Haziran ayında, Türkiye dahil, dünyanın pek çok ülkesinde hayat yeniden başlıyor. Dükkanlar açılacak, işyerleri çalışacak, bazı okullarda kısa süreliğine de olsa dersler yapılcak. Gençler üniversite imtihanına girecek, doktorlar, dişçiler muayenehanelerine, dikkatlice ve titizce kuşkusuz, ama hasta kabul edecek. Öte yanda zamlar ve işsizlik iyice insanın aklını, kalbini, hayatını mahvedecek kadar artacak gibi görünüyor.
Normal hayatta sahneden ayrılmayan ama krizin yükünü üstlenmemek için bir kenara çekilmiş dünyanın vahim liderleri, Trumplar, Bolsanoralar, Duterteler (hepsini sayamıyorum, Putin bile yeniden ortaya çıkacak sanki.
"Yeni" yaşam başlıyor. Belki sonraki iki ay, biraz engebeli, ama ürkütecek sayıda ölüm ve hastalık olmadan devam eder. Ama bahar aylarındaki vahim tablo ufukta şekillenir; her şey simbiyotik bir şekilde geçmişi içinde taşır. Yaavaaş, yaaavaaaş... Kış yaklaştıkça Mart-Nisan 2020'de olduğumuz noktalara, hastalık ve ölüm oranlarına geri döneriz. O kadar da değil diyorlar. Umalım. Peki. Tamam, ikinci dalga zayıflamış Covid-19 çılgınlığı... Ama sadece o mu?
Tatil yerlerinde olabilecekleri düşünmek bile istemiyorum. En lüks tatil mekanları iddialarını becerebilirlerse ne âlâ; ama ortalama ve ortanın altındaki yerlerde hayat, hiç kuşkusuz, geçmişte nasıl idiyse, o günlerin aşağı yukarı bir fotokopisi olarak sürecek. Sonra da meyveleri toplanacak. Otel ve pansiyonlardan hastanelere taşınacak insanlar, uçaklar ile büyük kent hastanelerine getirilecek önemli şahsiyetler, belki altmış beş yaş üstüler, çocuklar, orta ve alt-orta yaşlılar. Getirilmeyip, getirilemeyip ölenler...
Dünya liderlerinin fiziki ve akıl sağlığı ve izan durumuna bakarak değişebilecek dünyanın politik/ekonomik tablosu... Bunu öngörmek daha da zor. (Umarım zordur daha doğrusu.) İki yol olduğunu biliyoruz: yaygın ve eşitlikçi demokrasi sayısında artış veya çoğul akıl efendilerinin tahminine göre faşizme doğru açılıp genişleyen otoban.
Tabii her şey bu kadar hızlı olmaz. Yavaş yavaş, çok da çaktırmadan... Sabredin. Sabredin ve başınıza gelecekleri görün. Yavaş yavaş, Covid-19'un düşürdüğü karbon salımlarının yükselişi, petrole, kömüre dönüş... Olmuş olan, zar-zor iyileşmiş hava kalitesinin göz göre göre bozulması ile birlikte, diğer her şeyin "tıkırında" çöküşe gitmesi. Hepsinin bir sembolü olarak kasım ayının ilk salı günü Donald Trump'ın yeniden ABD'ye başkan seçilmesi ve bunu peş peşe izleyecek, diğer ülkelerdeki aşırı sağ eğilimli liderlerin siyaset sahnesini doldurup boğması... Hani ekonomide bir terim vardır: çarpan (multiplier)- misali. Aklıma gelen en uygun söz.
Bana inanmazsanız kendi sitemiz, T24'te okuyun. Kahin Ekonomist Nouriel Roubini çoktan söylemiş: "En az on yıl sürecek küresel bir depresyonla karşı karşıyayız." Hızla düşüşten sonra epey epey uzun sürecek küçülme dönemi. Kaybolan işler kısmen geri dönebilecek. Maaşlar düşecek, sosyal güvenceler azalacak, işlerin büyük kısmı part-time olacak. İşini elinde tutabilenler için ise iş güvencesi iyice azalacak.
Doğal olarak ekonomik sorun, sosyal ve politik sorunlarla iç içe geçecek. Ve işte kapılarımızı zorlayan faşizm... İkinci Dünya Savaşı öncesi Almanya, 1933'te Hitleri'in iktidara gelmesi ile sona eren Weimar Cumhuriyeti, Berlin'de, 27 Şubat 1933'de Parlamento binası, yani Reichstag'ın yakılması... 10 Mayıs 1933'de, Berlin’in Opera Meydanı’nda toplanan 70 bin kişinin, kamyonlar ve el arabaları ile aralarında ünlü Alman şair ve yazarlar Heinrich Mann, Erich Maria Remarque, Joachim Ringelnatz’ın eserlerinin de bulunduğu 20 bin kadar kitabı yakması... Amerikan Newsweek dergisi, Nazilerin kitap yakma törenini "Kitapların Soykırımı" diye nitelemişti. Kitapları yakılan Alman şair Heinrich Heine daha 1821 yılında şöyle yazmıştı: "Bugün kitap yakanlar, yarın insanları da yakarlar."
Birileri yanıldığımı söylesin lütfen. Yatırımcılar, petrol ve doğal gaz için kayaları çatlatmaktan vazgeçecek, kömürü terkedip, güneş ve diğer yeni-yenilenebilir enerji kaynaklarını yürürlüğe sokacak. İklim felaketi önlenecek. Birleşmiş Milletlere üye 194 ülkenin halkı ve geriye kalan 9-10 ülke (oraya üye olmayanlar) Trumplara değil, yeşil-demokratik liderlere oy verecek. Eh böyle olunca da ekonomi patronları çarnaçar, alışılmış battal seçenekleri bir kenara bırakıp yeni tür yatırımlara girişecek, Bunlar da çok sayıda yeni/eski işgücü gerektireceği için işsizlik de eriyip gidecek.
10 Mayıs 1933 de Berlin'in Opera Meydanı'nda kitaplar yakılıyor. Ondan önce 27 Şubat 1933te de Reichstag, yani Parlamento binası yakılmıştı.