Köşe yazarlarından, Cumhuriyet'in 100. yıl dönümü mesajları

Köşe yazarları, 29 Ekim 2023, Cumhuriyet'in 100.yılında hangi mesajları paylaştı?

29 Ekim 2023 07:25

KÖŞE YAZARLARI CUMHURİYET'İN 100. YIL DÖNÜMÜNDE YAZDI

Cumhuriyet yazarı Zülal Kalkandelen: Artık Diyanet’in hutbesinde Atatürk anılmadı diye hayıflanmak yerine, siyasal İslamcılar onu zoraki bir şekilde ansalar bile bunun mide bulandırıcı bir ikiyüzlülük olduğunu açıkça söylemeliyiz. Çünkü asıl mesele gericilerin Atatürk’ü anmaması değil, laik ve demokrat görünenlerin laik Cumhuriyet Devrimi’ne ihaneti! Bu devrim yüz yıldır çeşitli kesimlerce sürekli hançerleniyor.

Cumhuriyet yazarı Emre Kongar: Atatürk bize iki miras daha bıraktı: İlki, yapabilirsin, başarabilirsin iradesi... Büyük Kurtuluş Savaşı’nı bir kenara bırakalım (O ne muhteşem başarıdır!), Cumhuriyetin 15 yılı bunun örnekleriyle doludur. Ve ikinci miras kendine güven ve kendi iradeni elinde tut! İraden hep kendi elinde olacak, yapma ve başarma iradeni asla başkalarına, tabii ki yabancılara hiç mi hiç devretmeyeceksin. İrade devredilemezdir bir ülke için!

Karar yazarı Taha Akyol: Zamanın geçmesiyle duyguların sakinleşmesi ve daha soğukkanlı bakış mümkün oluyor. Bizde ise bir taraftan askeri müdahalelerin ve destekçilerinin, öbür taraftan son on yılda AK Parti iktidarının artık tarihte kalmış olması gereken duyguları körüklediği bir gerçek. Bu, Türkiye’nin bugünkü sorunlarına bugünkü verilerle ve akılcı gözle bakmayı engelliyor. Bu da günümüz Türkiye’sine hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, anayasanın üstünlüğü, fert hak ve hürriyetleri, rasyonel politikalar açısından bakmamızı gerektiriyor. Bu açılardan tarihte bir “altın çağ” yoktur. Bugün 19. Yüzyılda yaşamıyoruz. İki dünya savaşı arasında bir dünyada da yaşamıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ni 21. Yüzyılın standartlarıyla gelişmiş ülkeler gücünde, refahında ve insan kalitesinde bir ülke haline getirmektir görevimiz. Cumhuriyetin evrim yönü budur, elbette “ilelebet payidar” olacaktır.

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan: Tüm eksiklerine rağmen, daha gidecek çok yol olmasına rağmen, bütün şikâyetlerimize rağmen... Bugün Türkiye, içinde bulunduğu coğrafyanın olumsuzluklar girdabının dışında kalmayı başarabiliyor. Yüz yıl önce Atatürk, öyle sağlam bir temel atmış ki... Yüz yıl sonra bugün... Atılan o sağlam temel sayesinde içinde bulunduğumuz coğrafya, kaderimiz haline gelmedi, gelmiyor. Atatürk’ün değerini anlamak için sadece işin bu yönüne odaklanmak bile yeterlidir.

Hürriyet yazarı İlber Ortaylı: Cumhuriyet’in bundan sonra dikkat edeceği konu; istihdamda nepotizmi, adam kayırıcılığı, akrabacılığı ve yerelciliği ortadan kaldırmaktır. Bu hastalık sadece devlet sektöründe değil, özel sektörde de vardır. Cumhuriyet’in bundan sonra gerçekleştireceği şey millî entelektüel sınıfın, entelektüel ölçülere kavuşması, var olan mizahi zekâsının, atılganlığının hayata tatbikidir. Türkiye’nin entelektüel sınıfı, sınıf değil bir zümredir, gruptur ama bağımsız bir grup olmalıdır. Partilerin hizmetinde, o yolda yön değiştiren değil, onlara yön veren insanlar olmalıdırlar. Bunu en önemli özellik olarak görüyoruz. Bunun gerçekleşmesi şüphesiz ki henüz bir imparatorluğun üzerine kurulan genç Cumhuriyet’te söz konusu olamazdı. Bundan sonra neden olmasın?

Akit yazarı Ali Karahasanoğlu: Cumhuriyet’i, Türkiye özelinde açarsak.. Halk temsilcileri seçecek. Temsilcileri eli ile kanunlar yapılacak, ülke yönetilecek.. TBMM’yi millet seçecek. TBMM de kanunları yapacak. Birçok ülkede, bu sistem veya benzeri hayata geçirilmiş durumda da. Dünya genelinde, ülkelerin birer seçmen gibi göreceğimiz büyük toplumda, devletlerin yönetilmesinde, Cumhuriyet sistemi var mı? Bugün dünyanın genelinin 5 devlet tarafından yönetildiğini, hatta 5 daimi üyenin her birinin veto hakkı olduğunu düşünürsek, 5 üyeden her birinin tek başına dünyayı yönettiği gerçeğini görmeleri gerekir.. Saltanat olmasın..Eyvallah..Ama dünya genelinde de benzeri bir çakallık sistemine hep birlikte isyan edelim..

Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman: Bizim, her alanda kalkınmamız, güçlenmemiz, kazanabilmemiz için Batılı olmaya değil, biz olmaya ihtiyacımız vardır. “Biz olmak”, kimliğimizi bulmak, kimlik bunalımını aşmaktır. Kimliğimiz bellidir; biz Müslümanız, İslâm ümmetiyiz. Tarihi zaruretlerle ayrı ulus devletler oluşturmuş bulunsak da yeniden ümmet câmiasını -şu veya bu şekilde- kurabiliriz. Yapılacak şey, yanlış yoldan dönmek, yeniden Müslüman olmak, Müslümanca davranmak ve yaşamaktır. Bunun için gerekli eğitim programını ve seferberliğini yapmaktır.

Sözcü yazarı İsmail Saymaz: Cumhuriyet, ne beyzadelerin ve hanım sultanların saltanatı… Ne kodamanların ve ensesi kalınla­rın yağlı kazanı… Ne de imtiyazlıların şımarık iktidarı. Cumhuriyet, bizlerin, yani kimse­sizlerin yüz yıllık hikayesidir. Baba­larını, Yemen'den Galiçya'ya, adını bilmedikleri cephelerde kaybeden dedem gibi yetimlerin özgür bir vatan ve bağımsız bir devlete sahip olabilmesinin hikayesi. Ağanın araziyle birlikte alıp sat­tığı köylüden vatandaş, yüzyıllardır cahil bıraktırılandan profesör, nüfus sayımlarında sayılmayan kadından devlet başkanı yaratabilen mucize. Anmayacaklarmış. Törenler düzenlemeyeceklermiş. Gazze'deki saldırıyı bahane edip kutlamayacaklarmış… Ne gam! Filistin, içinden bir Atatürk çıkara­madığı için bugün bombalar altında ve işgalcisini kovamadı. Biz Arap dünyasındaki sönmek bilmeyen yan­gından uzakta isek, kurtuluşumuzu Cumhuriyetle taçlandırdığımız için. Türkiye'yi ayırt eden, halkının Müslüman olması değil, hayır! Halkı Müslüman olup laik ve de­mokratik bir Cumhuriyet kuran tek ülke olması. Bugün Cumhuriyetimiz yüz yaşında. Bizler yüz yıllık bir mucizenin, aslında yaşandığına ve gerçek olduğuna dair birer canlı kanıtız. Yaşasın Cumhuriyet!

Sözcü yazarı Necati Doğru: 100'üncü yılına girdik. Hak ve özgürlerin en üst düzeyde yaşandığı, iyi eğitimli, başarmış, çalışkan insanların Türkiye'yi terk edip yabancı ülkelere gitmediği, alın teri ve emeğin karşılığını bulduğu, gelir uçurumlarının kapandığı, hukukun üstünlüğünün yeniden hakim kılındığı, hakim ve savcıların iktidardaki tek adamın ağzına bakmadığı, torpil, iltimas, kayırma, hısım akraba seçme ve siyaseti zenginleşme araca yapma çürümüşlüğünün bitip son bulduğu, söz ve ifade özgürlüğünün çağın ölçülerine göre işlediği, üniversitelerin susturulmadığı, dinin istismar aracı yapılıp, mevki ve koltuk kapma aleti haline getirilmediği, Türkiye'nin ‘düşman azaltan- dost çoğaltan dış politika temelinde ve ‘yurtta barış-dünyada barış' ilkesi çizgisinda’ başı dik, anlı açık, bölünmeden, parçalanmadan tam bağımsızlığını koruduğu bir Türkiye'de Cumhuriyet aslını arıyor. Cumhuriyet: Cumhuriyeti vermedi. Vermeyecektir. Bin yaşasın Cumhuriyet!

Sözcü yazarı Rahmi Turan: Son 20 yıldır ülkede karşı devrimin ayak sesleri duyuluyor. Devrimin ve Karşı Devrim'in 100'üncü yılındayız. Cumhuriyeti yıkmak isteyen gruplar var. Fakat… Türk ulusu özgürlüklerinden asla vaz geçmeyecek, karşı devrime boyun eğmeyecektir. Cumhuriyet'in 100. Yılı tüm ulusumuza kutlu olsun.

Sözcü yazarı Emin Çölaşan: “Falih Rıfkı Atay'ın kitabında yer alan o bir tek cümle bile her şeyi anlatmaya zaten yetiyor… ‘O yıllarda bir Mustafa Kemal yüzyıl sonrası için bile bir hayaldi, fantezi romanlarında bile yeri yoktu.’ Aymazları falan boş verin, aklınıza bile getirmeyin siz… Onlar gelip geçicidir, bugün varlar yarın yoklardır. Cumhuriyetimizin 100. yılı hepimize kutlu olsun, değerini bilelim. Cumhuriyet'i yoktan var edip bize emanet eden, memleketimizi o pisliklerden, aşağılık duygularından kurtarıp onurumuzu kazandıran herkese, bütün asker ve sivil kahramanlara bir kez daha teşekkür edelim.”

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski metin yazarı Aydın Ünal: Menderes, Özal ve Erdoğan, Cumhuriyet’in ilk asrında 3 parantez açtılar; ikisi kapandı, Erdoğan’ın açtığı parantez hala açık. Bu 3 parantezin ortak yanı, cesaret ve özgüvendi. Halkın seçtiği ve sevdiği 3 lider, Türkiye’ye, tam da halkın arzuladığı cesareti, özgüveni yaşattılar.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, korkmuş, sinmiş, pısırık dünyanın gözlerinin içine baka baka, hiç kimseden korkmadan, hiçbir ülkeden çekinmeden, cesaret, samimiyet ve hakikat yüklü sözlerle İsrail’e kafa tutması, Filistin ve Hamas’a sahip çıkması bile tek başına bir asırlık Cumhuriyet’in özlenen çıkışı değil de nedir? Neyse ki Erdoğan parantezi kapanmış değil; gelecek nesillerin sahip çıkmasıyla o parantez hiç kapanmayacak.