“İnsan hakları ve işçi haklarının korunması UEFA için en yüksek öneme sahiptir. Bu kriterler bizim için olmazsa olmaz, değerindedir. Bundan böyle UEFA’nın düzenleyeceği tüm turnuvalarda ve finallerde ev sahipliğine aday ülkelerin bu kriterlere sıkı bir biçimde uymaları gerekmektedir.”
27 Nisan 2018, Lyon...
Bu sözler UEFA Başkanı tarafından Türk ve Alman yetkililere bire bir söyleniyor.
UEFA, yani Avrupa Futbol Federasyonları Birliği. Avrupa çapında gerçekleşen futbol organizasyonlarının tamamı UEFA şemsiyesi altında gerçekleşiyor.
UEFA Başkanı bu sözleri neden Türkler ve Almanlara söylüyor? Çünkü, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası için iki aday ülkeden biri Türkiye, diğeri Almanya.
UEFA dün 2024 Avrupa Futbol Şampiyonasının Almanya’da düzenlenmesine karar veriyor.
Klasik kriterler
Dünyada milyonları peşinden sürükleyen futbol Avrupa’da da, en gözde spor. Hele de, Avrupa çapındaki organizasyonlar müthiş ilgi çekiyor. Örneğin, her yıl düzenlenen Avrupa Şampiyon Kulüpler Turnuvası ve onun hemen yanında UEFA Kupası.
Bunlar kulüp bazında. Ayrıca, ülke bazında, yani milli takımlar olarak, dört yılda bir düzenlenen Avrupa Futbol Şampiyonası var.
Bir süredir bizde spor gündemini, aynı zamanda “siyasal gündemi” işgal eden bu şampiyonayı düzenleme görevi, hakkı, şansı Almanya’ya veriliyor.
Görev bir ülkeye neye göre veriliyor?.. Neye göre şans tanınıyor?..
Başlangıçta dört ana koşul, dört ana kriter var:
1-Sportif yeterlik. Aday ülkede futbol sahaları bir şampiyona düzenlemeye yeterli mi?.. Yeteri kadar saha var mı?.. Sahalar uygun mu?.. Maçlara yeteri kadar seyirci geliyor mu?.. Maçlarda şiddet olayları önleniyor mu?..
2-Ekonomik ve mali yeterlilik. Aday ülke genel anlamda böyle bir organizasyonun altından kalkabilecek mali güce sahip mi?.. Örneğin, gerekiyorsa, yeni sahalar yapabilir mi?..
3-Lojistik yeterlik. Yani, maçları izlemeye gelecek binlerce insanı barındırabilecek yeteri kadar otel var mı?.. Maçların oynanacağı her kentte bu imkan yeteri kadar sunuluyor mu?.. Gelen izleyicilerin bir kentten diğer kente ulaşımı uygun ölçülerde sağlanabiliyor mu?.. Kısaca, barınma ve beslenme uygun ölçülerde gerçekleşiyor mu?.. Ayrıca, kentler uygar yaşama uygun mu?..
4-UEFA gelirleri. Her organizasyondan UEFA belli bir gelir elde ediyor. Ve her organizasyonda gelirini maksimize etmek istiyor. Aday ülke UEFA’ya bu fırsatı tanıyor mu?..
UEFA bu kriterlerin hepsinin optimum düzeyde gerçekleşmesi tahminine dayanarak, ülke seçiminde bulunuyor. Kararını buna göre veriyor.
Ve üç yeni ölçü
Bu yıla kadar hep bu kriterler, bu ölçüler dikkate alınıyor. Bu yıl ilk kez üç yeni ölçü daha getiriliyor.
Şampiyonanın düzenleneceği ülke:
1-İnsan haklarına saygılı olmalı,
2-İşçi ölümlerine karşı en yüksek düzeyde önlem almalı,
3-Yolsuzluğu önleyici adımlar atmış olmalı.
Bu kriterlerden ikisini UEFA Başkanı zaten açıkça söylüyor ve yolsuzluk da dahil olmak üzere, bu kriterler daha sonra UEFA kriterleri olarak kayda geçiyor ve bütün ülkelere duyuruluyor.
Spor ve insan haklarına saygı...
Spor ve işçi ölümlerine duyarlık...
Spor ve yolsuzluğun önlenmesi...
Spor, bu örnekte futbol, günümüzde insani değerlerle bağlantılı kabul ediliyor, olmazsa olmaz, ölçüsü. Onurlu bir adım.
Bu üç yeni kuralın kriterlerine dahil edilmesini UEFA “sporun Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesi ile özdeş kılınması” olarak tanımlıyor.
Ve “aday ülke” Türkiye
İki aday ülke, hem Türkiye, hem Almanya birer sunum yaparak, yaptıkları hazırlıkları anlatıyor.
Burada Türkiye UEFA’ya önemli bir jest yapıyor.
UEFA gelirlerinden vergi almayacağını bildiriyor. Takımların antrenmanlarında sahalarda ücret alınmayacağını ekliyor.
Bunun yanı sıra, sportif yeterlik, lojistik destekte pek bir eksik yok.
Ancak, tercihin Almanya’ya kaymasında çok temel dört neden var. İlki zaten belli.
Türkiye ekonomik kriz yaşıyor. O açıdan ekonomik ve mali destek, ne ölçüde yerine gelebilir, o soru işareti.
Ama, asıl diğer üç yeni kriter.
İnsan haklarına saygı, işçi ölümleri ve yolsuzlukları önleme.
UEFA buralarda Türkiye’yi çok yetersiz buluyor.
UEFA Başkanı insan haklarındaki yetersizliği açıkça söylüyor.
Dışlanmak
Evet, yetersiz ve ne yazık ki, öyle.
Sorgu sual edilmeden binlerce insanın işinden atlıması, gazeteci, akademisyen ve herhangi bir yurttaşın ağzını açtığı anda, kendini hapiste bulması, aylarca iddianame yazılmadan insanların tutuklu kalması, basın ve ifade özgürlüğünün fiilen askıya alınması ve insan hakları... O bağlantı son bir kaç yıldır kopuk.
İşçi ölümlerine gelince, Türkiye Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada. Her gün en az beş işçi iş yerinde hayatını kaybediyor. 2017 yılında iki bin altı işçi iş kazalarında can veriyor.
Yolsuzluk iddialarına gelince, Kamu İhale Yasasının 180 kez, evet yüz seksen kez değiştiği bir ülkede bu iddiaların önüne nasıl geçmek mümkün?..
UEFA 2024 için Almanya’yı tercih ediyor, Türkiye’yi ıskalıyor. Iskalama nedeni çok açık.
Siyasal görüşmelerde ya da değişik kurumların açıklamalarında Türkiye sık sık uyarılıyor. Şimdi son uyarı UEFA’dan geliyor.
Türkiye yavaş yavaş dışlanıyor ve dışlanma alanı genişliyor.