İnancından, dininden, etnik kimliğinden ötürü tarih boyu "ırkçılığa" maruz kalanların kurduğu İsrail, bakın bütün halk değil, devlet ve yönetenleri ve de dünya çapında destekleyen, gaz verenleriyle nihayetinde "ırkçı" bir devlet oldu.
"Demokrasi" çerçeveli, hem din, hem ırk devleti.
Hâlâ "demokrasi" çünkü bu ırkçılığın, bu devlet politikasının, bu Netanyahu gibi faşoların İsrail içinde de muhalifleri var, dünyanın her yerinde çok sayıda Yahudi muhalifi de. Ve onlar da bu devletin düşmanı sayılsa da, varlar, ülke içinde ve dışında ses çıkarıyorlar. İşlerine filan son verilse de bazen.
Diğeri "Cumhuriyet" çerçeveli bir din, mezhep devleti.
Kadim bir tarihten gelip bir "devrim"le yeni rejim kuruldu. Otoriter bir despotu devirip cumhuriyet görünümlü otokratik bir dikta yerleşti.
21'inci yüzyılın ilk çeyreği biterken ilki, üççeyrek asırdan fazladır ezdiği, sürdüğü, katlettiği Filistinlileri, sıkışıp kaldıkları Gazze'de de adeta "soy-kırım"a tabi tutuyordu, tutuyor…
21'inci yüzyılın ilk çeyreği biterken, diğeri sokakta kadınları, muhalifleri avlıyor, sürüyor, süründürüyor, katlediyor.
Dinci, cinsiyetçi, dayatmacı bir rejim çünkü!
İkisinin de bu halleriyle insanlığa, barış umutlarına, toplumlarının tamamına, ülkelerinin huzuruna, insanlarının insanlığına verecekleri bir şey yok.
Kadim medeniyetlerin mirasçısı, katkıda bulunanı oldukları halde tarihte; medeniyetin vicdanını yok eden katliamcılar.
Demokrasinin de, cumhuriyetin de, hele devrimin de, kelimesi kelimesine canına okuyanlar!
Elbette müthiş bir dengesizlik var. Ülke ve toprak büyüklüklerini aşan bir dengesizlik.
"Irkçılığın yuvası" ve Amerika kıtasından Afrika'ya, Avrupa'nın göbeğine kadar soykırımların atası olan "Coğrafi Batı" İsrail'e kayıtsız şartsız ve vicdansız bir yalaka vasilikle destekleyip pohpohlayıp, katliamlarını görmezden gelerek, aklı sıra kendi iğrenç geçmişini onda görüp temizliyor.
Rusya ve Çin gibi, kendi halklarını katleden, yok eden tarihlerin sahibi devletler, bazen İran yanında, akılları sıra dünyaya ders veriyor.
Ve biz, ah tarihi ezberden, talihi böyle yöneticilerden, vicdanı nice vicdansızlıktan, toprakları kırımdan, kıyımdan, kıyamdan, katliamdan, kandan yorulmuş ülkemiz.
Hangi aklımız, hangi vicdanımız, hangi lekesizliğimizle demokrasi, cumhuriyet, insanlık derslerine "Hoca" kesiliveriyoruz.
21'inci yüzyıl… Sözde insanlık anormal ilerledi. Uçuyor, kaçıyor, oraya buraya zıplıyor, dijital zımbırtılaşıyor, robotlaşıyor, yapaylaşıyor zekâsı, her bi şeye sahip, hakim.
Lakin doğayı katletmiş, hayvanları yok etmiş, birbirini katletmekten vazgeçmemiş, milyonlarca insanı çoluk çocuk açlığa, göçlere, göç yollarında ölüme, işsizliğe, umutsuzluğa, delirmeye sürüklemiş, her şeyi yağmalamış bir Batı, Doğu, Orta Doğu vesaire.
Hâlâ dinin, ırkın, etnik şiddetin, milliyetçi nefretin; insanın en sefil, en adi, en vahşi çağlarını tahkim edip duruyor.
Hiçbiriniz insanlığın umudu değilsiniz. Ne devletiniz, ne siyasetiniz, ne onca güzelliği katleden iğrenç tarihleriniz ya da tarihlerinizin iğrençlikleriyle.
Umut olan, içinizdeki bazı insanlar. İranlı kadınlar, İsrailli vicdan toplulukları, Orta Doğu'nun akıl, bilgi, mücadele, insanlık, edebiyat, düşünce, müzik. sinema tarihinin son direkleri.
Avrupa'nın, ABD'nin savaşa, ırkçılığa, şiddete, nefrete karşı sesini, nefesini, aklını, vicdanını, bilgisini, mücadelesini koşturan, evrensel bir dayanışmanın atan kalplerinden olan her bir ferdi.
Dronlarınız, füzeleriniz, bombalarınız elinizde patlasın!
Uçarken düşmek!
Istakozunun teleferik kazasını unutturmak için gündeme geldiğini söyleyebilen atanmış milletvekili bir AKP gazetecisi haklı!
Partisi ıstakozu değil teleferiği gördü hemen.
Hiçbir kazada, hiçbir depremde, hiçbir işyeri katliamında kolay kolay AKP patronu, belediye başkanı, Kurum gibi bakanı, bürokratını sorumlu görmeyenler, teleferikte "yeni seçilmiş" CHP'li başkanı yakaladı.
Elbette sorumluluğu varsa, hesap vermeli. Niye muaf olsun.
Ama ötekiler neden muaf?
Baraj inşaatında işçileri ölen, maden kârları için tabiatı katleden Özdemirler, gökdelen inşaatında 10 işçisi asansörle betona çakılıp ölen Torunlar hep sorumsuz.
Deprem bölgesi başkanları, imarcıları, afçıları, rüşvetçileri hep sorumsuz.
Darbecileri beslemiş olanlar hep sorumsuz.
Çocukları vuranlar, kemikleri saklayanlar, dini yurt ve kursların tacizcileriyle onlara fetva verenler hep sorumsuz.
Acele döşenmiş raylarda ecele gönderilen tren kazalarındaki katliamların sorumluları, Binaliler Cinaliler hep sorumsuz.
Soma'nın, Karadon'un "fıtratçı" zihniyeti hep sorumsuz.
Bütün bu cehennem tablosunun 22 yıllık sorumluları sorumsuz!
AKP'li belediyeden devralınmış teleferikte sorumlu yakalandı!
Elbette oradaki insanların verdiği bir canın, yaralıların ve onca saat tam manasıyla Araf'ta kalmanın, korkunun, travmanın, ölümle hayat arasındaki o ince tellerin hesabı sorulmalı.
Lakin yıllardır da bütün ülke teleferikte…
Uçuyoruz diyor kaptan, bizdüşüyoruz!
Umur Talu kimdir?
Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.
Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.
Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.
Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.
İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.
Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.
Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.
Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.
Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet) , Dipsiz Medya (İletişim) , Bedelli Gazetecilik (Everest) , Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay.) çevirisini yaptı.
|