26 Haziran 2022

Eksik bir şey mi var?

Zaten eksikliklerimizin hepsi aşkı bulduğumuzda anlamsızlaşmıyor mu? "Terliklerimle gelsem sana, sonunda aşkı bulmuş gibi" diye biten şarkı, bize aradığımızın ne olduğunu da açıkça gösteriyor nihayetinde. Üstelik gelirken de eksiğiz, ayağımızda ayakkabılarımız bile yok ama ne önemi var, aşkı bulmuşuz

Evde çayın, şekerin bitmesi korkunç bir eksikliktir. Sebzelikte soğanın kalmayışını pek dert etmeyiz ama çayın olmaması gerçekten dayanılmazdır, tam bir trajedidir. Çay, sanki sadece bardağa değil de hayatımıza dolar çünkü. "Çayı demledim" cümlesini duyduğumuzda o an için sanki yaşamımızın geri kalanında karşılanmayı bekleyen diğer tüm ihtiyaçlarımız anlamsızlaşıverir. Çözülmeyi bekleyen problemler, halledilmesi gereken işler, çayın demlenmekte olduğu bilgisini işleyen beyin korteksimizin vücuda; "Bak çayın da birazdan hazır, tamam artık rahatla, paniğe gerek yok" bilgisini yayar.

Çayın, bu topraklarda "her şey" oluşunun delilleri de çoktur. Nadir Göktürk'ün söz ve müziğini yazdığı, Hüsnü Arkan'ın yorumundan içtiğimiz "Eksik Bir Şey" gibi... Şarkıda, "Bak çayım, sigaram her şeyim tamam" derken bir yandan Anadolu kanaatkârlığının en demli hâlini yudumlar, bir yandan da birey olarak varoluşsal gereksinimlerimizi, biri yakılarak diğeri demlenerek tüketilen iki bitkinin yapraklarına indiririz. İki kuru yaprak eksiğimizi giderir ve böylece ihtiyaçlarımızı sadeleştirerek yüklerimizi hafifletmiş olmanın verdiği mutlulukla kendimizi olabildiğince tamamlanmış hissederiz…  

Çay gibi sıcacık bir şarkıdır "Eksik Bir Şey"… Hüsnü Arkan bu şarkıdaki yorumuyla; yalnızlığa alıştım diyenleri, böyle diyerek kendilerini kandıranları, aslında hâlâ tamamlanmayı bekleyen ve eksikliğine bir çare arayanlarımızı bir bir enseleyip ortaya çıkarır. Kaçacak yer bulamayız. "Savdım başımdan bu yalnızlık duygusunu, yendim onu" diye gerilenlerimizin o güne kadarki kazanımlarını dört dakikada bitirir bu şarkı. Ruhumuzun artık iyice incelen yerlerinden kopmuş, yırtık çadır gibi ıslık çalan, rüzgâr geçiren noktalarından sızar. Ben tamamlandım diyeni güzelce hizaya çeker. Eksiklerimiz bitmez çünkü, hiç bitmeyecektir…

İnsanın tamamlanması mümkün mü? Yokluğunu hissettiği hiçbir his ya da varlık olmaması haline erişebilir mi? Ya da insan tamamlanası bir varlık mı ki eksiklik duyuyor? Hayatımız, gereken ne varsa bulup yerine koyarak kendimizi inşa ettiğimiz, yıllar geçtikçe yükselen bir yapı gibi. O yapının duvarlarına kan ter içinde tuğla taşıyıp, örüp iyice yükseltiyoruz. Bu tuğlanın harcı da "Eksik Bir Şey"in anlatmaya çalıştığı gibi aşk elbet. Fakat ben nedense bu şarkıyı, hayatımızda eksik kalan ne varsa aşkın altına süpürmeye çalışıyormuş gibi dinlemeyi seçtim. Sözleri ve bestesiyle insanı bir anda kıskıvrak yakalayan bu güçlü şarkıyı, tüm eksikliklerimizi aşkı bir örtü yaparak kamufle ediyor hissiyle dinledim. Sorunumuz sanki daha derinde ve eksiklerimiz giderilmeyecek kadar büyük. İhtiyaç duyduğumuz, yokluğunu yaşadığımız o kadar çok şey var ki, hepsinin birden adına aşk deyip üç harfle kolayca ifade edebilme çabamızın şarkısı gibi dinledim, kendimi iyice korkuttum.

Hayatta geniş bir parantez açıyor, tüm eksikliklerimizin adına aşk diyoruz. Aşk, noksanlıklarımızı üstleniyor. Benim bu şarkıyı dinlerken kendi kendime yaptığım da bu biraz, aşkın tanımını genişletmek. Zaten eksikliklerimizin hepsi aşkı bulduğumuzda anlamsızlaşmıyor mu? "Terliklerimle gelsem sana, sonunda aşkı bulmuş gibi" diye biten şarkı, bize aradığımızın ne olduğunu da açıkça gösteriyor nihayetinde. Üstelik gelirken de eksiğiz, ayağımızda ayakkabılarımız bile yok ama ne önemi var, aşkı bulmuşuz. Tıpkı "Çay demlendi" der gibi "Aşık oldum" deyince geri kalan yoksunluklarımızın üstü bir anda kapanıyor, anlamı kalmıyor. Bu yüzden çay ve aşk aynıdır, iki sıcak içecek, iki yoksunluk giderici, iki keder örtücü, iki muhteşem tamamlayıcı.

Eksik bir değil birçok, ama neyse ki aşk, çay ve şarkılar var…

* * *

Haftanın Konseri: İBB Kültür Dairesi "Calling 34" Konserler Serisi:
Gipsy Kings by André Reyes

Hey gidi günler, "Bamboleo" çıktığında 14 yaşındaydım, şimdi 30 küsur sene sonra Gipsy Kings, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ'nin kendi organizasyonu olarak gerçekleştirdiği "34 Calling"konserler serisi kapsamında İstanbul'da. Uluslararası bir müzik organizasyonu olarak dünyanın seçkin solist ve gruplarını İstanbul'a çağıran ve müziğin evrensel sesine İstanbul'dan güçlü bir çağrı yapan "Calling 34"te sırada Latin müziğin efsanesi Gipsy Kings by André Reyes konseri var. Konser, 28 Haziran Salı saat 21'de Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu'nda.

Ömer Sercan kimdir?

Ömer Sercan 1974’te Bursa’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Eskişehir ve Bursa’da tamamlayarak İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu.

Öğrencilik yıllarında İstanbul Üniversitesi Fotoğrafçılık Kulübü’nde başlayan uğraşını zamanla bir mesleğe dönüştürerek ulusal gazete, dergi ve TV kanallarında muhabir/editör olarak çalıştı.

Türkiye'nin önemli medya kuruluşlarında muhabirlik/editörlük, farklı içerikteki TV yayın ve yapımların program danışmanlığı, metin yazarlığı ve yayın editörlüğünü üstlendi. Çok sayıda tanıtım/ belgesel/reklam filmlerinin senaryo/metinlerini yazdı.

Türkiye’yi şarkılardan dinlemeye ve yazmaya devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları

"Niyazi Köfteler", birleşsin köfteciler…

Karaca, "Niyazi Köfteler"i yazdığından bu yana 32 sene geçti. Hükümet ne kelime, rejim bile değişti. Ama köfte, Türkiye kültürü, müziği ve siyasi hayatındaki belirleyici rolünü hâlâ sürdürüyor

Yolumuza çıkardı bir zamanlar şarkılar…

Benim için iyi şarkıların en büyük ölçütlerinden biri, otomobillerin açık camlarından etrafa saçılıp saçılmıyor oluşları. Hele araç uzaklaştıkça şarkının o giderek düşen volümüyle elinden kaçmakta olanı yakalama, tutmaya çalışma hissi. Mert Demir'in "Ateşe Düştüm"üyle de sokakta karşılaştım

İnsanı işinden gücünden alıkoyan bir "cover"

Bir pencere aniden açılır da içeriye birden soğuk hava dolar ya, öylesine keskin, çarpıcı, ürpertici bir etki. Nereden geldiğini, nasıl olduğunu anlamaya çalıştığınız bir dış müdahale. İlk duyulduğunda dinleyicide "nedir bu" sersemliği yaşatan, çok güçlü bir çarpılma hâli. Bir yeniden yorum, ancak bu kadar kişilikli, iddialı ve sarsıcı olabilir…