Sorunu isteksizlikti. Çoğu zaman, uzun dönemli ilişki yaşayan kişilerde zaman içinde başlangıçtaki tutkulu dönem söner gider. Fakat Barbara’nın sekse karşı hiç ilgisi yoktu. Ve sadece kocasına karşı değil hiç kimseye karşı herhangi bir cinsel arzu beslemiyordu.
Cinsellik alanında çalışma yapan psikologlar cinsel istekteki dalgalanmaları tümüyle normal karşılıyor, özellikle kadınların yaşı ilerledikçe. Bazıları ise bunun beyindeki kimyasalların dengesizliğinden kaynaklanan tıbbi bir sorun olduğuna inanıyor.
Bugünlerde ABD Gıda ve İlaç Bakanlığı (FDA), “kadınlara yönelik viagra” olarak da bilinen Flibanserin adlı ilacın kullanımına onay verip vermeyeceğini tartışıyor. İlacın lehinde ve aleyhinde görüş belirten uzmanlar var.
Peki cinsel arzunun ortadan kalkmasına neden olan nedir? Flibanserin’in bu sorunu nasıl çözmesi bekleniyor? Yaşı ilerledikçe cinsel sorunlarla yüz yüze gelen sadece kadınlar değildir. Erkeklerin Viagra kullanımı bunun açık göstergesidir.
California Üniversitesi’nde psikiyatrist Stephan Stahl tıptaki şu deyimi hatırlatıyor: “Erkeklerde cinsel fonksiyon bozukluğu üç şekilde görülür: Ereksiyon, ereksiyon, ereksiyon.” Ve şu eklemeyi yapıyor: “Kadınlarda da cinsel fonksiyon bozukluğu üç şekilde görülür: Arzu, arzu, arzu.”
Bilim insanları açısından hem arzudaki bu azalmanın nedeni, hem de arzunun kaynağı gizemini koruyor. Tek bilinen şey bu sorunun beynin ödül bağlantılarıyla ilgili olduğu. Bu konudaki teorilerden biri, kadınlarda cinsel isteğin azalması bozukluğunun (HSDD), beynin ön kısımlarında günlük işlerle ilgili kısmın devre dışı kalamamasından kaynaklandığını ileri sürüyor. Bu nedenle beyinde motivasyon ve zevki harekete geçiren ödülle ilgili bağlantılar sınırlanmış oluyor.
Bir zamanlar erkeklerin cinsel bozukluklarını tedavide oldukça başarılı görülen Viagra’nın ardından benzer bir ilacın kadın versiyonunu bulma yarışı başlamıştı. Kadınlardaki arzu sorunundan dolayı bu ilaç cinsel organa değil, beyne yönelik olacaktı.
Flibanserin bu yöndeki adımların bir ürünü. Başlangıçta antidepresan olarak geliştirilen ilacın ruh hali üzerinde bir etkisinin olmadığı görüldü. Fakat ilacın klinik deneme aşamasına katılan kadınlar bir yan etkiden söz etmeye başlamıştı: sekse karşı ilgilerinin artması.
Flibanserin, bu devre sisteminde nörotransmiter adı verilen sinyal moleküllerinin (dopamin, nöradrenalin ve serotonin) dengesine ince ayar çekiyordu. Stahl, bu ilacın “bu devre sisteminin ayarlı olmasını sağlayacak şeyin yerini aldığını ya da onu normal seviyede tuttuğunu” belirtiyor. “Belki de kadınların cinsel isteklerini sınırlayan beyninin ön kısmındaki bu devreleri kapatmasını sağlıyordur” diyor Stahl.
Flibanserin’den antidepresan olarak vazgeçilmiş, ama HSDD bozukluğu olan kadınlarda cinsel isteği canlandırmak için kullanılması önerisi getirildi. Fakat ilk denemelerde kadınlar “tatmin edici bir cinsel hayat”tan söz etseler de, ilacın cinsel istekleri üzerinde önemli bir etkisi olduğunu gösteremediler. Bu nedenle FDA ilacın bu amaçla kullanımına 2010’da onay vermedi.
Fakat daha sonraki araştırmalar bu ilacın cinsel isteği artırıcı etkisinin olduğunu, fakat bu etkinin sınırlı kaldığını gösterdi. Kadınlardaki HSDD bozukluğuna yönelik ilaç bulunması doğrultusunda kampanya yürüten Even The Score adlı kampanya grubunun (maaşı bir ilaç şirketi tarafından ödenen) başkanı Susan Scanlan, sorunun bu etkinin nasıl ölçülebileceğinde yattığını belirtiyor.
“Ortalama bir Amerikalı kadın ayda üç kez seks yaşıyor. Eğer hasta bu aylık sayıyı tutturamadıysa bu ilacın başarısız olduğu anlamına mı gelir?” diye soruyor. Flibanserin kullanan kadınların 28 gün içinde 2,5 kez seks yaptığını, HSDD bozukluğu olan kadınlarda bu sayının 1,5’te kaldığı belirtiliyor.
Bu denemelere katılan bazı kadınlarsa daha büyük gelişme kaydetmişti. Barbara onlardan biriydi. 2011’de bu denemelere katıldığında ona önce plasebo ilaç verilmişti. İlacın hiçbir etkisi olmadığını gördü. Daha sonra gerçek ilacı denediğinde ise birkaç hafta içinde farklı bir insana dönüştüğünü, cinsel yaşamında büyük ilerleme olduğunu söylüyor Barbara.
Fakat bu gelişmelere karşılık bazı yan etkileri vardı ilacın: baş dönmesi ve bulantı gibi. Scanlan bunun Viagra ve ereksiyon sorunuyla ilgili diğer ilaçların yan etkileri kadar şiddetli olmadığını söylüyor. “Erkekler için onay verilen bu ilaçların 26’sında kalp krizi, körlük, ani ölüm ve peniste delinme gibi yan etkiler gözlenmiştir” diyor.
Bazıları ise Flibanserin gibi bir ilaca onay verilmesinin, kadınları, ilişki uzmanlarına danışma ya da hayatlarındaki aşırı çalışma ve depresyon gibi diğer sorunları çözmeye yönelme yerine hemen tıbbi çözüme başvurmaya itebileceğini söylüyor.
Cinsel istek sorununda ilişkilerin, ruh hali, mahremiyet gibi faktörlerin önemli olduğu belirtiliyor.
Fakat yine de bazı durumlarda ilaca dayalı çözüm gerekebileceği, ancak bu ilacın klinik olarak önemli gelişmeye işaret etmesi ve yan etkileri konusunda daha ayrıntılı bilgiye ihtiyaç olduğu görüşü savunuluyor. Flibanserin’in reddedilmesi halinde ise daha etkili alternatif arayışlarının sekteye uğramasından da endişe duyuluyor.
Kimse önce ilişkiyle ilgili sorunlar, yorgunluk, stres, ilaç kullanımı gibi başka faktörler hesaba katılmadan hızlı çözüm olarak ilaca başvurulması gerektiğini savunmuyor. Stahl, “Sekse ilgi duymuyorsanız şunu sormanız lazım: bu ilgisizlik sadece kocanıza karşı mı yoksa genel bir ilgisizlik mi? İlacın kötü bir evliliğe faydası olmayacaktır” diyor.
Barbara ilişki sorunlarının çözümü için danışmanlara başvurulabileceğine, ama bunun kendi evliliğine fazla bir faydası olmayacağına inanıyor. “Diyabet gibi tıbbi bir sorununuz varsa istediğiniz kadar konuşun bir faydası olmaz. HSDD de beyinde bir dengesizlik sorunudur.”
Barbara gibi hastalar Flibanserin’i kendileri için son çare olarak görüyor. “İlacın denemelerden çekildiğini öğrendiğimde sadece kendim için değil, bu sorunla karşı karşıya olan ve yardım alamayan yüzbinlerce kadın için üzüntü duydum. Onların böyle bir ilaca ihtiyacı var” diyor.