Ittoqqortoormiit: Yaklaşık iki milyon 200 bin metrekarelik yüzölçümüyle dünyanın en büyük adası olmasına rağmen Grönland'da sadece 57 bin insan yaşıyor. Adanın en ıssız ve bilinmeyen kasabası ise İzlanda'nın kuzeyinde kalan, adanın doğu ucundaki balıkçılık ve avcılıkla geçinilen Ittoqqortoormiit.
Kasaba, Grönland'ın İngiltere büyüklüğündeki bir ilinde yer alıyor. 500 kişinin yaşadığı kasabada, kişi başına 388 kilometre kare alan düşüyor.
Pitcairn: Pasifik Okyanusu’nun ıssız adası Pitcairn'de, ne yerel halk, ne de araştırmacı bulunmuyor. Batısında kalan en yakın komşuları Gambier Adaları ve Tahiti, Pitcairn Adası'ndan yüzlerce kilometre ötede bulunuyor. Pitcairn, 1784'de denize indirilen ünlü İngiliz kargo gemisi HMS Bounty'nin öyküsünü taşıyor. 1789'da adaya uğrayan gemide çıkan ayaklanmada kaptanlarını deviren 50 denizcinin adaya yerleştiği biliniyor.
Günümüzde adada yaşayan ve çiftçilikle geçinen yaklaşık 100 insanın, ayaklanmacı denizcilerin soyundan geldiğine inanılıyor. Güney Pasifiğin orta yerindeki, dünyanın en ücra köşesindeki bu adanın tarihine gelirsek… 1790 yılında İngiliz donanmasına ait Bounty adlı gemide bir isyan çıkar. Denizciler gemiyi ele geçirir. İsyan başarıya ulaşmıştır ama artık dönecek bir ev yoktur. İngilizlerin gazabından, idamdan kaçmak için haritada bile görünmeyen bu adaya çıkan denizciler oraya vardıklarında ülkelerine bir daha dönememek için gemilerini yakarlar.
Adaya çıkan denizci sayısı sekizdir. Mürettebatın geri kalanı adayı bulana kadar kendi içlerindeki kavgalarda telef olmuştur. 1838 yılında bir İngiliz kolonisine dönüşen ada 1952’de bir diğer İngiliz kolonisine, Fiji’ye bağlanır. Fiji’nin 1970’te bağımsızlığını kazanması üzerine, Yeni Zelanda’daki İngiliz büyükelçisi Pitcairn Valisi sıfatıyla adanın yönetimini üstlenir.
La Rinconada: Peru'daki And Dağları'nda yer alan La Rinconada, Güney Amerika'nın ulaşılması belki de en zor yeri. Deniz seviyesinden 5 bin 200 metre yükseklikte olan küçük maden kasabası, dünyanın en yüksek rakımlı ve ıssız yeri kabul ediliyor.
Donmuş bir buz tabakasının üzerinde bulunan kasabanın tek ulaşım yolu, günlerce kar yağışı ve fırtına altında yapılan kamyon yolculuğu. Zor coğrafi şartlar, yaşamayı ne kadar zor kılsa da, La Rinconada altın madenciliği yapan yaklaşık 30 bin kişilik nüfusa sahip.
El Calafate: Güney Amerika’nın en güneyindeki bir Arjantin kenti. Biraz daha aşağı gittiğinizde koca kıta bitiyor. Sonrasında yaşam yok.
Güney Kutbu’nun soğuk, karlı buzlu topraklarıyla dünya sona eriyor sanki. El Calafate’den yarım saat uzaklıktaki Perito Moreno buzulu mavi, turkuvaz rengiyle insanın gözlerini kamaştıran türden.
Puerto Varas: Şili Patagonyası’nda küçük bir kent. Calbuco ve Osorno yanardağları insanı mıknatıs gibi kendine çekiyor. Özellikle St. Rafael Buzulu çok ilginç. Buzuldan kopup etrafa yayılan parçalar buzdan heykeller gibi.
Matera: İtalya’nın güneyinde, Basilicata bölgesinde, yarı terk edilmiş kent. Kent, ‘İsa Buraya Uğramadı’ romanının yazarı Carlo Levi sayesinde popüler oldu. Kentin geçmişi MÖ 7. Yüzyıla dayanıyor. Tüf kayaları oyularak yapılmış evler, bir zamanlar kent halkının yaşadığı mağaralar insanı şaşırtıyor.
Lofoten Adası: Norveç’in Lofoten Adası, dünyanın en güzel toprak parçalarından biri. Issız balıkçı köyleri, küçücük lokantalar , cennet benzeri fiyortlar, rengârenk evlerin süslediği koylar...
Eğer bir süre dünyadan kopmak, kulaklarınıza biriken kent pisliklerini temizlemek, gözlerinizi maviyle doyurmak istiyorsanız, burası biçilmiş kaftan.
Belize: Orta Amerika’nın en fakir ülkelerinden biri olan Belize, konuklarına birçok seçenek sunuyor. Örneğin yağmur ormanlarında unutulmaz yolculuklar. Küçük kulübelerde gecelerken, ormanın derinliklerinden gelen bilmediğiniz garip hayvan sesleri.
Yürürken önünüze çıkan tarantulalar, çığırtkan maymunlar, zehirli yılanlar. Sık çalıların ve ağaçların sakladığı Maya tapınaklarının sunduğu geçmişin gizemli yaşamı harika…
Tragoess Yeşil Gölü: Yeşil göl Avusturya'da Tragoess civarında bulunuyor. Kışın insanların zaman geçirdiği bir park yalnız yazın dağın tepesindeki karların erimesi sonucu oluşan bir göl oluyor. 10 metre derinliğe kadar ulaşan su birikintisi dağlardaki karın erimesi sonucu oluştuğu için aslında renksiz ve berrak… Fakat zeminin yansımasından dolayı yeşil bir renk oluşuyor.
Huashan Dağı / Çin: Adrenalin tutkunlarının tercih ettiği bu yolda nabzınızı kontrol etmekte zorlanıyorsunuz. Ölüme meydan okuduğunuz bu yolun sonunda, bir çay evi sizi bekliyor.
Pembe Plaj: Bahamalar'daki bu plaj dünyanın en ilginç plajlarından biri... Kumsalda bulunan bazı planktonlar ve minerallerden dolayı pembe renge bürünen bu plaj görülmesi gereken ilginç yerlerin başında geliyor.
Lençois Maranhenses Ulusal Parkı: Dışarıdan çöl gibi görünse de, Brezilya’nın milli parklarından biri. Kumul benzeri yapılarla çevrili birçok görülmeye değer küçük havuzu var.
Hanoi’nin Giriş Demiryolu / Vietnam: Mağazaların, yerleşim yerlerinin önünden geçen Hanoi kentinin girişindeki garip demiryollarından bir tanesi.