunu getiriyor.
Bu soruyu Frankfurter Allgemeine Zeitung da soruyor. Yorumda şu satırları okuyoruz:
"AB Komisyonu ekim'de vergi cenneti Lüksemburg'a yönelik soruşturma başlattığında bir gazeteci AB Komisyonu Başkanı'na "Şimdi Juncker Juncker'e karşı mı soruşturma yürütecek?" diye sormuştu. Sonuçta Juncker, dönemin başbakanı olarak Lüksemburg'u büyük holdingler için bir vergi cennetine dönüştürmüştü. Hatta bu küçük ülkeyi fonlar dünyasına çevirdi. Ama hakkındaki suçlamalar 'yardımcı olmakla' sınırlı."
Son konumuz ise Almanya'yı sarsan demiryolları grevi. Alman demiryolları şirketi Deutsche Bahn'da çalışan makinistleri temsil eden sendika çalışma sürelerinin azaltılması ve zam talebiyle çarşamba günü grev kararı almıştı. Ancak bu grev ülke tarihinde bir rekoru da içeriyor. Çünkü dört gün boyunca trenler büyük ölçüde seferlerini yapamayacak. Çarşamba yük trenleri perşembe de yolcu trenleri greve dahil oldular. Ve pazartesi sabaha kadar da grev sürecek. Deutsche Bahn ve hükümet grev kararı alan sendikaya tepkili. Halk ise ertelenen tren seferleri nedeniyle öfkeli. Donaukurier gazetesi daha kötü durumda ülkeler olduğuna dikkat çekiyor.
"Almanya'da işverenler ve kamu, grevler konusunda çok rahatlar. Bu ülkede grevler genelde çekingen bir tavırla yapılır. Fransa'da her bin çalışan yılın ortalama yüz iş gününü grevde geçirir. Almanya'da ise bu rakam sadece 5."