Bir kişinin inandığı bir ekonomi modelinin 'düğmelerine basıp', son çeyrek yüz yılın en korkunç sefalet döngüsünü başlatan iktidar ve ortağı siyasi parti, şimdi halka şunu tavsiye ediyorlar; "Fiyat artışları, zamlar, hayat pahalılığı hepsi gelip geçicidir."
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere Bakan Nebati, yardımcıları son konuşmalarında enflasyonun 'yakında' düşmeye başlayacağını vurguluyorlar.
Aralık başında göreve atanan Bakan Nebati ise üç kez fikir değiştirdi. Şimdi enflasyonun Aralık'ta baz etkisiyle düşeceğini anlatıyor. En iyi ihtimalle, çıkmaya başladığı yerin iki katı seviyeyi 'düştüğü yer' olarak görüyor.
Önce ocak ortasındaki bir konuşmasında "enflasyonun ocak ayında pik noktaya ulaşmasını beklediklerini" söyleyip mayıs ayından itibaren "düşüş yaşanacağını ve sene sonunda da anlamlı bir düşüşün geleceğini" vurgulamış, "Ben seçime tek haneli enflasyonla gideceğim 2023 Haziran ayında" demişti. Bakan bu sözleri söylediğinde aralık ayı enflasyonu yüzde 36.6 olarak açıklanmıştı.
Şubat başında ocak enflasyonun yüzde 48.7 olarak açıklandığı gün Nikkei'ye verdiği söyleşisi yayımlanan Bakan Nebati, enflasyonda Nisan ayında zirveye ulaşılacağını, yüzde 50 seviyelerinin görülmeyeceğini düşündüğünü söylüyordu.
Bakan, "Yaz aylarında enflasyonun toparlanma kaydetmeye başlamasını ve aralık ayında ise baz etkisinden dolayı keskin bir şekilde gerileyeceğini düşünüyoruz" diyordu.
Başka ülkede olsa eğlenceli bir söylem; yaz aylarında meyve ve sebze düşüşü, yılsonunda da baz etkisi düşüşünü bilmek için bakan olmaya gerek yoktu. Hangi seviyeye çıkacaksa aralıkta baz etkisiyle 'düşüş' olacak tabii ki.
Kafaları karışık değil; temelsiz boş bir modelin potansiyel sonuçlarını bilmiyorlar. Tutarlı ve sonuçlarını siyaseten bilerek uyguladıkları bir tercih kullanmış da değiller. Bu yüzden, modeli de matematiğini de tartışabilecekleri ortamlarda olamıyorlar.
Küresel enflasyonun ipi
Şubat ayında Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ile enflasyonda iç etkiye dış etkiler de eklendi; enerji ve gıda, metal fiyatları hızla yükseldi. Bu defa, Ankara siyaseti küresel enflasyonun ipine sarıldı; "Dünyada da enflasyon var, bizde de bu yüzden".
Mart başında şubat enflasyonu yüzde 54.4 açıklandı. Nisan başında mart enflasyonu ise yüzde 61.1 olarak.
Yalnız bu "dünyada da enflasyon var, bizde de bu yüzden" retoriğinin dönmesine taş koyan gerçeklik şuydu; dünyada enflasyon yükseliyordu da örneğin Avrupa'da enerji ve gıda dışı enflasyon neden manşet enflasyonun yarısı kadardı? Neden Türkiye'de enerji-gıda hariç enflasyon yüzde 50'ye yakındı?
Merkez Bankası'nın anketine katılan analist ve uzmanların yılsonu için enflasyon tahmini ise yüzde 46.4'e çıktı. Tam bir yıl sonrasına dair tahminler de yüzde 28.4'e.
Yani baz etkisiyle olsa olsa yüzde 46'ya düşüleceğini, Haziran 2023 seçimlerine de tek haneli enflasyonla gitme olasılığının mevcut olmadığını tahmin ediyorlardı.
Bakan Nebati şimdi, bu elde kalan ve muğlak tahmini telaffuz ediyor; "Aralık ayından itibaren her ay enflasyonun nasıl düştüğünü hep beraber göreceğiz". Yardımcısı Mahmut Gürcan ise daha iddialı; "inşallah önümüzdeki günlerde de enflasyonla da mücadelemizi sürdürerek mayıs, haziran, temmuzda yatay seyre geçen enflasyonu kasımdan itibaren düşürmeye başlayacağız".
Dünyada da var bizde yok
Şimdi dünyada olan şey şu; gümbür gümbür bir enflasyon yükselişi var. Bu yükselişte son ivmeyi getiren Ukrayna kriziyle gelen küresel enerji, emtia ve gıda fiyatlarındaki sert yükselişler olsa da asıl hikâye çekirdek enflasyonun sert biçimde yükselmesinde.
ABD'de mart ayında yüzde 8.5'e yükselen 40 yılın rekoru bir enflasyonun arka planında yüzde 6.5'e fırlayan çekirdek enflasyon var. Bunun anlamı basit; fiyatlama davranışlarında bozulma fiyat istikrarını raydan çıkarıyor. (Bu da bir şey mi? Türkiye'de, ABD'deki yıllığın iki katından fazlası; son 3 aylık çekirdek enflasyon yüzde 15.8, enflasyon düşüşü için baz etkisine umut bağladık!)
Bu tabloda Fed'in faizleri önceden tahmin edildiğinden çok daha hızlı ve yüksek dilimlerle arttıracağına hiç şüphe yok. Ayrıca, tahvil alımlarıyla büyüttüğü bilançosunu da aylık olarak giderek daha yüksek dozda küçültmesi de olası.
Geçmişte çekirdek enflasyonu yerinden kıpırdatmayan parasal gevşeklikten, şimdi pandemi sonrasında, potansiyel olarak maliye politikalarının da genişletici etkisiyle enflasyonda yükselişe tanık oluyoruz.
Kimi politikacılardaki 'Bazı ülkelerde faiz sıfıra yakın derecede düşük; eh öyleyse enflasyondaki düşüklüğün sebebi faiz olmalı' illüzyonunun 'son kullanım tarihi' doluyor.
Ne diyordu Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kasım 2021'de bir geziden dönerken?
"Peki öyleyse dünyaya şöyle bir bakalım. Şu anda küresel ekonominin egemen olduğu dünyada acaba enflasyon sebep, faiz netice midir? Yoksa faiz mi sebep, enflasyon mu neticedir? Şu anda işte Amerika'da, Avrupa'da enflasyonun geldiği nokta ortada. İsrail'e bakalım… İsrail'de faiz nedir, enflasyon nedir, oranlar ne durumdadır? Buna bakalım. Buna baktığımız zaman bizim tezimizin doğru olduğunu oralarda zaten görüyoruz."
Bakalım o zaman ABD'ye ve İsrail'e; ABD'de Fed'in 16 Mart toplantısında 0.25 puanlık faiz artışının, 4 Mayıs'taki toplantıda 0.50 puana dönüşmesi, yılsonuna kadar faiz artışlarının ve bilanço küçültme operasyonunun sürmesi neredeyse kesin.
"İsrail'e bakalım"
Ya İsrail? İsrail önceki gün piyasa beklentilerinin de üzerinde bir faiz artışı yaparak, 0.10 seviyesindeki politika faizini 0.35 puana çıkardı. Enflasyonun yüzde 3.5'e çıkarak hükümetin hedeflediği enflasyon aralığı olan yüzde 1-3 bandının dışında kalması. İsrail şekeli dolara karşı son 1 yıldır 3.20 seviyesinde. 10 yıl önce ise 3.8 seviyesinde idi. Yani şekel değerlenmiş.
İsrail'de son 10 yıllık çekirdek enflasyon ortalaması yüzde 0.5 olabildiği için faiz sıfır seviyesine gelebildi. Şimdi ise çekirdek enflasyonun yüzde 2.5'i geçmesi üzerine harekete geçmiş görünüyorlar.
Buradan örnek alınacak şey, dar bakışla sadece faizin seviyesi değil, onu sağlayabilen ortamın koşullarıdır; enflasyonu olmayan, parası değer kaybetmeyen ülkenin çok rahat biçimde faizi sıfıra yakın bir yerde tutabiliyor olmasıdır.
Ülkenin yurttaşlarında geçim sıkıntısına, patlamış enflasyona rıza yaratmak için "dünyada da enflasyon var" diyerek başlanan telkin ve tevekkül içeren nutuklar, nedense bu ülkeler faiz arttırmaya başladıklarında sessizleşiyor. Bu ülkelerin yıllık enflasyonu, Türkiye'nin bugün aylık olarak tanık olduğu enflasyon seviyesine çıktığında hızla faiz arttırmalarına tanık oluyoruz.
"Ne anlatsak boş" demeyeceğim; tüm bu olan bitenin, yaşananların sebebinin Türkiye'deki iş bilmezlik değil, siyasi krizin en derin noktasında her manevranın daha da dibe doğru itmesinden başka bir şey olmadığıdır; tek adam, tek direktif, tek çöküş.
Aralıkta baz etkisiyle gerileyecek bir enflasyon duasına çıkmış ve dünyanın tersine koşan iktidarla göreceklerimiz henüz bitmemiş olmalı.
Ekonomide işlerin yoluna girmesi için, sadece seçime kadar "biraz sabır" demek gerekiyor.