Bir madende işçilik yaparak başladığı meslek hayatına dergi yayıncılığı yaparak devam eden Özkan, Kocaeli Tiyatrosu’nun kurucuları arasında yer aldı. 70’lerde bir süre kısa filmler çektikten sonra, ilk uzun metrajlı filmi Maden’i çekti. Özkan’ın filmleri; Fransa, Almanya, Hollanda, Japonya, Kanada, Avustralya, A.B.D., Mısır, Tunus ve İskandinav ülkelerinin sinema salonlarında ve televizyonlarında gösterildi. İşte Yavuz Özkan’ın Türk sinema tarihine geçmiş filmlerinin afişlerinden bir kesit;
1978 yapımı Maden, politik dram türünde bir sinema filmi. Filmin senaristliğini, Özkan ile beraber 2016 yılında vefat eden usta oyuncu ve eğitimci Tarık Akan yaptı. Bir süre boyunca filmi bölgelere satamamaları üzerine Tarık Akan, Özkan’a bir teklif sunar. “Cüneyt Arkın’la ortak oynayalım. İki rol var, Cüneyt hangisini isterse onu beğensin. Afişe istediğini yazsın. Benim adımı istediği kadar küçük yazsın, kendi adını kocaman yazsın…” diyen Tarık Akan’ın önerisi işe yarar ve Maden filmi vizyona sokmak üzere hazırlanmaya başlanır. Türk sinema tarihinde ‘aykırı bir bakış’ olarak akıllara kazınan film, “İşçiler birleşin!” sloganıyla son bulur.
1991 yapımı “Ateş Üstünde Yürümek” filmi, Yavuz Özkan’ın aynı adla yazdığı hikayesinden beyaz perdeye aktarıldı. İç içe iki hikayenin işlendiği film hakkında Özkan, “Hayat ile ülke genelinde yaşanan kaotiğin, bireylerin yaşamlarını nasıl etkilediğini işlemeye çalışan bir film” dedi.
1994 yapımı Yengeç Sepeti’nde Sadri Alışık, Mehmet Aslantuğ, Derya Alabora gibi ünlü oyuncular yer alır. Büyük şehrin kargaşasından kaçarak sakin bir göl kenarına yerleşen aile, bir hafta sonu tatile çıkar. Mutlu görünümlü ailenin hafta sonu tatilinde bireylerin kişisel dünyaları ve gizli yaraları su yüzüne çıkar ve iç dünyalarındaki savaş dışlarına taşar.
1987 yapımı “Yağmur Kaçakları” filminde, düşünce suçundan dolayı hapis cezası olan adamın yurtdışına kaçmasından sonra yabancı uyruklu bir kadınla ilişkisini anlatır. Tarık Akan’ın oynadığı karakter, Fransa’ya sığınma talebinde bulunur; kabul edilmeyince ülkesine geri döner. Fransız sevgilisi Michelle, onu yalnız bırakmayacaktı.
1979’da vizyona giren “Demiryolu”, diğer adıyla “Fırtına İnsanları” filminde grev yapmaya karar veren demiryolu işçilerinin mücadelesi anlatılır. İşçilerin grevi, devrimci öğrenciler tarafından desteklenir; işçiler ve örgüt mensubu öğrenciler arasındaki fikir çatışmaları süregelirken patronların grevi sonlandırmak için uyguladıkları baskı artarak devam eder. Film, 16. Antalya Film Şenliği’nde “En İyi Film”, “En İyi Yönetmen”, “En İyi Erkek Oyuncu” ödüllerini alır.
13. Uluslararası İstanbul Film Festivalinde Yılın En İyi Türk Filmi ödülüne layık görülen ”Bir Sonbahar Hikayesi”, 1994’te vizyona girdi. Senaristliğini ve yönetmenliğini Yavuz Özkan’ın üstlendiği filmde başarılı iki bireyin yaptığı mutlu evliliğin yavaş ama güçlü dönüşümü anlatılır. Özkan; çiftin beraber yaşayan, ama birbirlerini yok sayan iki insan haline gelişini gerçekçi bir bakışla ele alır.
1991 yılında kurulan Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı'nın (TÜRSAK) kurucusu olan Özkan’ın yazdığı ve yönettiği 1992 yapımı “İki Kadın”, 12. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde “Yılın En İyi Türk Filmi” ödülünü kazandı.
Yönetmenliğini ve senaristliğini Yavuz Özkan’ın yaptığı “Büyük Yalnızlık” adlı filmin müzikleri, duayen besteci ve müzisyen Onno Tunç tarafından hazırlandı. Ferhan Şensoy ve Sezen Aksu’nun başrollerde olduğu filmde “kadın ve erkek çatışması” ele alınır.
41. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde galası yapılan “Hayal Kurma Oyunları”, çekildikten sonra yıllarca gösterime giremedi. Başrolünde Serap Aksoy ve Pelin Batu’nun bulunduğu filmin çekimleri İstanbul ve Sapanca’da yapıldı.
Efes Pilsen sponsorluğunda çekilen “Bir Erkeğin Anatomisi” filminde Avukat Taner’in eşiyle yaşadığı sorunlar ve engelli kız kardeşi etrafında hayatı ele alınılır. Bir yandan en yakın arkadaşının eşiyle ilişki sürdüren Taner, karanlık işlere bulaşmış bir müvekkilinin kendisine teslim ettiği belgeler nedeniyle bir çete tarafından aranmaktadır.
Vizyona giriş yılı 1995 olan “Bir Kadının Anatomisi” isimli dram filmi, bir kadının üç erkekle yaşadığı ilişkiyi konu eder. Film, Yavuz Özkan’ın tasarladığı yedi anatomik üçlemenin ilk filmidir.
Özkan’ın “Film Bitti” adlı filminde ele alınan hikaye, aslında “Ateş Üstünde Yürümek” filmindeki gibi iç içe geçmiş iki hikayedir. Bir röportajında Özkan film hakkında, “Gerçek hayatta ayrılmış ama çekilen bir filmde gerçek aşkı yaşayan bir çift var. Filmde, hayatın onlara böyle bir şansı yeniden sunmaya hazır olduğunu görüyoruz. Film de hayatın aynası sonuçta. Diyalogların çok çarpıcı olduğunu düşünüyorum. Ben bu filmimi seviyorum. Ama biraz arada kaynadığını düşünüyorum” diyor.