"Spor yazarları, Fenerbahçe'nin Athletic yenilgisini yorumladı: Jose Mourinho bu maçta da, bir hayal kırıklığı olarak karşımıza çıktı"
Ali Gültiken: Athletic Bilbao, felsefesi olan bir takım. Kuzey İspanya'daki Bask bölgesinin en önemli ekibi. Önemli prensiplere sahip. Takımda Bask bölgesi dışından gelen çok fazla oyuncu yok. Kendi futbolcularını kendileri yetiştiriyor. Değil yabancı oyuncu, neredeyse İspanya'nın diğer bölgelerinden hiç futbolcusu yok. Birçoğu kendi altyapısının ürünü. Dolayısıyla bu düzen, takımda uzun süre birlikte oynama alışkanlığı yaratıyor. Fenerbahçe karşısında da bu sistemlerini devam ettirdiler. Boşuna Avrupa Ligi'nin zirvesinde oturmuyorlar. İspanya Ligi'nde ise zirve yarışı yapan dört takımdan birisi Athletic Bilbao…Athletic Bilbao aslında bizim ülke olarak ders almamız gereken en önemli takımlardan biri. Sürekli transfer haberleri üzerinden oluşturulmaya çalışılan bir futbol düzeni karşısında kendi kültürünü yaratabilmiş ve bunu da saha sonuçlarına yansıtabilmiş bir takımın verdiği dersi ülke olarak izlemiş olduk. (Sabah)
Gürcan Bilgiç: Başından sonuna kadar kaos içinde yaşandı maç. Samet Akaydın'ın son adam olarak rakibe yaptığı ilk golün asisti ile birlikte, maç tribünler için bitti. Bilbao yerine Samet rakip oldu seyredenlere. Kazanılması gereken maç, oyuncular için bir anda "saklanılan" dakikalar haline dönüştü. "Bir hata yaparsam, beni de protesto ederler" diye düşündüğünde bir futbolcu, yapacağını da yapamaz hale gelir. Daha kadrolar açıklandığında "Samet'in ne işi var" diyen sayısı o kadar fazlaydı ki… "Özel biri"nin bu kararındaki "özellik" herkesin merakıydı. Oyuncunun "sarsak" özelliği, taraftar tarafındaki sabıkaları falan hesabında olamamış Mourinho'nun. "Büyük hoca"nın böylesine "küçük" detaya takılmadığını gördük. Maçın da ipini çekti. "İstifa" isyanı her taraftarın hakkıdır. Memnun değil sahadan. İki derbiyi de kaybeden takımı olması bir yana, "Bu maçı kazanacağım" mesajı veren bir takım dili de yok ortada. Başkanına veya yöneticisine "Bu işi düzeltin" diyor. Mourinho, "Van Bronckhorst'a yaptığınızı bana yapmayın" dedi. Ancak şimdi çıkıp ortaya, özellikle sabrı kalmayan taraftar karşısında sorumluluğu almalı. İstediği her oyuncuyu aldılar, her imkânı sağladılar, geçmiş maçlardaki benzer durumlara rağmen kimse tek kelime etmedi. Hâlâ Fenerbahçe'nin ruhunu anlamış değil. Kendi hesapları içinde "defans kültüründen" bahsedebiliyor. Kulübesindeki "garanti" oyunculara rağmen Samet'i oynatıyor. Saha içi planda ortaya koyduğu tek farklılık Amrabat'ı iki stoperin önüne koyması. Yenilmek değil hassas nokta, F.Bahçe'nin takım olarak agresifliği ortaya koyamaması, baskıyı doğru yapamaması. Special One'ın karşısında güçlü bir rakip var; F.Bahçe taraftarı… (Sabah)
Ömer Üründül: Birçok kişiyle ters düşecek genel görüşüm var. Tadic'in kalitesine ve kariyerine asla itirazım yok ama fizik olarak günümüz futbolunun istediği en önemli ilkelerinden birine zıt kutup teşkil ediyor. Pres yapmıyor, çalım atamıyor, dribblingi yok. Eğer Mourinho, Tadic'e bugüne kadarki gibi sınırsız kredi tanımaya devam ederse işlerin rayına gireceğini zor görüyorum. Son sözüm Samet için; büyük bir hata yapmıştır ama taraftarın 5. dakikadan itibaren top Samet'e her geldiğinde tepki göstermesi inanılır gibi değildi. Bu tepkinin sadece Samet'i değil tüm takımı ve teknik ekibi olumsuz etkileyeceğini nasıl düşünemiyorlar. Hayretler içindeyim. (Sabah)
Uğur Meleke: Bakınız, bireysel hata elbette oyunun bir parçası. Ancak burada net bir patern var. Aynı oyuncu, aynı şekilde, yaklaşık 600 günde 4 büyük maçta 4 büyük geri pas hatası yapıyor. Hepsi ilk yarıda, genelde maçların başlangıcında eksik ya da fazla konsantrasyon, sorun herneyse bir şekilde sürekli gol yediriyor. Her seferinde tribünlerin önünde takım arkadaşını suçluyor. Ben artık bu noktada bu futbolcu kadar, onu büyük maçlarda sahaya koyan hocaları da suçlu buluyorum. Dün özelinde Mourinho da en az Samet kadar kabahatli benim nazarımda. Dünkü maçı o bireysel hata dışında ele aldığımda da, benim manşetim “müsabakanın temposu”. Süper Lig’de bu sezon maçlar yaklaşık brüt 100 dakika oynanıyor, top ortalama 52 dakika oyunda kalıyor. Yani 48 dakika dinleniyor sporcular. Devre başına 24 dakika oyun dışı süre. Dün Kadıköy’de ilk devre 47 dakika oynandı. Top 29:04 dakika oyunda kaldı. Yani topsuz süre sadece 18 dakika. Süper Lig’de futbolcuların bir devrede 24 dakika dinlenme süresi var, Avrupa’da 18 dakika. İşte futbolcularımızın özellikle Avrupa devleriyle karşılaştıklarında fiziksel yetersizlik yaşama nedeni tam da bu. (Hürriyet)
Engin Kehale: Mourinho'nun şapkayı önüne koyup düşünmesi gereken bir konu var: Takımının hücumda rakip savunma bölgesinde kazandığı toplarla rakip kaleye hızlı bir şekilde gitme becerisi. Fenerbahçe, sezon başından beri oyunu merkezde karşılamaya çalışıyor. Bu konu, öndeki oyuncuların savunma disiplinini de göz önünde bulundurunca ciddi bir kırılganlığa neden oluyor. Mert’in kırmızı kartıyla iyice İspanyolların kontrolüne geçen oyun, maçın hiçbir dakikasında içine giremeden, taraftar tepkileriyle sona erdi. Asıl sorun, skordan çok sahadaki futbola duyulan güvensizlik. Sarı lacivertliler, skoru alamasa bile oyunuyla taraftarını memnun edecek performansa gelemediği sürece Kadıköy’de maçlar zor geçecek. (Hürriyet)
Güntekin Onay: Sarı lacivertli temsilcimizin hücumda bu kadar yetersiz kalmasının sebebi, Youssef En-Nesyri rakip savunmaları zorlayan bir oyuncu asla değil. Pasör değil, hızlı değil, dribblingi yok. Szymanski de bağlantı oyuncusu değil. Gol tehdidi yok. Bir şeyler yapıyormuş gibi görünen Allan SaintMaximin ise çok top kaybı yapıyor. Attığı pasların yarısı rakibe. Şut atmadan pozisyona girmeden “0” gol beklentisiyle oynadı aldığı sürede. İsmail-Amrabat Szmansyki orta sahasından yaratıcılık beklemek mümkün mü? Değil. Hal böyle olunca Amrabat sürekli uzun top atmak zorunda kaldı. Jose Mourinho gibi büyük kariyere sahip, dağ gibi tecrübesi olan bir teknik adam Samet, En-Nesyri ve Szmansyki’de neden bu kadar ısrar ediyor? Anlamak mümkün değil. Sıradaki Avrupa maçı Lyon ile. Fenerbahçe, Fransız temsilcisini yenemezse bu ligden çıkma şansını da iyice zora sokar. (Hürriyet)
Faik Çetiner: Fenerbahçe’de Osayi, Amrabat, Maximin ve İsmail Yüksek’e arkadaşları ayak uyduramıyordu. Son 30 dakika, Mourinho’nun hamle dakikalarıydı. Szmanski’yi dışarı alıp Dzeko ile çift forvete döndü. Baktı olmuyor bu defa Tadiç ve Maximin’in yerlerine İrfan Can ve hiç şans vermediği Cengiz Ünder’i oyuna aldı. Derken Mert Müldür kırmızı gördü ve teslim bayrağı çekildi. Mourinho geçmişi ile övünmeye devam edebilir. Ancak Fenerbahçe’de işler iyi gitmiyor. Yanlış 11’ler, yanlış hamleler ile Fenerbahçe’yi hedefe götüremeyecek gibi. Tribünler şimdilik yönetimi protesto ediyor ama böyle giderse sıra Portekizli hocaya gelir. Bakalım Mourinho ne kadar zaman daha cepten yemeye devam edecek? (Fanatik)
Cem Dizdar: Fenerbahçeli oyuncuların uluslararası tanınırlığı bizim açımızdan malum! Çoğu ülkemizin küresel tanınırlığı ve ülkemizin tanıtımı açısından önemli rol oynuyor diye kabul ediyoruz! Takımın piyasa değeri de 226 milyon Euro görünüyor. Peki çoğunun adını ilk kez duyduğumuz Athletic Bilbao’nun piyasa değeri ne kadar? 338 milyon Euro! Üstelik o takım, oyuncularının büyük çoğunluğunu yaklaşık 2.5 milyon insanın yaşadığı İspanya’nın Bask bölgesinden yetiştiriyor. Peki bu bize ne anlatır? Elbette çoğumuza hiçbir şey!.. (Fanatik)
Bülent Timurlenk: Bask ekibinin oyunu genişleten ve ezberlenmiş oyunu karşısında Fenerbahçe ilk yarıda isabetli şut atamazken, Inaki büyük golcülüğünü topu tavana asarak gösterdi. İki gol atmasına rağmen maçın adamı İnaki değil müthiş futbol oynayan Sancet idi. Maçın ilk kırılma anı Samet'in geri pası ise ikincisi de Mert'ın kırmızı kart gördüğü dakikaydı. Kadıköy'de mutlaka kazanılması gereken bir maçı biri isabetli 4 hücumla bitirmek, çift santrfora dönüp topu şişirmek ve Cengiz'den bir şeyler beklemek Mourinho'ya; gerisi ise 3 kulvarda yola çıkıp, ligde 6 puan geride kalan, Avrupa'da 6 maçta 8 puan toplayan, Türkiye Kupası'ndan çekilen Fenerbahçe yönetimine yazar… (Sabah)
Tayfur Bayındır: Elbette tüm maçı Samet ve İsmail'in sırtına yüklemek büyük haksızlık olur. Tadic ve Maximin'in kanatlarda son derece verimsiz olduklarını, Szymanski'nin İspanyolların sert orta sahasında kaybolduğunu ve En Nesyri'nin de beslenemediği için gölge boksu yaptığını unutmayalım. Fenerbahçe'nin sadece Amrabat performansıyla bu maçtan puan almasını düşünmek zaten hayalcilik olurdu. Jose Mourinho bu maçta da, bir hayal kırıklığı olarak karşımıza çıktı. Oyuna müdahalesinin çok daha erken olması gerekirdi. Seyirci baskısıyla Çağlar'ı oyuna alan Mourinho'nun, ikinci yarıya başlarken oyunun çağırdığı asıl değişiklikleri yapmamasına bir anlam vermek de mümkün değil. Avrupa'da büyük hedefe yürümek artık Kaf Dağı'nın arkasında. Hayalden çıkıp gerçeğe dönmek ise Mourinho'nun elinin altında. (Milliyet)
Atilla Gökçe: Fenerbahçe’nin en gayretli oyuncuları iki beki Osayi Samuel ve Mert Müldür oldu. Tadic ve Maximin, kanatlarda yapması gereken işleri de sergileyemediler. Biraz geriye çekilerek olayın bütününe bakarsak… Mourinho’nun oyuna müdahalede devre arasını beklediğini gördük. Oysa ilk yarıda, oyun akışının içinde uyarıları ve müdahaleleri olabilirdi. Portekizli hoca, Samet’i oyundan daha erken alabilirdi. Sakatlıktan dönen İrfan Can Kahveci de arkadaşlarından beklenen reaksiyonu Dzeko’nun katılımıyla Fenerbahçe çift santrforlu oyunu göstererek bir şeyler anımsatmak istedi, ama nafile!. Fenerbahçe, Süper Lig ve Avrupa’da üst üste ikinci maçı kaybetti. Her iki maçta hedef şansını zayıflatacak nitelikte. Mourinho’nun zor zamanlarda karizmasını, vizyonunu ve enerjisini ortaya koyması gerekiyor. (Milliyet)