23 Kasım 2023
Devlet suçlarının çeşitli tanımları önerilmiştir.
Green'e göre (önsöz), devlet suçları devlet tarafından işlenen veya devletin işbirliğiyle gerçekleştirilen suçlardır. Buna göre, herhangi bir devlet memurunun kendisi için çıkar sağlamak üzere işlediği suç devlet suçu değil, âdi suçtur. Meğer ki bu çok yüksek bir görevli olsun ve devleti temsil etsin. Yukarıdaki tanımda failin tümüyle devletin veya devlet bürokrasisinin bir organının kurumsal olarak ve yüksek sayıda personeliyle işin içinde olması lazımdır. Bu suçlar cinayetten talana kadar, çeşitli yolsuzluk biçimlerinden insan(lar)a karşı işlenen suçlara kadar çok geniş bir tayfa yayılmıştır.
Rothe ve Mullins'in derlediği Devlet Suçu: Son Perspektifler (New Jersey: Rutgers, 2010) adlı çalışmada da çeşitli tanımlar öneriliyor.
Devlet kriminalitesinin bir başka tanımı (Rothe/Barak, 36) sosyal, politik, ekonomik adaletsizliğe yol açan ve zarar veren fiillerin devlet organları, devlet görevlileri ve kamusal politikalar yoluyla işlenmesidir. (İçeride veya dışarıda).
Rothe/Rothe'ye göre ise devlet suçlarının ele alınışında betimleme hâlâ denetlemeden ağır basıyor (198); iç yaptırımlar devletten devlete değişiyor, uluslararası yaptırımlar ise daha emekleme aşamasında. Hemen verdiği örnekler arasında Irak'ın "illegal" işgali, Darfur'da yapılan soykırım, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki kitle katliamları var. Rothe'ye göre tanımsal münazaralar sürüyor. (23)
Bir hukukçu (Chambliss) organize devlet suçunu, kanunun suç olarak tanımladığı fiilleri devlet memurlarının görevlerini yaparken devletin temsilcisi olarak işlemeleri olarak görüyor. Ama zaten devletler tarafından yapılan kanunlar devleti koruyor ve birçok daha vahim suçu ihtiva etmiyor. Chambliss'in tanımı sığ ve dar kalıyor; birçok suçu açıkta bırakıyor. Bir başka eksiği de fiilleri yapısal ve organizasyonel olarak devlete atfetmemesi ve münferit devlet memurlarıyla sınırlaması. Bir sınırlama daha: Devlet suçlarını savaş suçlarına, soykırıma ve insanlığa karşı suçlara inhisar ettiriyor.
Buna karşılık, Aulette ve Michalowski (27) devlet organlarının tasarruflarına (commission) ihmallerini de (omission) ekliyor. Kauzlerich, Mullins ve Matthews devlet suçlarını bir kontinuum olarak kavramlaştırıyorlar. Devlet suçu:
. Devlet veya devlet organlarının eyleminin ya da eylemsizliğinin ürünüdür
. Devlet veya devlet temsilcisinin tasarrufu ya da ihmali sonucu meydana gelir
. Devletin kendisinin veya onu kontrol eden elit grupların öz-çıkarı için işlenir (27)
Rothe (33) devlet suçu teriminin birçok fiil için kullanıldığını söylüyor: Devlet-şirket suçu, siyasi suç, trans-ulusal suç, supra-ulusal suç, uluslararası ceza hukukunun ihlali, soykırım, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar gibi.
Rothe/Ross (186) devlet suçunu genel olarak devletlerin kendi yurttaşlarına karşı işledikleri suçlar olarak tanımlıyor: Polis suçları, istihbarat, milli güvenlik, büyük şirketler. En yaygın 8 suçu şöyle sıralıyor: Askeri şiddet, insan hakları ihlalleri, vergi kanunları, işkence, illegal izleme, polis şiddeti, yolsuzluk-rüşvet, örtbas etmek. (Bu da çok dar!)
Kapitalist ulus-devletlerin ve emperyalist ülkelerin işlediği suçlar çoğu zaman devlet- dışı aktörlerle birlikte ya da sermayenin lehine devlet eliyle işlenir.
Devletin, hakim ve yönetici sınıflar lehine ya da onların işbirlikçisi olarak işlediği suçlar genelde suç kabul edilmez. Bunlar ceza kanunlarında suç olarak tanımlanmaz, dolayısıyla ceza görmez. Devlet, bir bütün olarak da bazı organlarının kolektif faaliyetiyle de "devletin/milletin yüksek çıkarlarından" farklı olarak, suçlu grup için toplu menfaat amacıyla devlet-dışı aktörlerle usulsüz ve yolsuz işbirliği yapabilir--içeride veya dışarıda. Bu aktörlerin önde gelenleri siyasi partiler, büyük şirketler, mafyavari örgütler ve "derin devlet" denilen oluşumlardır.
Siyasi partilerin, şimdilik hepsi kanunlara yazılmamış olsa da, suç kabul edilmeye kavramsal olarak ancak yaklaşmış fiillerine veya henüz hiç de o gözle bakılmayan bazı "suç"ları"na şu örnekler verilebilir:
. Usulsüz finansal bağışlar almak (veren şahıs veya kurum da sorumlu olmak üzere)
. Hileli seçim ve sayım yaptırmak
. Hükümet ise, sansür ve baskı uygulamak
. Parti-hükümetlerinin yetersiz/zararlı eğitim, sağlık, refah politikaları uygulamaları
. Rüşvet almak
. Sahte vaatlerde bulunmak, yalan söylemek ve demogoji yapmak
. Seçim barajları koymak veya koydurmak
. Seçim bölgelerini manipüle etmek, "gerrymandering"
Büyük şirketlerin devletle işbirliği içinde işledikleri siyaset suçları:
. arazi, kredi, peşkeş ayrıcalıklarından yararlanmaları. çevreyi kirletmeleri. devlet ihalelerine "fesat" ve tehdit karıştırmaları. "derin devlet"le birlikte devlet hazinesini soymaları. grev yasaklamaları ve lokavt uygulamaları. iş cinayetlerine meydan vermeleri. kaynakları kurutmaları. seçimlerde veya genelde rüşvet vermeleri. tarımı öldürmeleri. vergi kaçırmaları
İktidara gelen siyasi liderlerin işledikleri siyaset suçları:
. kararname ve plebisitlerle yönetmeye başlamaları
. kişi kültü yaratılmasına bizzat önderlik etmeleri ve katkıda bulunmaları
. kişisel diktatörlüğe kaymaları
. kuvvetler ayrımını ve yargı bağımsızlığını ihlal ederek yürütmenin üstünlüğüne gitmeleri; yasama'yı işlevsizleştirmeleri
. parti-içi anti-demokrasi, lider sultası
. siyasi liderlerin seçimle gelip, otoriter ve monokratik tek-adam rejimleri kurmaları
. devletin ve bürokratların mafya ile işbirliği yapmaları
Buradaki suçlar siyaset teorisinde ve ekonomi politikte bir sistem kritiği olarak kısmen yer almakla birlikte hukukta (iç ve dış) ve siyaset kriminolojisinde büyük ölçüde görmezden gelinmiş, normatif eleştiriden ve etkin yaptırımlardan muaf tutulmuştur. Artık pozitif ceza hukukuna (ulusal ve uluslararası) girmeye başlamalı ve "kanunlu" suçlar ve cezalar arasında yer almalıdırlar.
. Baskı ve sömürü
. Çocukların, kadınların ve göçmenlerin özel sömürüsü
. Eşitlik olmadığı ve istenmediği için nüfusların önemli bir bölümünün eğitim, sağlık ve diğer kamu hizmetlerinden yoksun bırakılması
. Eşitsizlik
. Firma düzeyindeki bu fiillere devletin ve bürokrasinin göz yumması veya işbirlikçilik etmesi; yasama(ma) yoluyla, ortaklıkla, çeşitli ekonomi politikalarıyla ve "kamu diplomasi"siyle. Çoğu devletle birlikte işlenen suçlardır. Diğer iki bölümle örtüşenler az değildir.
. Gelir ve servet bölüşümü eşitsizliği
. Hegemonik ideoloji ve baskı
. İmkan ve kaynak eşitsizliği
. "İş kazaları" kisvesi altında işlenen "sanayi cinayetleri": (Özellikle tersanelerde, madenlerde, büyük inşaatlarda işverenin yeterli iş güvenliği tedbirlerini almamasının ve devletin denetlememesinin sonucu olarak meydana gelen)
. İşçi ve emekçi sınıfın aleyhine yasalar çıkarılması
. İşkence aletleri imalat ve ihracatı
. İşsizlik ve istihdam açığı
. Köle emeği
. Savaş sanayii
. Silahlanma ve silah ticareti
. Sömürü: İşçilerin ve emekçilerin 4'lü sömürüsü: (1) üretici olarak, (2) tüketici olarak, (3) vergi ödeyicisi olarak, (4) savaşın yükünün finansal ve yaşamsal bedelinin ödeyicisi olarak
. "Ücret köleliği"
. Vergi adaletsizliği: Dolaylı vergiler, vergilendirmede müterakkiliğin yetersizliği ve büyük sermayelerin yeterince vergilendirilmemesi
. Yabancılaşma (ürüne, emeğe, doğaya, insan türüne, kendine olmak üzere çok boyutlu)
. Yedek işsizler ordusu yaratılması
. Yolsuz ihaleler, kayırmalar, peşkeşler (arazi, vergi muafiyeti)
Kapitalizmin iç hukukta yaptırımla karşılaşmayan yukarıdaki suçlarına ek olarak yine devletler hukukuna, uluslararası insan haklarına ve uluslararası ceza hukukuna aykırı politikaları ve suçları da vardır:
. Başka ülkelerin yerli nüfusunun çok-uluslu şirketler tarafından ucuz emek olarak sömürülmesi
. Executive Outcomes, Blackwater, Wagner gibi paralı asker birlikleri ve savaş donanımı bulunan özel katil şirketlerinin başka ülkelerde darbe, iç-savaş, vb. faaliyetlerde bulunmaları
Devlet-Şirket vurgunları
Doğal kaynak talanı
Emperyalizm
Haydutluk
İç suçların benzerleri
İnsan hakları ihlali
İşgal, istila
Kolonyalizm
Kota, ambargo, boykot
Kölelik ve ticareti
Saldırgan savaş
Silahlanma
Sömürü
Ticarete zorlama, "açık kapı" dayatması
Rothe/Bassiouni (1) tarihte iktidar ve gücün suistimalinin çok yaygın olduğunu, hakim ve yönetici sınıfların emrindeki devlet aktörlerinin topluma beşeri, sosyal ve ekonomik zarar verdiğini, ("haklı") "savaş" kisvesi altında kolonizasyon, baskı ve zulüm yaptığını söylüyor. (1) İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra soğuk savaşın başlamasıyla birlikte, kolektif ve kurumsal şiddetin arttığını vurguluyor. Ulus-devletlerin kararlarının ürünü olan devletler hukukunun bunu ya doğrudan görmezden geldiğini ya da uluslararası ceza hukukunun barışı, adaleti ve insan haklarını (devletlere karşı) korumaktan çok güçlü devletlerin öz çıkarlarını gözettiğini belirtiyor. (1) Yönetici sınıf oligarşilerinin kerameti kendinden menkul "öz-tanım"larla meşruiyetlerini kolladıklarını ekliyor. Bu kurguda yer alanların failler, destekçiler, pasif seyirciler olduğunu ve hepimizin vebali bulunduğunu ifade ediyor.
Devlet suçlarına karşı ilgisizliğin, kayıtsızlığın ve pasifliğin hâlâ ağır bastığını (7), insanların haksızlıkları ve suçları insan doğasına bağlayarak geçiştirmelerini eleştiriyor (9). Pozitivistler, rölativistler, doğal haklar taraftarları olarak gruplanabilecek hukukçular arasında, hem iç ceza hukuku hem uluslararası ceza hukukunda birincilerin, yani legal pozitivistlerin en etkili grup olmaya devam ettiğini de ekliyor. (10)
Kitle kıyımlarını denetlemek ve önlemek, failleri—bireysel ve kolektif—cezalandırmak için hem iç hem dış planda normatif kararlara ve uygulama mekanizmalarına gerek vardır. (12) Normatif seçimlere şunlar dahildir: Uluslararası ceza hukukunda devletlerin cezaî sorumluluğu olacak mıdır; iç ve dış ceza hukukunda grupların ortak cezai sorumluluğu olacak mıdır? (12)
Bütün devletlerin ulusal ceza hukuklarının incelenmesi halinde görülüyor ki hiçbirinde devlet suçu diye nitelenen bir şey yoktur. Ayrıca, devlet hiçbir şekilde kolektif olarak sorumlu tutulmaz. Uluslararası ceza hukuku devlet suçlarına yaklaşmaya çalışırken bu adı kullanmaz: Yalnız saldırı savaşı, soykırım, insanlığa karşı suçlar ve işkence kapsamına kendi adlarıyla dahil edilir.
Saldırı (savaş) konusunda hiçbir uluslararası antlaşmada fail suçlanmaz ve neo-emperyalist egemenlik ve sömürü biçimleri dahil edilmez. Soykırım yalnızca ulusal, etnik, veya dini gruplara inhisar ettirilir, sosyal ve politik grupları dışarıda bırakır…. İnsanlığa karşı suçlar için bir devlet politikasının ispatını şart koşar ve devlet-dışı aktörlere teşmil edilmez… Ayrıca, teamülî ve örfi uluslararası hümaniteryen hukuk da iç çatışmalara uygulanmaz; böylece bu bağlamdaki devlet suçlarına hukuk erişemez. İşkence sadece devlet aktörlerinin itiraf almak için yaptıklarıyla sınırlanır. Terorizm hiçbir antlaşmada kapsamlı tanımlanmamıştır ve devletin fiillerini içermez. Ancak 12 konvansiyonla devlet-dışı aktörlere uygulanır.
Çevre suçları neredeyse hiç dahil edilmemiştir. Küresel ısınma ve zehirli atık konuları da uluslararası ceza hukukunun dokunmadığı konulardır. Cinayet iç hukukta her devlette suçtur ama uluslararası hukukta ancak kitlesel olduğu zaman suç olarak görülür. (15)
Devlet suçlarının en büyükleri tarih boyunca iktidar sahiplerinin nüfusların çok büyük çoğunluğu üzerinde politik, ekonomik ve askeri hegemonya kurmaları şeklinde tezahür etmiştir. Cinayetler, kölelik, işkence, medeni-ekonomik-siyasal-kültürel haklardan yoksun bırakmalar ve öteki baskı ve sömürü biçimleri -içte ve dışta-, bütün bunlar aynı kontinuum üzerinde yer almış devlet suçlarının ürünüdür. Hepsi de normatif yaklaşım ve uygulama zaafları yüzünden mümkün olmuştur; faillerinin yanına kâr kalmıştır. Bunda uluslararası topluluğun ve hukukun sinik reel-politik anlayışının rolü büyüktür. (17)
İktidar hırsının ve servet düşkünlüğünün insani, sosyal, ekonomik adalet değerlerinden üstün tutulması uluslararası ilişkilerde yeniden hortlamıştır. (19) Belki tamamen ortadan kaldırılamaz ama zararları sınırlanabilir.
Devlet suçları konusunda yeterli hukuki normların olmamasının ve bunların istikrarlı uygulamalarının bulunmamasının iki temel soruya yol açtığını belirtiyor Bassiouni:
. İç ve dış ceza hukukları arasındaki boşlukları nasıl dolduracağız?
. İç ve dış hukuklar arasındaki örtüşmeleri nasıl halledeceğiz?
. Uluslararası hukuki rejimleri ve bunların alt-rejimlerinin birden fazla olması halinde bunları nasıl bağdaştıracağız?
. İç ve dış hukukların zorunlu uygulama kabiliyetlerini nasıl değerlendireceğiz?
. Zorunlu olmayan hukuki ve sosyal riayet mekanizmalarını nasıl geliştireceğiz?
Yukarıda söylenenlerin bir kısmının biraz ütopik bulanlar olabilir. Ne var ki yeni hukuk yaratmak için biraz da ütopik olmak gerektiği tümüyle yadsınabilir mi?
KAYNAKÇA
Biermann, Werner ve Klönne, Arno, Kapitalizmin Suç Tarihi. Ankara : Phoenix Yayınevi, 2007.
Gerger, Haluk, Kan Tadı : Belgelerle ABD'nin Kara Kitabı. İstanbul : Ceylan Yayınları, 2004.
Green, Penny ve Ward, Tony, State Crime : Governments, Violence and Corruption. London: Pluto, 2004.
Head, Michael, Crimes Against the State. Surrey : Ashgate, 2011.
Kurtgözü, Kerem (çev.), Kapitalizmin Kara Kitabı. İstanbul : Evrensel Yayınevi, 2012.
Rothe, Dawn ve Mullins, Christopher, haz. , State Crime : Current Perspectives. New Jersey : Rutgers, 2010.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, İşkence Raporu, II cilt. (İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sema Pişkinsüt ve arkadaşları tarafından hazırlanan TBMM yayını.)
Siyaset, bir anti-iktidar teorisi ve pratiği olmalıdır
Değişiklik derseniz bu anayasa elde kalır, yeni anayasa derseniz, bu meclisin bunu yapacak ehliyeti ve temsilci niteliği olduğu tartışmalı
Siyanürlü muazzam atık toprak kütlelerini tasfiye etmek için 400 bin kamyon gerekir diyerek bu saatte işin imkansızlığını ima eden bakanlar, bunu bilmiyorlar mıydı? Niye bu yönteme izin verildi? Gangster şebekesinin bu yığını arkasında bırakıp sıvışacağı belli değil miydi? Nal toplamak devlete mi düşerdi?
© Tüm hakları saklıdır.