İşçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs Türkiye çapında çeşitli etkinliklerle kutlanacak. Evrensel’den İsmail Afacan, sanatçı ve yazarların 1 Mayıs hakkındaki görüşlerini derledi. Sanatçılar, sektörlerindeki emek sömürüsüne ve çalışma koşullarına dikkati çekti.
Yazar Ahmet Ümit: Elbette yazarlar da 1 Mayıs’ta olmalı. Çünkü bütün yazarlar birer emekçidir. Belki beden gücümüzle çalışmıyoruz ama hayal ve zihin gücümüzle çalışıyoruz. Ayrıca yazarların bir ahlakı varsa, çalışan sınıfların, ezilen sınıfların, kaybedenlerin yanında olmalarıdır. İktidara yakın olan yazarlar ahlaki olarak çürümüş, yozlaşmış yazarlardır. 1 Mayıs çalışan sınıfların, emekçilerin, kaybedenlerin bayramı olduğu için, yazarlar da elbette 1 Mayıs’ta olacaklar, 1 Mayıs’tan yana tavır koyacaklardır.
Şair Haydar Ergülen: 1 Mayıs’ı istediğimiz yerde özgürce kutlamak istiyoruz. Tabii ne yazık ki Türkiye’nin bu konuda ileri ve geri adımları olduğu için bu sağlanamıyor. Çok anlamsız bir şekilde Taksim’i yasaklıyorlar. Bu tavır kabul edilebilir bir şey değil. Birkaç sene izin verilmişti. Gayet sorun çıkmadan yaşanmıştı. Burjuvazinin dönemsel çıkarları doğrultusunda yasaklıyorlar. 1 Mayısların özgürce kutlanacağı günler gelecektir. 1 Mayıs’ta talebim işçi sınıfının, yoksul halk kesimlerinin, köylülerin, çalışanların özgürlük taleplerini daha da yükseltmesi, aynı zamanda siyasal ve ekonomik taleplerini dile getirmesidir. Bunlar her zaman olacak şeyler değildir. En azından bu taleplerin seslendirilmesi bile bizim geleceğimize dair umut ışığı olacaktır.
Yazar Seray Şahiner: 1 Mayıs İşçi Bayramı, bir arada ürettiğimiz insanlarla bir arada yürümenin, meydana birlikte çıkmanın günü. Lakin, sistem işçilerin sokağa sadece alışveriş yapacağı zaman çıkmasından yana. Taksim’e çıkış serbest, kredi kartını kullanmak için çıkıyorsan... Kanlı 1 Mayıs’ta yitirdiklerimizin anması için de Taksim’de olmanın ayrı bir anlamı var. Yıllardır her 1 Mayıs öncesi, Taksim Meydanı’nda yapılmaya başlayan inşaat çalışmaları... Sonrasında güvenlik bahanesiyle meydan yasağı getirilmesi, aslında şu korkunun da göstergesi: Ya emekçiler, çok da dolu olmayan ceplerine kartlarını çıkarmak için ellerini sokmak yerine o eli yumruk yapıp havaya kaldırırsa!
Oyuncu, Yazar Ercan Kesal: 1 Mayıs’ı unutmayacağız. Çünkü 1 Mayıs, bizim geçmişimiz değil geleceğimizdir. Doğru; derin bir iç çekiştir 1 Mayıs... Bir arkadaşın gece yarısı çalınan kapısı gibi bir şey. Bir annenin bebeğine sebepsiz ve duru bir bakışı, yeni doğmuş çocuğumuzun kucağımızda kıpırdayan gürbüz gövdesi gibi, ya da sabahlara kadar süren bir sohbetin ardından içimizde kalan kekremsi bir tat. 1 Mayıs kederimizdir. Yarım kalan coşkumuzdur. İş, ekmek ve barış türküleriyle Taksim’e yürüyen insanların bizde kalan anıları hâlâ umut etmemizin de sebebidir.
Oyuncu Levent Üzümcü: İnsanın en kutsal şeylerinden biri insanın emeğidir. Emeğe saygı hepimizin şiarı olmalı. Emeğe sahip çıkmayan, emeğe saygısı olmayan insanlar hak, hukuk ve adalete saygısı olmayan insanlardır. 1 Mayıs’ta hepimiz emeğe saygımızı gösterelim ki, saygısı olmayanlar bir arada olduğumuzu görsün.
Oyuncu Tülin Özen: 1 Mayıs her sektörden, her meslekten üreten, kendisinin ve ailesinin insanca mutluluk ve refah içinde yaşayacağı bir hayatı talep eden, işini iyi yapmanın ve alın terinin karşılığında değerli olduğuna ve değerli bulunmayı hak ettiklerine inananların bayramı. Yani emeğin, eşitliğin, dansların, türkülerin, şarkıların, el ele tutuşmaların, birbirine destek olmaların, dertleşmelerin, ortak acıların, zaferlerin ve gülüşmelerin bayramı... Bu 1 Mayıs’ta tabii ki çalışma koşullarımız, çalışma saatlerimiz düzenlensin, haklarımız, güvenliğimiz güvence altına alınsın istiyoruz. İşimizi severek, verdiğimiz emeğin değer görüldüğünü bilerek, herhangi bir fiziksel kaza anında unutturulmaya çalışılarak değil, sahip çıkılarak çalışmak istiyoruz. İsteklerimizi söylemek, birbirimizin gözünün içine sevgiyle bakmak, yalnız kalmamak ve kimseyi de yalnız bırakmayacağımızı söylemek için 1 Mayıslarda coşkuyla buluşuyoruz.
Oyuncu Muhammet Uzuner: 1 Mayıs her şeyden önce bir bayram... İşçinin emekçinin bayramı... Dolayısıyla hayatını beden gücüyle, fikir gücüyle kazanan herkesin alanlarda olması ve bu bayramı kutlaması gerekiyor. Sinema ve tiyatro oyuncuları olarak sektörün daha adaletli bir düzene kavuşturulmasını, iş güvenliklerini sağlayan kanunlar çıkarılmasını, özellikle tiyatro biletlerindeki vergilerin indirilmesini istiyoruz. Bayramlar ve şenlikler güzeldir, birleştiricidir. Yeni fikirlerin açığa çıkması için bir vesiledir. Bu nedenle herkes bu emek bayramına sahip çıkmalıdır.
Oyuncu Şilan Düzdaban: Benim için 1 Mayıs’la 2 Mayıs arasında bir fark yok. Oyuncu da, set işçisi de iş bulabildiği ölçüde emeğini satıyor. Sette oyuncuların emeği hafife alınacak gibi değil ama kamera arkası çalışanlarıyla kıyaslanmamalı. Oyuncu ruhsal ve zihinsel disiplinle çalışırken, set çalışanları fazladan fiziksel güç harcamak zorundalar. Oyuncu sahnesini oynar ve dinlenmeye çekilir ama set durmaz. Çalışma saatleri şu an sendika ‘ilke’lerine göre 12 saat ama çok kötü koşullarda 18 saat çalışıldığını biliyoruz. Dayanışma şart, fakat kolay değil. Bu ülkede işçiler açlıkla terbiye ediliyor. Gidenin yerine yenisini getirmek o kadar kolay ki seti yavaşlatmıyor bile. Bu durumda iş güvenliğinden söz etmek de mümkün değil. Tanınan oyuncuların desteği çok önemli, milyonlara ulaşabiliyorlar. Farkındalığı büyütebilirler. Set koşullarının nitelik kazanması oyuncunun performansını da etkiler. Bu yıl 1 Mayıs’ı özel kılacak şey ise kamera önü ve arkası dayanışmasını etkili bir biçimde hissettirmektir.