Dopamin beynin zevk alma kimyasalıdır. Kumar, sigara ve uyuşturucu bağımlılığında rol oynadığı gibi, aşkta da hissettiğiniz duygulardan sorumlu olan hormondur. Aşık olduğumuzda dopamin salgılanır, böylece çiftler mutlu ve enerjik olurlar. Biyolog Helen Fisher durumu şöyle ortaya koyuyor: Dopamin romantik bir aşkın erken döneminde de, uzun vadede de var olabilir.
Oksitosin çiftleri sakinleştirip, yakınlığı artırarak birbirine bağlayan bir kimyasal. Fisher: “Sarılma, öpüşme ve dokunma oksitosinin eseri” diye anlatıyor.
Oksitosin seviyesi ayrıca yeni anne olmuş kadınlarda artıyor. Bu da süt üretimini ve bebekle olan güçlü bağı sağlıyor.
Eğer bu akşam sevgilinize sarılıp, film seyretmek istiyorsanız, oksitosin harekete geçmiş olabilir.
“Seks testesteron seviyesini yukarıya çekebilir” diyor Fisher. Erkekler doğal olarak daha yüksek testesteron seviyesine sahiptir. Ayrıca tükürükte de eser miktarda vardır. Bir teoriye göre dudaklar birleştiği zaman, bu hormonun diğer partnere geçişi cinsel isteği artırır.
Aşk iksirinin bir diğer bileşeni ise nöroepinefrin. Bu stres hormonu kalp hızını artırıyor. Sizin için özel bir insan sizi fark ettiğinde daha sıcak ve heyecanlı hissetmenizin nedeni bu olabilir.
Majör Histokompatibilite Kompleksi (MHC) hücre yüzeylerindeki molekülleri kontrol eden bir grup gendir. Bu moleküller yabancı işgalcileri tanımada kullanılır. MHC ter ve tükürük ile dışarı atılabilir. Birçok MHC çeşidi olsa da, kan bağı olan kişilerde MHC’lerin eşleşmesi daha yüksek bir ihtimal. Koku ve tada dayanan araştırmalar sonucu, başkalarının MHC düzeylerini alabiliyoruz. MHC değerleri ne kadar farklıysa çekim de o kadar artıyor.
İlk bakışın önemli olduğu söylenir, ama burun da önemli bir rol oynuyor. Kimyasal taşıyıcı olan feromonlar cinsel çekimde büyük rol oynuyorlar. “Birine aşık olduğunuzda, onun kokusu güçlü bir şey” olabilir diyor Fisher. “Kadınlar erkek arkadaşlarının t-shirt’lerini giyerler ve tarihteki hikayelerde hep sevdiğinin mendilini tutan erkekler vardır.”