Bu sabah Sinan Oğan’ın MHPden aday olmayacağını iddia eden tweetlerle uyandım. Önce bunların yine benim gibi saf kişilerle eğlenmek isteyen trollerin işi olduğunu düşündüm, ancak gerçek olduğunu anlayınca haliyle hızla uyandım. Bence bu çok yanlış bir karar. MHPli, ülkücü, Kürt, Kürtçü, solcu, dindar, ulusalcı ne olduğunuz önemli değil, Türkiye için kötü bir karar. Açıklayayım;
Öncelikle şunu belirtmem gerek, ben siyaset bilimciyim, işim soru sormak. Siyaset yapan herkese ulaşmaya çalışırım, herkesi dinlemeye, düşüncelerini yansıtmaya. Benim için kıymetli olan kişiler, yazılması ya da yazılmaması için benimle açık açık konuşan kişilerdir, zamanında “tamam konuşalım” ya da “yok ben konuşamam bu konuda” diyebilen kişidir. Konuşurum derse gerçekten konuşan, yazılmasından çekinmiyorum dediğinde son dakikada fikir değiştirmeyenlerdir. Bu kişilerin sözlerini yansıtmak onlarla hemfikir olmak değil, onların fikirlerini bir tartışma içine yerleştirebilmektir. Ben Twitter’ı da araştırma yaptığım konularda hızlı geçen gün içinde bir tür interaktif kütüphane olarak kullanıyorum, ilginç bulduklarımı ‘RT’leyerek, farklı takipçilerin görüşlerini alıyorum. Beni bir süre izleyenler bunu anlayabiliyorlar, ancak yeni olanlar için “bunu nasıl retweetlersin, sen de mi Brütüs” tepkileri olabiliyor. Yani beni takip etmek, farkındayım, belli bir tolerans seviyesi gerektiriyor, hiç beğenmediğiniz fikirlerin ansızın gözünüzün önünde oluvermesine sabretmeniz gerekiyor. Buna tepki göstermeden izleyebilen çok nadir “troll olmayan” siyasetçilerden birisidir Sayın Oğan, ya da benim için Sinan hocam.
MHP milletvekili, Dr. Sinan Oğan’ı Twitter’dan tanıdım desem yeridir. Belki Gezi zamanları, belki öncesiydi. Her zaman düşünceli, akademik boyutta ince detaylara özen gösteren, sözünün eri ve cesur birisi olarak tanıdım. Bana ne zaman “Tamam Pınar Hanım size bu konuda yardımcı olabilirim” dediyse mutlaka iki eli kanda olsa gecenin ikisinde üçünde email yollamış, tüm sorularıma detaylı, dobra, açık cevap vermiş birisidir. Sinan hocamızın kaçamak cevap verdiğini gören olmamıştır.
Sonrasında Ankara’ya geldiğimde de kendisiyle bir kez TÜRKSAM’da Ramazan ayının ilk günlerinin sabahında tanışma şansım oldu. TÜRKSAM’daki diğer araştırmacılarla ne kadar uyumlu çalıştığını, gençlere yol gösterdiğini, imkanlar sağladığını görme imkânım oldu. Doğruyu söyleyeyim, fikir almak için email, telefon yoluyla pek çok kişiyle görüşsem de, yüzyüze görüşmeler, hele de devlet kurumlarında insanlarla, Türkiye’de bana çok zor geliyor. Çoğunun belki fark etmediği bir kibri, insanlara bir yukarıdan bakışı ve en kötüsü derin bir şüphesi var.
Twitter’da onlarca kişiyle olan sohbetlerini dikkatle inceledikten sonra Sinan hocayla tüm cesaretimi toplayıp görüştüm. Açıkçası hayal kırıklığına uğramaktan korkuyordum. Ya o da diğerleri gibi küçük dağları ben yarattım, hadi ayağıma kapanın stilinde birisiyse gerçek hayatta diye….
Bin şükür, Sinan hoca aynen Twitter’daki gibiydi, Ramazan sabahının mahmurluğu hepimizde gözlenirken o son derece enerji dolu, içten ve rahat birisi olarak kapıyı açtı. Bekletmedi, tepeden bakmadı, sorgulamadı, önce Amerikan ardından İran sonrasında İsrail projesi ilan etmedi. Hatta bana üzerinde hala düşündüğüm “vatanseverlik, milliyetçilik nedir? Aralarındaki çizgi nedir? Neden ülkücü sözünden korkuyorsunuz? Neden milliyetçiyim demeye çekiniyorsunuz?” sorularını sordu. Konuşmamızın akışında son derece önemli ve kıymetli sorulardı bunlar.
Sinan hoca küçük incelikleri olan birisi. Şimdi yazacaklarımı Ankara’da biraz zaman geçirmiş kişilerin bildiğini, anlayacağını umuyorum. Mesela sizinle konuşurken bir yandan üç telefon görüşmesi yapmıyor. Telefonlarının susmadığını yanan ışıklardan görebiliyordum, ancak kendisi hiç konuşma bütünlüğünü bölmedi. Çok keyifli, düşündürücü, ve öğretici bir görüşme yaptık, TÜRKSAM’dan çıktığımda, MHP ben görmeyeli çok güzelleşmiş, umut var dedim kendi kendime.
Sinan hoca farklı grupların sesi oldu Meclis’te bu güne kadar. Genellikle de seslerini kimsenin duymak istemediği grupların. Mağrur ve çoğu zaman çok mağdur ettiğimiz gazilerin, cenazeden sonra unuttuğumuz şehit analarının, evlatlarının, eşlerinin; uzak diyarlarda kimliğini korumaya çalışanların. Bunlar benim anımsayabildiklerim…. Duygu sömürüsü yapmadan, salya sümük ağlamadan, tane tane gerçekleri paylaştı bizimle. Doğruyu söyleyenin dokuz köyden kovulduğu topraklarda, üstüne 70 kişi atladı Meclis’te. Basına yansıyan fotoğraflar ürkütücüydü. Yumruklar, tekmeler, onlarca kişinin arasında Sinan hoca. Twitter’dan şunu sorduğumu anımsıyorum, “Sinan Oğan yapılı güçlü birisi değil de, çıtı pıtı bir hanım olsaydı, çoktan o dayaktan beyin kanaması geçirmişti, o zaman ne yapacaktık” Kendisine herkes geçmiş olsun dedi, HDP’liler, CHP’liler, bazı AKP’liler… Bizler Sinan hocanın sağlığına kaygılanırken, o hala Türkmenlerin durumu üzerine çalışıyordu.
Fikirlerimiz, siyasi görüşlerimiz farklı olabilir. Ancak her görüşte, her davada namusuyla, canıyla başıyla, dişiyle tırnağıyla savaşanlar vardır. Sinan Oğan MHP için büyük bir kazanımdır. Ülkede bugün bir araştırma yapılsa belki MHP’den adı bilinen tek milletvekilidir. Kocaman cesur bir yürektir aynı zamanda. Davada yanınızda olsun istediğiniz ancak karşınızda ise de onurlu düşman belleyebileceğinizdir. Sizi sırtınızdan vurmayacağına emin olacağınız birisidir.
Neden gelecek seçimde aday olmayacağını bilmiyorum, ancak tüm MHP’lilere, ve MHP’li olmayanlara ricam Sinan Oğansız neler kaybedeceğinizi düşünmeniz Meclis’te…Yokluğu hepimiz kaybı olacak çünkü… Milletvekilliği de diğer işler gibi öğrenilen bir kariyer, ve ülkemizin elinizi kaldırıp indirmekten öteye gidebilen milletvekillerine ihtiyacı var. Destek vermenizi istediğim bu yazıda sadece Sinan Oğan gibi görünebilir, ancak elbette bu rica Sinan hocanın kimliğinden çok daha ötesini kapsıyor. İyi milletvekilleri kolay yetişmiyor, vatana hizmet eden insanlara değer verilmesi ve küçük hesaplar uğruna vatan aşklarının harcanmaması umuduyla.