Hırvatistan kendisini Orta Avrupalı gibi hissetti. Milli efsanelerinden biri ülkeyi "Avrupa Hrıstiyanlığının kalesi" olarak tarif eder. Bu yüzden Hırvatistan'ın 28. AB ülkesi olması, Hırvatlar için ait oldukları yerde olmak olarak görüyor
Ülke nüfusunun yaklaşık beşte birine tekabül eden 800 bin kişinin yaşadığı Zagreb, başkent olmasının yanı sıra ülkenin en büyük kenti. Birinci Dünya Savaşı’na kadar Hırvatistan, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun bir parçasıydı. Şehir mimari olarak imparatorluk Viyanası’na benziyor. Purger olarak da adlandırılan Zagreblilerin hayat tarzları da bir zamanlar Viyanalılara öykünüyordu
Hırvatistan’ın güneyinde Dalmaçya kıyılarında yer alan Dubrovnik, Akdeniz kültürünü vücuda getiriyor. Dubrovnik yüzyıllarca bağımsız bir şehir devleti ve ticari merkez olarak Venedik’in ezeli rakibiydi. Dubrovnik’in tarihi bölümü 1979’dan beri UNESCO Dünya Kültür Mirası olarak tescilli. Bugün turizm Dubrovniklilerin büyük çoğunluğu için önemli bir gelir kaynağı
1918 ile 1991 arasında Hırvatistan, Yugoslavya’nın bir parçasıydı. Tabii ki bağımsız devlet hayali hep canlıydı. 25 Haziran 1991’de dönemin Hırvatistan Devlet Başkanı Franjo Tuđman Yugoslavya’dan bağımsızlığı ilan etti
Hırvatistan’ın bağımsızlık ilanından kısa bir süre sonra Sırp azınlık ayaklandı ve hemen ardından Sırp ordusu Hırvatistan topraklarına müdahale etti. Dört yıl süren savaşta 22 bin insan hayatını kaybederken, yüz binlerce insan yerlerinden oldu ve birçok yer zarar gördü. 1995’te Dayton’da imzalanan barış antlaşmasıyla savaş sona erdi
Savaş sırasında 700 bin Hırvat evlerini terk etmek zorunda kaldı. Birçoğu da Almanya’ya sığındı. Savaşın son safhasında 250 bin kadar Sırp da savaştan kaçtı. Bu arada Hırvatlar geri dönerken, kaçan Sırplar hala Sırbistan’da mülteci olarak yaşıyor. Hırvatistan’ın Avrupa Birliği’ne girmesi, mülteci Sırpların geri dönüşü için de bir umut oldu
Franjo Tudjman 1999'da öldüğünde ülkesi uluslararası alanda izole olmuştu. Birkaç komşu ülke sayılmazsa, cenaze törenine katılan tek yabancı devlet adamı Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'di
Hırvatistan’da yaklaşık 680 kilometrekarelik alanı bulan mayın tarlaları, yakın tarihteki en son savaşlardan birinin kalıntısı olarak duruyor. Hırvatistan Avrupa Birliği’ne mayın tarlalarıyla birlikte giriyor. Savaş sırasında tahminlere göre tabelası dahi bulunmayan 90 bin mayın döşendi. Savaştan bu yana 500’den fazla kişi mayınların patlaması sonucu hayatını kaybetti
Lahey Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi ile işbirliğinin yeterli düzeyde olmaması, savaştan sonra Hırvatistan’ın AB’ye yakınlaşma sürecine gölge düşürdü. Hırvatların çoğu generallerin savaş suçlusu değil, kahraman olduğuna inanıyor. Hırvatistan yıllarca süren saklanma oyunundan sonra General Ante Gotovina’yı teslim etti. Nihayetinde General, Mahkeme tarafından serbest bırakıldı
AB’ye üyelik Hırvatların hepsi için bir müjde anlamına gelmiyordu. Avrupa Birliği’ne giriş referandumunda Avrupa’ya şüpheyle yaklaşanların da sesi oldukça gür çıkıyordu. Bu kesim Brüksel’in ekonomik ve siyasal diktasından korkuyor ve ülkenin yalnızca sömürüleceğine inanıyorlardı. Ancak halkın büyük çoğunluğu tercihini AB’den yana kullandı
Hırvatistan ekonomisinin en büyük kaynağı turizm gelirleri. Adriyatik ve adaların kıyıları ülkeyi ziyaret edenlerin gözdesi. Hırvatlar dünyanın en güzel denizine sahip olduklarına ve tatilin en iyi burada geçirilebileceğine inanıyorlar. AB’ye katılımla birlikte daha fazla turistin ülkeyi ziyaret etmesi umuluyor
Hentbol, su topu, tenis gibi spor dallarının yanı sıra Hırvatistan’ın en popüler sporu futbol. Bilhassa Hırvat milli futbol takımı ülkenin hem acısı hem gururu. Fransa’da düzenlenen 1998 Dünya Kupası’nda üçüncü olan takım resmi istatistiklere göre Avrupa’nın en iyi 10’u arasında
Hırvatistan’da randevunuz varsa, kendinizi neredeyse her yerde var olan sayısız kafelerin birinde bulabilirsiniz. Havaların müsait olmasıyla beraber sokaktaki kafeler tıklım tıklım doluyor. İnsanlar burada görmek ve görülmek istiyor. Bununla beraber oldukça rahat ve şık olan hasır koltuklar da çok önemli. Galeri Deutsche Welle Türkçe'den alınmıştır