NATO, Ukrayna krizi nedeniyle Rusya'ya karşı yeni önlemler almaya hazırlanıyor. ABD Başkanı Barack Obama, Avrupa ziyaretinin ilk durağı olan Varşova'da Doğu Avrupa için bir milyar dolarlık güvenlik planı hazırlanacağını duyurdu. Konuya ilişkin Badische Neueste Nachrichten gazetesinin yorumunda şu görüşler dikkat çekiyor:
“NATO üyesi doğu Avrupalı ülkeler, en azından kendilerine yoğun finans ve askerî personel yardımı yapacağını vaat eden Amerikan Başkanı’na güven duyabilecekler. Obama’nın şu anki yardım planı ile kıyaslandığında NATO’nun şimdiye kadarki tavrı çok ürkek kalıyor. Zaten Rusya Devlet Başkanı Putin de NATO’nun böyle davranacağını hesap etmişti. NATO Baltık Denizi’ne mayın gemileri göndereceğini, birkaç savaş uçağının yerini değiştireceğini, birkaç küçük manevra düzenleyeceğini duyurdu ve şimdi de Polonya’nın Stettin kentindeki bir komutanlığı daha fazla personel ile donatacağını açıkladı. Yani yapacaklarının hepsi bu muydu?”
Reutlinger Generalanzeiger gazetesi aynı konudaki yorumunda Almanya’nın tavrına da değiniyor:
“NATO olanlara tepki göstermek istiyor ama bunu nasıl yapacağını bilemiyor. Kırım’ın Rusya’ya bağlanması ve Ukrayna krizi NATO için sürpriz oldu. Ve Rusya ile stratejik ortaklık suya düştü. Safça ve arzularının rüyasında Moskova’nın adım adım batıdan uzaklaştığını göremedi. Şimdi ise meydan okumalardan ve hasımlıktan söz ediliyor. Özellikle Baltık devletleri ile Polonya Moskova tarafından tehdit edildikleri hissini yaşıyorlar. Estonya ile Letonya’da büyük Rus azınlık grupları yaşıyor. Ve Baltık ülkeleri ile Polonya, 1939’daki Hitler-Stalin Paktı’nın olumsuz sonuçlarını bizzat yaşamışlardı. Tüm bunlardan dolayıdır ki bu ülkeler Almanya’nın Moskova’ya karşı temkinli bir tavır almasını hiçbir biçimde onaylamıyorlar.”
Trierischer Volksfreunde adlı gazete ise Berlin Nüfus ve Kalkınma Enstitüsü’nün göç ve uyum konulu yeni araştırmasına ilişkin yorumunda son derece eleştirel görüşlere yer veriyor:
“Sadece az sayıda (göçmenin) yüksek okul olgunluğuna ulaştığı ve akademik mezuniyet kazandığı saptanıyor. Nüfus araştırmacılarına göre bu durum öncelikle birinci ve ikinci nesil Türk göçmenlerin sahip oldukları düşük düzeydeki eğitim seviyelerini çocuklarına devretmiş olmalarından ve devretmeye devam edeceklerinden kaynaklanıyor. Bu noktada sadece Alman eğitim politikaları başarısız kalmamıştır, bu durum genel olarak uygulanan göç politikalarının da acizlik belgesidir. Şu an devam eden göç patlaması, ayrıca yeni göçmenlerin çoğunlukla kalifiye elamanlardan oluşması nedeniyle, ne yazık ki bu sorun gözlerden uzak kalıyor.”
Frankfurter Rundschau gazetesi ise Çin Yönetimi’nin Tiananmen katliamının yıldönümünde internetteki arama motoru Google’ın hizmetlerini neden yasakladığına ilişkin bir yorum yayınlamış. Yorumda şu satırları okuyoruz:
“Çin’in sansürcüleri Google hizmetlerini bloke ediyorlar, zira iktidar partisi, arama motorunun ‘Tiananmen’ adını anmasından, daha da kötüsü İlâhi Barış anlamına gelen bu meydanda 4 Haziran 1989 yılında meydana gelenleri tüm vahşetiyle etrafa yaymasından son derece korkuyor. Hükümetin sürekli sözünü ettiği o güçlenmiş Çin hani nerede? Google hizmetlerini engelleyen Çin Komünist Partisi gücünü değil, zaafiyetini sergilemiş oluyor. Çünkü parti yönetiminin hiçbir gücü olmadığını öne sürdüğü azınlık, partiyi temel ilkelerinde, iktidarın sadece kendisine ait olması gerektiği konusunda tehdit ediyor.”