Lafı uzatmamak ve kurulan tuzaklara düşmemek gerek.
Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kararının bir “kıymeti harbiyesi” yoktur.
YSK İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal etmeseydi de kararının bir değeri olmayacaktı.
Olmayacaktı çünkü Türkiye’nin gerçek gündemi, ülkenin neresinde olursak olalım hepimizin gönülden desteklediğimiz, giderek bütün ulusun sahip çıktığı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’nun mazbatasının kendisine iade edilmesi değildir.
Ülkenin gerçek gündemi, meşruiyetini yitirmiş bir yönetimin en kısa zamanda, seçim yoluyla görevden ayrılmasını sağlamaktır.
CHP dâhil muhalefetin bunu bir türlü açıkça söyleyememesi ve buna uygun bir strateji belirlemekten dikkatle ve ısrarla uzak durması, daha da vahimi, “2023’teki seçime bugünden hazırlanıyoruz.” gibi anlamsız bir yaklaşımla, meşruiyetini yitirmiş bir yönetimin “dört yıl seçim yok” söyleminin peşine takılacağı izlenimini vermesi, ülkenin gerçek gündemini ortadan kaldırmaz. YSK olayının, seçimle gitmemek kararlılığının en son ve en çarpıcı örneği olduğunu gören herkes bu gerçeği her geçen gün daha sık ve güçlü ifadelerle dile getirmektedir. Bu arada, AKP’nin yıllardır yaratmak ve yerleştirmek istediği korku duvarı da hızla aşılmaktadır.
Bu yönetim İstanbul seçimini yeniletmekle, kendi meşruiyetini yine kendisi ortadan kaldırmıştır. Erdoğan ve AKP’nin, hukuku ayaklar altına alarak İstanbul seçimlerini iptal ettirmesi (Bu tutum o kararı veren yargıçları hiçbir şekilde aklamaz ve sorumluluktan kurtarmaz), 16 Nisan 2017 halkoylamasını ve 24 Haziran 2018 cumhurbaşkanlığı seçimini de geçersiz kılmış dolayısıyla o seçimle işbaşına getirilmiş olan kişi de -zaten başta diploma konusu olmak üzere o görev için gerekli koşulları taşıdığı yıllardır tartışılmaktadır- meşruiyetini yitirmiştir.
Bütün bunların üzerine, tek adam rejiminin yürürlüğe sokulmasından sonra bir kişi ve başında bulunduğu yönetim tarafından atılan neredeyse her adım, Anayasa’ya ve hukuk devletinin ilkelerine aykırı olmakla, yönetimin meşruiyetini daha da tartışmalı kılmıştır.
On altı yıllık AKP, bir yıllık tek adam yönetimi, Türkiye’yi içte ve dışta altından kalkılabileceği çok kuşkulu sorunlarla karşı karşıya getirmiştir. Türkiye’nin içine düştüğü bu vahim durumdan, onu bu duruma düşüren kişi ve yönetim tarafından çıkarılabileceğini düşünmek ise insan zekâsına hakarettir.
Uzun lafın kısası, Türkiye’nin tek ve gerçek gündemi, tek adam yönetiminden ve tek adamdan kurtulmaktır.
Artık, yenilenecek İstanbul seçimi dâhil strateji buna göre belirlenmeli, programlar buna göre yapılmalı ve her adım buna uygun olarak atılmalıdır. Daha açık bir ifade ile Türkiye’nin gündemi, tek adamı, demokrasi içinde kalarak ama her alanda, her an, her konuda direnerek sonunda da sandık yoluyla ancak en kısa zamanda görevden ayrılmaya zorlamak ve tek adam rejimini değiştirmektir. Bu demokratik bir hak, ülkenin geleceğini kurtarmak isteyen herkes için kaçınılamayacak, kutsal bir görevdir.
İstanbul seçimini almak bu amaca giden ilk adım olarak düşünülür, planlanır ve gerçek gündem gözden kaçırılmazsa ancak o zaman her şey çok güzel olacaktır.