Yirmi yıl kadar önceydi, siz Kanal 7'de program yapıyordunuz Özlem Hanım. Mağdurun dilini konuşuyordunuz. Haktan, adaletten, özgürlüklerden, ille de kadın haklarından konuşurdunuz konuklarınızla. Başörtüsü yasakları, örtülü oldukları için üniversiteye sokulmayan genç kızlarımız, toplumda ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören Müslüman muhafazakâr kesimler, özellikle de kadınlar….
Dönemin devlet ideolojisinin, insanların inançlarına, yaşam biçimlerine, hak ve özgürlüklerine saldırısı olan bu haksızlıklara, adaletsizliklere karşı sizinle beraberdim. Zor olduğunu biliyordum ama ancak demokratik ortamda serpilip gelişebilecek özgürlükçü laikliği, kadın haklarını, sizlerle birlikte adım adım kazanabileceğimizi hayal ediyordum. Umudum kadınlardaydı, muktedir erkeklerin aramıza soktukları kamayı birlikte çekip çıkarabileceğimizi, kol kola, yan yana yürüyebileceğimizi düşlüyordum. Böyle bir "sazan" tarafım vardır benim. Beni iyi insan olmaya yaklaştıran o sazan tarafımı severim, zaman zaman hatalar yaptırsa da...
Sonraki yıllarda da izledim sizi Özlem Hanım; AKP İstanbul Kadın Kolları başkanlığınız sırasında, hangi kesimden, hangi partiden, ideolojiden olursa olsun hak ve özgürlük konusunda kadınları ortaklaştırmayı amaçlayan toplantılarda, konferanslarda, tartışmalarda. Onurluydunuz, dik duruyordunuz, eril iktidara baş eğmeyen bağımsız bir duruşunuz vardı. Sizin, kendinizi bitirdiğiniz son Meclis oturumunda kastettiğiniz anlamda olduğu kadar siyasî anlamda da ahlaklı olabileceğinizi düşünmüştüm doğrusu.
İktidar bozar derler, siyaset de bozuyor insanı. Hele de egemenlerin himâyesinde, eril güce bağımlı olarak yapılan, yükselmenin (bana sorarsanız alçalmanın) bedeli reislere merbutiyet/bağlılık olarak ödenen siyaset. O siyaset; iradenizi, bağımsızlığınızı, onurunuzu ipotek altına almış eril iktidarın baskı ve zulmünün mağduru kadınları, onursuz ahlaksız ilan etmeye kadar vardırıyor sizi.
Daha önce, insan haklarına aykırı çıplak arama uygulamalarını belgeleriyle, tanıklıklarla açıklayan Dr. Gergerlioğlu'nu yalan söylemekle itham etmiştiniz, hemen ardından el yükselttiniz, teröre destekle suçladınız. O arada, çıplak aramadan geçirildiklerini açıklama cesareti gösteren -bir zamanların Özlem Zengin'i gibi- cesur, başı dik, ahlaklı, onurlu kadınları da bir senaryonun parçası olarak niteleyip sonunda onursuz ahlaksız ilan etmekten hicap duymadınız.
Gergerlioğlu konusundaki ihbar ve saldırılarınız meyvesini gecikmeden verdi. Dosyaları yıllarca bekleten Yargıtay, önceki günkü Meclis oturumunun hemen arkasından Gergerlioğlu hakkındaki 2 yıl 6 ay hapis cezasını kesinleştirdi. Karar okunduğu anda milletvekilliği düşecek. O Gergerlioğlu ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, açık ara en namuslu, en onurlu, en barışçı milletvekilidir, terörle ilişkisi olabilecek son kişidir.
Kendi onurunuzu ve bir zamanlar sahip olduğunuz zehabına kapıldığım siyasî etik değerlerinizi çiğneme pahasına, eril iktidar odaklarına teslim oldunuz. Şimdi, kadınlara onların diliyle hakaret etmekten, kin ve nefret dilini kullanmaktan kaçınmıyorsunuz. On dört yaşındaki oğulcuğu öldürülmüş anneyi yuhalatan, oğlu Gare'de kalleşçe kurşunlanmış anneyi parti kongresine bağlatıp acısını siyasî ranta dönüştüren zihniyet, kafanızı ve vicdanınızı esir almış.
Başa dönersek: İktidar bozar, siyaset kemirir. İktidara teslim olan kadının onurunu, ahlakını, vicdanını koruyamayacağının örneğini verdiniz.
Yıllar önce özgürlükçü, cesur, onurlu, pırıl pırıl bir genç kadın olarak tanımıştım sizi. Şimdi üzülüyorum; hem insanî vicdanî değer yitimine uğramış olan sizin için, hem de bir kez daha hayal kırıklığına uğrayan kendim için.