Okyanuslarımıza yönelik 5 tehdit

8 Haziran Dünya Okyanus günü. Aldığımız her iki nefesten birisini borçlu olduğumuz okyanuslar iklim değişikliği, aşırı avlanma, derin deniz madenciliği, petrol çalışmaları ve plastik kirliliği nedeniyle tarihte hiç olmadığı kadar büyük bir tehlike altında.

08 Haziran 2019 15:31

Okyanusların çok büyük bölümü koruma altında değil ve sömürüye açık durumda. Bilim insanları yaban hayatı korumak ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için 2030 yılına kadar okyanuslarımızın en az üçte birinin okyanus koruma alanları kapsamına alınması gerektiğini söylüyor.

Bunu sağlamak için önümüzde büyük bir fırsat var: Birleşmiş Milletler Küresel Okyanus Anlaşması. 2020 yılında tamamlanması beklenen anlaşma okyanusların üçte birinin koruma altına alınması için kapı açabilir.

Greenpeace, BM’de güçlü bir Küresel Okyanus Anlaşması oluşturulması için “Okyanuslarımızı Koru” kampanyası başlattı.

Okyanuslar dünyada bugüne kadar var olmuş, bilinen en büyük beyinlere (İspermeçet Balinası), gözlere (Dev Kalamar) ve kalplere (Mavi Balina) ev sahipliği yapıyor.

1.İklim değişikliği: Sağlıklı ve yaşam dolu okyanuslar iklim değişikliğinin etkilerini sınırlayıp üstesinden gelmek konusunda en önemli savunma mekanizmalarından biri. Krillden balinaya, yosun ormanlarından deniz çayırlarına ve mangrovlara kadar neredeyse tüm okyanus canlıları karbonu soğurup saklayarak atmosferden uzaklaştırmaya ve deniz tabanında depolamaya yardımcı oluyor. Okyanustaki canlılar olmasaydı atmosferde yaklaşık yüzde 50 daha fazla karbondioksit bulunurdu ve Dünya çok daha sıcak olurdu. Ancak maalesef iklim değişikliği nedeniyle Kuzey Kutbu’nda ve Antarktika Okyanusu’ndaki buzullar hızla eriyor.

2.Plastik Kirliliği: Dünya artık denizlerimizin yaşadığı plastik krizinin boyutlarını biliyor. Her dakika bir kamyon dolusu plastik denizlere karışıyor. Çoğu plastik, çevre koşulları ne olursa olsun biyolojik olarak ayrışmıyor. Maalesef bugüne kadar üretilen plastiğin yüzde 90’ı geri dönüştürülmedi. Büyük plastik parçaları balinalar, kaplumbağalar ve deniz kuşları gibi türlerin boğulmasına neden oluyor; küçük plastik parçaları ise deniz hayvanları tarafından yiyecek sanılıp yeniyor. Heybetli balinalardan balıklara ve hatta deniz tuzuna kadar her şeyde mikroplastikler bulundu ve bu plastikler binlerce yıl orada kalmaya devam edecek.

3. Petrol Kirliliği: Deniz yaşamını zehirleyen petrol sızıntısı ve kirliliği nedeniyle deniz kuşu gibi canlılar ölüyor. Okyanustaki petrol sızıntıları, haritalardaki ulusal sınırları takip etmiyor ve tüm yaban hayatını etkiliyor. Bunun yanı sıra petrol ve doğalgaz arama çalışmalarında derin deniz balinalarını sağır eden ölümcül sismik patlamalar kullanılıyor. Bugüne kadar var olmuş, bilinen en büyük beyne sahip ispermeçet balinası vb. türler "sesle" görüyor, yollarını bulmak ve hayatta kalmak için gelişmiş işitme duyularına güveniyorlar. Su altında kullanılan patlatma faaliyeti bu hayvanları sağır edebiliyor veya bölgeden hızlıca kaçmalarına yol açarak şaşırmalarına ve kaybolmalarına neden olabiliyor.

4. Yıkıcı Balıkçılık Faaliyetleri: Denetimin olmadığı açık denizler, büyük gemiler tarafından talan ediliyor. Bu endüstriyel av gemileri, denizlerde trol ağı gibi yıkıcı yöntemler kullanarak sanki tarla sürer gibi deniz yatağını tarıyor, kompleks habitatlar deniz tabanıyla birlikte yok oluyor. Hepimizin yakından bildiği kaplumbağa, albatros, yunus ve denizatı gibi okyanus canlıları yıkıcı balıkçılık faaliyetleri tehlikesiyle karşı karşıya. Kaza sonrası başka balıkların da avlanması anlamına gelen “yan avlanma” sonucunda her yıl 300.000 balina ve yunus, av ağlarıyla "kaza sonucu" öldürülüyor.

5. Derin Deniz Madenciliği: Ay'ın yüzeyinden daha az keşfedilen derin denizler hakkında çok az bilgi var. Uzun yıllar boyunca insanlık derin denizlere ulaşamıyordu ancak teknolojinin gelişmesiyle artık gezegenin çok daha fazla bölümü sömürüye açık hale geliyor. Maden şirketleri derin deniz tabanındaki değerli mineralleri akıllı telefon ve bilgisayarlar için kullanılıyor ancak çok uzaklardaki nefes kesici yerlere zarar veriyor. Bilim insanları, yavaş büyüyen hayvanlar ve narin yapılar için zararın geri dönülemez hale gelebileceğini öngörüyor.