Esad, tam da işler onun lehine dönmüş, ABD bile “Esad’ın gitmesi artık önceliğimiz değil” demişken, kendi halkına karşı kimyasal silah kullanmış olabilir mi?
Olabilir, çünkü ülke yönetimini tek adama bırakacak bir sistemi oylamak üzere referanduma gittiğimiz sırada en yüksek yöneticilerimizin bu olayın hemen arkasından yaptıkları açıklamalarda da belirttikleri üzere, “kararları tek adamın verdiği ülkelerde bunlar olabilir.”
Olamaz çünkü Esad’ın böyle bir saldırının karşılık görebileceğini, hiç değilse ABD’nin tutumunu tersine döndürebileceğini az da olsa tahmin etmemesi beklenemez.
Bunu tahmin eden Esad, bu saldırıyı tek destekçisi Rusya’ya danışmadan yapmış olabilir mi?
Bakın işte bu hiç olamaz.
Peki Rusya, açıkça desteklediği, uçaklarını, askerlerini gönderip yardımcı olduğu Esad’ın sonunu getirebilecek bu saldırıda, ABD ile önceden üzerinde anlaşmaya varılmış bir plan-proje olmadan Esad’a olur vermiş olabilir mi?
Diplomaside 44 yıl ve bunun çoğunu da NATO, stratejik-askeri konular ve silahsızlanma müzakerelerinde geçirmiş ve uzun yıllar Rus diplomasisi ile iç içe yaşamış bir kişi olarak söylüyorum: Bu da olamaz.
Ama Türkiye açısından işin esası bunlar değildir.
Esad’ın kimyasal silah kullanıp kullanmaması, ABD füze saldırısı, Rusya’nın tutumu Türkiye’yi neden ilgilendirir? Sadece Esad’ın işbaşından uzaklaştırılması için mi?
Yine üst düzey yöneticilerimizin peş peşe gelen, aceleye getirildiği, hatta düşünmeden yapıldığı izlenimini veren açıklamalarından anlaşıldığı kadar; bu sorunun yanıtı, “evet” tir.
Esad’ın gitmesinin en tahmin edilebilir sonucu, Suriye’nin bölünmesidir. Bu konuda hâlâ duraksaması olan varsa, devlet yönetiminden hemen ayrılıp, kendisine daha zararsız bir ilgi alanı seçmelidir.
Suriye bölündüğü takdirde, ABD ve Rusya’nın doğal müttefiki, en etkili grup-bölüm, kim-neresi olacaktır?
Suriye’nin kuzeyinde kurulacak bir Kürt Federe Devleti ve YPG/PYD değil mi?
Peki biz yıllardır ve daha düne kadar “YPG/PYD bir terör örgütüdür. PKK’nın Suriye kanadıdır” demiyor muyduk?
Şimdi neden en istemediğimiz olasılığı iyice gerçekleşme yoluna sokan ABD müdahalesini böylesine canla başla destekliyoruz?
Bir de hangi akla hizmet, “Esed vurulmalı, kırılmalı, bir daha kendi halkına saldıramayacak hale getirilmeli, uluslararası yargıya sevk edilmeli” diyoruz?
Bırakın çok daha ileriyi, burnumuzun ucunu mu göremiyoruz yoksa akıl tutulmasına mı uğradık?
Bu benim aklıma gelenler, Türkiye’yi yönetenlerin aklına gelmediğine göre, demek ki onca yılımı diplomaside, müzakere masalarında boşuna geçirmişim. Türk, Osmanlı tarihlerini boşuna okumuşum. Tarihten vazgeçtim, benim yaşam sürem içinde yaşanmış, bir kısmına büyükelçi olarak tanıklık ettiğim Orta Doğu’da Irak’ta ve dünyanın daha başka yerlerinde neler olduğunu boşuna öğrenmişim.
Yazık. Keşke başka bir meslek seçseydim.
* “Nasıl oluyor da oluyor?”, rahmetli Tekin Aral’ın çıkardığı “Fırt” mizah dergisinin, “olmayacak işler” bölümünün başlığı idi.