Spor yazarları, Beşiktaş'ın Maccabi yenilgisini yorumladı: "Van Bronckhorst umursamaz tavırlarda ve bu takıma artık verebileceği bir şey kalmamış"
Spor yazarları, Beşiktaş'ın Maccabi Tel Aviv karşısında aldığı 3-1'lik yenilgiyi yorumladı:
Fatih Doğan: Beşiktaş yönetiminin, Maccabi Tel Aviv maçı öncesi bir gece vakti, yangından mal kaçırır gibi halef-selef futbol direktörleri haline getirilen Samet Aybaba ve Brad Friedel'ın görevlerine son verilmesi ve sonrasında oluşturulan kaos çok yanlış bir karardı. Bu amatörlük ve ardından Başkan Hasan Arat'ın Beşiktaş A.Ş. başkanlığını Hüseyin Yücel başkanlığındaki komiteye devredilmesi Beşiktaş'ı tarifsiz bir türbülansın içine soktu. Camianın bu kadar savrulduğu bir ortamda futbol takımının da motivasyon kaybı yaşamaması düşünülemezdi. Başarısızlığı Friedel ve Kaan Şakul'a yıkmak tüm sorunların cevabı mı bu ayrı bir yazı konusu. İsrail şartları zorluyor, UEFA uyguluyor. Beşiktaş evinde seyirciyle oynayıp kazanacağı maçı Macaristan'da kaybediyor. Çifte standart, UEFA'nın paçalarından dökülüyor. Maccabi Tel Aviv, Avrupa Ligi'nin en çok gol yiyen, hiç puanı olmayan vasat ötesi takımı olarak Beşiktaş karşısına çıktı. Bu maçı kaybetmenin hiçbir mazereti yok. Bu oyun, 'Immobile penaltıyı kaçırmasa' diye de açıklanamaz. Beşiktaş bu değil. Performansı bu olamaz. İster motivasyonsuz ister ruhsuzlar diyelim bu oyunu ve skoru da karşılamaz. Bronckhorst, oyunu okuma ve çözüm üretme konusunda çok formsuz, çaresiz. Umudun olmadığı yerde nasıl gelecek inşa edilir. Hollandalı teknik adam, taraftar nezdinde bütün kredisini tüketti. Hasan Arat'ın, Hüseyin Yücel'e havale ettiği ateşten gömlek kimi yakar bilinmez ama ilk yanan Bronckhorst olur, gitmelidir. (Sabah)
Ali Ece: Immobile penaltıyı kaçırdıktan sonra ekrana gelen kaleci Mert’in gözlerindeki o derin acıyı göreceğime keşke bu maç yerine sabah kuşağında yayınlanan leş dedikodu programlarını izleseymişim! Değil rahmetli duygusal Beşiktaşlı Ali Ece, duyguları kör edilmiş AI modundaki Ali Ece bile o gözlerdeki acıya dayanamayıp mavi ekran verdi! İki yıldır dengesiz takım savunmasının verdiği yüzlerce pozisyondaki kalecilik maharetlerin bir yana, ezeli rakibin altyapısında yetişip Beşiktaş formasının hakkını bu kadar çok vermen diğer yana. Keşke bu kaos yıllarında değil de en azından Fabri giderken gelseydin Mert kardeşim! (Fanatik)
Bilal Meşe: Bronckhorst’un onbir tercihi tepeden tırnağa yanlış! Orta alan ilk yarıda teslim bayrağı çekince Maccabi’nin iştahı kabardı! Nitekim ilk yarıya iki gol birden sığdırdılar. Eee, Joao Mario gibi bir oyuncuyu tercih eden hocanın teknik adamlığını sabaha kadar tartışırım! İkinci yarı mı? Valla, Bronckhorst’un kafasına taş düştü herhalde! Salih Uçan sahada... Gözlerime inanamadım, ‘yok’ dedim, bir yanlış var! Yoo, yoo Salih Uçan girdi, o ilk yarıda kabuğundan çıkamayan, rakip kaleye gidemeyen Kartal, vites yükseltti, risk aldı, rakip kaleye yüklendikçe yüklendi. İzledin mi Salih’i Bronckhorst... Immobile’nin kaçırdığı penaltıya olan katkısını gördün mü? O çanta gibi yanında taşıdığın Salih, Joao Mario ve Ndour’u ikiye katlar, sanırım hoca da jeton geç düşüyor, ya da adam ‘inatçı’, bildiğini okuyor! (Milliyet)
Ali Gültiken: Takım maç esnasında genel bütünlüğünü yakalayamıyor. Hatlar, oyunu bir türlü birlikte oynayamıyor. Maçı kazanmak veya kaybetmek ayrı bir şey, bunun yanında bu kadar kendi gerçekliğinden kopmuş olmak daha farklı bir durum. Beşiktaş, bu görüntüsüyle içindeki havasının çoğu alınmış, pörsümüş bir balona dönmüş vaziyette. Sezon başındaki gerçek havasının ve görüntüsünün çok uzağında. Krizler ve kayıplar büyük takımlarda uzun sürmemeli ve Beşiktaş bir önce toparlanmalı… (Sabah)
Cem Dizdar: Futbolun tarihi atmak isterken yenilen gollerin de tarihidir. Faul vardı yoktu, o bizim yurdun tartışması. Aslolan yenilmek değil, öğrenmek. Ancak ‘’kazanma mahkumiyeti’’ öğrenmenin elini ayağını bağlıyor ve öğrenilemediği için de sürdürülebilir kazanımlar mümkün olmuyor. İnşa sezonu olması gereken dönemi iç çekişmeler, eleştiriye kapalılık, geçmişin kötü bir taklidi, müsriflik, kendine ait olduğu iddia edilen meziyetlerden uzaklaşıp diğerlerine benzeme çabası vd. gerekçelerle harcayınca hayal kırıklığı ya da hüsran da kaçınılmaz oluyor. Oysa çözüm belli!… Yukarıda sayılanların tam tersi ve daha fazlasını yapmaya çalışmak... (Fanatik)
Uğur Meleke: Bir diğer temsilcimiz Beşiktaş’ın Maccabi’ye kaybetmesiyse çok acı verici. Son dönemde sıkça tekrar etmiştim, Van Bronckhorst ne yaptığının farkında değil. Takımın beyni Rafa’nın yeriyle oynaması zaten tuhaftı. Mario’ya yer bulmak için takımının ayarlarını bozdu. Göztepe önünde elinde Bahtiyar olmasına rağmen solda Emirhan-Masuaku’yu başlattı. Beşiktaş’ın ligde duran toptan attığı gol sayısı 1, yediği 6... Felaket geliyorum diyordu maalesef. (Hürriyet)
Güntekin Onay: Açık ve net bir şekilde görülüyor ki bu takım iyi çalışmıyor. Antrenmanları takip etmiyorum ama çok belli ki antrenman yoğunluğu düşük, sıkı çalışan bir takım yok. Duran toplarda aylardır etkili olan bir Beşiktaş yok. Van Bronckhorst umursamaz tavırlarda ve bu takıma artık verebileceği bir şey kalmamış. Joao Mario’nun yürüyecek hali yok, hâlâ 11 başlıyor. Yönetimde kriz, saha içinde dev kriz.. Beşiktaş’ta bu durumu düzeltmek için kimse bir şey yapıyor mu? Veya yapma niyetinde mi acaba? Bir kulüp, bir takım bu kadar sahipsiz bırakılabilir mi acaba? Yenilgiyi bu kadar kolay kabullenmek, reaksiyon göstermemek normal mi? Dün tuhaf şeyler oldu. Gedson ofsaytta olduğu halde İmmobile’nin atacağı golü topa giderek adeta sabote etti, İmmobile penaltı kaçırdı. Herşeye rağmen bu maç dönerdi. Bir cümle de Semih için. Bir futbolcu ayağına her aldığı topta çalım veya şut dener mi? Birileri Semih’e futbolda pas diye bir şey olduğunu anlatmalı. Kan değişikliği olmadan bu takımın düzelmesi imkansız. (Hürriyet)