30 Eylül 2024

Gazeteciler mangalın neresindeydi?

Özgür Özel’in gittiği binayı karıştırdılar...

Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Hulusi Akar ve Bülent Tüfekçi’nin de aralarında olduğu AKP’lilerin, Kayseri’deki bir törende mangal başında çekilen görüntüleri epey tartışıldı. Hulusi Akar, “Yalan, dolan” diye nitelendirdi bu haberleri, “basın ahlakı”ndan dem vurdu.

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç da Kayseri’nin sucuğunu, pastırmasını tanıtmak için her etkinlikte sucuk pişirildiğini savunarak, “Sucuk ikram ettik, ağızlarına dahi bir lokma almadıklarını gördük” açıklaması yaptı.

Fakat ben taradım; Belediye’nin 18 Eylül’deki törenle ilgili bülteninde mangal yelleme fotoğrafı, görüntüsü yok. Tanıtım için yapılan bir faaliyet bültende duyurulmaz mı? Daha önemlisi yerel medyanın ve hatta İHA’nın haberlerinde de mangal fotoğrafı/görüntüsü yoktu ve bir satır bile geçmiyordu mangal olayı.

En azından “Bakanlar sucuk pişirdi, törene katılanlara ikram edildi” ya da “Bakanlar sucuk pişirip yedi” gibisinden bir bilgi tören haberlerinde mutlaka olmalıydı. Önemini fark etmediler mi, korumacılıkla mı davrandılar bilemem ama ciddi bir gazetecilik eksiği yapılan.

İktidar medyası da üç gün sonra sosyal medyada ortaya çıkan “mangal partisi” görüntüsünü haber yapmadı ama Belediye Başkanı ile Hulusi Akar’ın yalanlamalarını yayımladı. İlk haberlerde yazsalar gazetecilik olurdu, sonradan açıklama yayını AKP savunuculuğu oldu.

Yüzlerce yerleşime gazete gitmiyor artık

Gazeteler, tirajlarıyla övünmeyi uzun zaman önce bıraktı. Ben de Türkiye gazetesinde “Türkiye yine en çok satan gazete” haberini görünceye dek unutmuştum tiraj mevzusunu.

Türkiye Gazetesi, bayi satışına ilaveten abonelerle birlikte temmuz ayında günlük satışının 108 bin olduğunu duyurdu ve son dört aydır birinci olduğunu ilan etti. Medya Takip Merkezi’nin (MTM) ilgili kurumlardan aldığını belirttiği veriler de Türkiye’nin birinciliğini doğruladı.

Ancak gazetelerin tirajları büyük bir hızla düşüyor. Türkiye gazetesi, temmuz ayında ortalama satışını 108 bin olarak açıklamıştı, Eylül’de tirajı 91 bine düştü. MTM’ye göre, 2-8 Eylül arasında Türkiye’nin tirajı 91.655, Sabah’ın 89.265, Hürriyet’in 86.702, Sözcü’nün 86.566, Akşam’ın 78.398, Milliyet’in 61.045.

Ancak gazetelerin tirajları orada da kalmıyor, büyük hızla düşüyor. Türkiye gazetesi yine birinci durumda. Fakat bu tirajlar güvenilir değil. Türkiye gazetesi satış sayısı açıkladığını savunuyor ama bir yandan da “kimilerinin şişirilmiş tirajları”ndan yakınıyor.

Ayrıca tirajlar bağımsız kaynaklar tarafından doğrulanmıyor, kurumlar tarafından açıkça ilan da edilmiyor. Gerçek satış sayıları, bu tirajlardan çok daha düşük olabilir. Kaldı ki, bir zamanlar günde 1 milyonu aşan Sabah, Hürriyet, Milliyet gibi gazetelerin şimdi 100 binin altında kalması da gazete satışlarındaki dramatik düşüşü doğruluyor.

Ama bazı ipuçları tirajların öyle 90 binlerde değil daha da aşağılarda olduğunun işaretini veriyor. Düşünün Hürriyet, Milliyet, Posta ve Fanatik gazetelerinin sahibi Demirören Holding’in İstanbul’da matbaaya ihtiyacı kalmadı; Hürriyet Gazetecilik’e ait baskı tesisi İstanbul DPC'yi iki yıl önce kapattı. Çevrenize bakın neredeyse gazete satılan büfe kalmadı, akaryakıt istasyonlarında marketlerde satılıyor artık basılı yayınlar. Ücretsiz dağıtılan, belediyelere ve kamu kuruluşlarına yapılan toplu satışlar olduğu herkesin malumu.

Varlığını sürdüren tek dağıtım şirketi Turkuvaz Dağıtım da 1 Haziran’dan itibaren 146 yerleşim yerine dağıtımı durdurdu! Bunu da açıklamadılar tabii ama yerel Kastamonu gazetesinin “İki ilçemize gazete dağıtımı durduruldu” haberinden öğrendim. Muhtemelen bu sayı daha da artmıştır aradan geçen dört ay içinde.

Avrupa ülkelerinden daha hızlı bir düşüş var Türkiye’de. Gazete tirajlarının düşüşünü sadece dijital mecraların gelişmesine bağlamak da olanaksız. Hepsi birbirine benzeyen, dijital ortamdan farklı haber vermeyen, iktidarın ve güç odaklarının sesi olmaktan öteye gidemeyen kötü gazeteciliğin rolü de büyük…

Patron çıkarı kollayan gazete

Hürriyet’in genel yayın yönetmeni Ahmet Hakan, geçenlerde “Gündem: Kumar siteleri ve yasadışı bahis” başlıklı bir yazı yazdı. Ahmet Hakan’ın, gazetesinin ve patronunun böyle bir gündemi olabilir ama medyanın arada bir değinmekten öte böyle bir gündemi yok aslında.

Ahmet Hakan, o gün köşesinin tümünü bu konuya ayırmıştı. Uzun uzun “sanal kumar ve yasadışı bahis”in zararlarını anlatıyordu. “Sen kumarhaneleri kapatmışsın, yasal olarak izin vermiyorsun ama senin yasağını dinleyen kim? İnternetteki kumar siteleri tıkır tıkır işliyor” diye serzenişte bulunuyor, “Topyekûn mücadelenin şart” olduğunu savunuyordu.

Yasadışı kumar ve bahis sitelerinin Hürriyet için ne kadar önemli bir gündem maddesi olduğu, Ahmet Hakan’ın yazısından sonra hemen her gün bu konuda haber kullanılmasından belli. “Yasadışı bahis ve kumarın üç kaybedeni: Ekonomi/toplum/insan” başlıklı haberi, “CHP’den uyarı geldi: Yasadışı bahis beka meselesi” ve “Kumar sanal hile gerçek” haberleri ve Fatih Çekirge’nin “Yeşilay’dan yasadışı bahis ve kumar alarmı” yazısı izledi.

Ahmet Hakan’ın yazısı ve Hürriyet’in haberleri, eksikliklerle sakatlanmış. Türkiye’de yasal sanal kumar ve bahis işlerinin Hürriyet’in de sahibi olan Demirören Grubu tarafından yürütüldüğü yazılmıyor. Sayısal Oyunlar, Kazı Kazan, Milli Piyango ve Sanal Oyunlar oynatan Milli Piyango ile “sabit ihtimalli bahis oyunları” oynatan Misli.com, bahis oyunları oynatan Iddaa.com, at yarışları bahisleri oynatan Hipodrom.com, Demirören Grubu’nun şirketleri. Üstelik Türkiye gazetesine göre, Demirören’in sitelerinde “casinolarda bulunan slotvari oyunlar” yani kumar oyunları da var.

Ahmet Hakan, yasadışı kumar ve bahis sitelerinin varlığının en başta Demirören Grubunun kârına zarar verdiğinden bahsetmeden yazı ve haber yayımlayarak, patron çıkarını kolladığını gizlemiş oluyor; okurunu kandırıyor.

Peki yasadışı kumar ve bahisin zararlarını ve gençlerde bağımlılık yaptığını anlatmak için bu kadar çırpınırken, yasal olanın zararlarından da biraz olsun söz etmek gerekmez mi?

Özgür Özel’in gittiği binayı karıştırdılar

Milliyet ve Yeni Şafak, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, New York’ta ziyaret ettiği Türkevi binasını, Kemal Kılıçdaroğlu’nun iki yıl önce önünde video çektiği Turken binası sandı.

Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Özay Şendir “Özel tipi muhalefet” yazısında, “Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı olarak ABD’yi ziyaret ettiğinde Türkevi önünde eleştiri videosu çekmişti” diye yazdı. Yeni Şafak’ın “Türkevi’nin önemini yeni anladı” haberinde ise “Kılıçdaroğlu, Türkevi’nin önünden video çekerek, ‘Oğlunun kızına gönderdiği paralarla bu gökdelen yapıldı’ iftirasını atmıştı” denildi.

Oysa Türkevi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ait, başkonsolosluk ve BM Daimi Temsilciliği’nin bulunduğu başka bir bina. Kılıçdaroğlu’nun önünde video çekerek, Erdoğan ailesinin servet transferi için paravan olarak kullanıldığını öne sürdüğü bina TÜRGEV ve Ensar Vakfı’nın ABD’de kurduğu Turken Foundation’a ait öğrenci yurdu.

Nitekim A Haber, “Kılıçdaroğlu propagandasını yapmıştı: Özgür Özel’den övgü geldi” ve Sabah da “Kılıçdaroğlu’nun kirli propagandası akıllara geldi”  haberinde Türkevi ile Turken’in ikisinin farklı binalar olduğunu vurguladı.

Yeni Şafak, basılı gazetedeki haberi web sayfasında Kılıçdaroğlu’nun önünde video çektiği binayı Turken binası olarak düzeltti ama Özay Şendir’in yazısı internette de aynen duruyor.

Milliyet ve Yeni Şafak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın New York’ta temaslarını Türkevi binasında sürdürdüğü, sonra da bir ara Turken Foundation binasını ziyaret ettiği haberlerini dikkatle izleseler, iki binayı karıştırmazlardı.

Ayrıca Türk diplomat ve iş insanlarından Türkevi binasının itfaiye denetiminden geçmeden açılması için rüşvet aldığı gerekçesiyle New York Belediye Başkanı Eric Adams’a dava açılmasının Özgür Özel’e sorulması da doğaldı. Ama aynı sorunun tek yetkili konumundaki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sorulmaması ve Hürriyet ile NTV’nin bu konudaki haberleri web sayfalarından silmeleri tam bir gazetecilik garabeti.  

Tek cümleyle:

-Medya, intiharların bulaşıcılığını hiçe sayarak sosyal medya fenomeni Kübra Aykut’un intiharını “Hiç kimse benim acımı görmedi” (Hürriyet), “DramaTIK” (Takvim), “Can çekişiyordum kimse görmedi (Posta) gibi başlıklarla romantize ederek ayrıntısıyla yayımladı.

-Trafik kavgası haberlerinde “erkek sürücüler” diye cinsiyet belirtmeyen DHA, Habertürk, Gazete Pencere, Sözcü ve YirmidörtTV, Başakşehir’deki trafik tartışmasını sürücülerin kadın olduğunu vurgulayıp, “Kadın sürücülerin ters yön kavgası” gibi başlıklarla haber yaptı.

-İktidar medyası, Yunanistan sahil güvenlik botunun Türkiye karasularına girerek, Datça sahiline kadar gelmesini, hatta bir görevlinin karaya çıkması olayını görmezden geldi.

-Muhalif medya -Sözcü yazarı Necati Doğru dışında- CHP Edirne Milletvekili Ediz Ün’e ait araçta elektronik sigara malzemesi bulunması ve Ün’ün, “Atatürk ilkeleri doğrultusunda çalıştığı” açıklamasını istiga ettiği açıklaması gelene değin yok saydı.

-British American Tobacco (BAT) şirketi, bir grup gazeteciyi, İtalya’nın Trieste kentinde misafir etti, tütün ürünleri tesislerini gezdirdi; karşılığında şirkete ilişkin haberler yayımlandı.

-Hürriyet’in “Brad Pitt çetesi çökertildi” başlığı yanlıştı, Brad Pitt değil, “Sahte Brad Pitt” çetesi yakalanmıştı.

-Cumhuriyet’in, tahliye edilenlerle ilgili hüküm içeren ve hepsini polisin öldürülmesine katılmış gibi gösteren “Polisi şehit eden 17 sanık için tahliye” başlığı yanlıştı; doğrusu Akşam ve Milliyet’in “Şehit polisin davasında 17 zanlıya şartlı tahliye” başlığıydı.

-Türkiye’nin “Adı para çekme makinesi ama nakit vermiyor” haberinde bozuk ATM’lerin hangi bankaya ait olduğu belirtilmediği için tüm bankalar sorumlu gösterilmiş oluyordu.

-Yeni Şafak’ın “Aktivistlerden Kaybis’e tam not” haberinde tam not verdiği öne sürülen “aktivistler”den bir kişinin bile ismi ve sözleri yoktu.

-Türkiye ve Sabah’ın, “Dijital mezarlıkta siber tehdit” haberlerinde Atıktan Enerji Üreticileri Derneği Başkanı Ali Rıza Öner’in nerede, ne zaman konuştuğu bilgisi eksikti. 

-Yeni Akit, “Azgın azınlığa boyun eğdiler” ve Yeni Şafak ise “Alelacele karar” haberinde kızını altı yaşındayken “evlendiren” tarikat lideri Yusuf Ziya Gümüşel ve “damadı” Kadir İstekli’yi savundu ve hapis cezasına çarptırılmalarını eleştirdi.

-Gaziantep’teki gastonomi festivalinin sona erdikten beş gün sonra Hürriyet’te, “Gastroantep” başlığıyla iki sayfa yayımlandı.

-Türkiye gazetesi, “PAK’tan küstahlık” haberinin üzerine “Yunan maçtan önce kaşındı” yazarak bir grup taraftarın yaptığından ötürü tüm Yunan ulusuna nefret söylemi kullandı.

ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]

Faruk Bildirici kimdir?

Faruk Bildirici Gaziantep'te doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni (BYYO) bitirdi. Gazeteciliğe, Haziran 1980'de Cumhuriyet'te başladı. 12 Eylül askeri döneminde sıkıyönetim ve eğitim muhabirliği, 1983 seçimlerinden sonra da Başbakanlık, siyasi parti ve parlamento muhabirliği yaptı. Bir süre Haber Müdürlüğü görevinde bulunduğu Cumhuriyet'ten, Nisan 1992'de ayrıldı.

Sabah Gazetesi'nde beş ay süren parlamento muhabirliğinden sonra Ekim 1992'de Hürriyet'e geçti. Yaklaşık beş yıl Hürriyet Ankara Büro Şefi olarak görev yaptı. Bu dönemde yazı dizileri hazırladı; portre yazıları kaleme aldı. Araştırma kitapları yayımladı.

Bir süre yine Hürriyet'te araştırmacı-yazar olarak çalıştıktan sonra Mart 2002'de Ankara Temsilci Yardımcılığı'na getirildi. 2002-2003 yıllarında Tempo dergisinde "Kırlangıç Yuvası" köşesinde yazdı.

31 Ağustos 2004- 14 Mart 2005 tarihleri arasında "Anlatsam Roman Olur" başlığıyla Hürriyet gazetesinde gerçek yaşam öyküleri kaleme aldı. Bu dizide kaleme alınan öykülerden hareketle hazırlanan aynı adlı televizyon programı Kanal D'de yayımlandı.

TV8'de "Çuvaldız" (1999-2001), Cine-5'te "Üç artı Bir", Tv 8'de "Nerede kalmıştı?" (2009) adlı programlar yaptı. Hürriyet Pazar'da "Puzzle portreler" başlığıyla yayınlanan portre söyleşileri hazırladı.

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nda üç dönem "Araştırmacı gazetecilik", Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde de iki dönem (2014-2015) "Parlamento muhabirliği", Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde de üç dönem (2016-2019) "Medyanın güncel sorunları" dersleri verdi.

19 Nisan 2010'dan Mart 2019 tarihine kadar Hürriyet gazetesinin Okur Temsilciliği (Ombudsman) görevini yürüttü. 3.5 ay kadar Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliği yaptı; Başkan Ebubekir Şahin'in birkaç yerden maaş almasına karşı çıkması üzerine AKP ve MHP kontenjanından gelen üyelerin oylarıyla RTÜK üyeliğine son verildi. 

Halen bağımsız "Medya Ombudsmanı" olarak, T24'ün yanı sıra bu misyonunu kabul eden ANKA, Gazete Duvar, Gazete Pencere, Gazete Kapı, Gerçek Gündem, BirGün, 12 Punto, Muhalif'te ve kendi web sitesinde medyadaki etik sorunlara dair yazılar kaleme alıyor.

Yayımlanan kitapları:

Gizli Kulaklar Ülkesi (Şubat 1998), Maskeli Leydi: Tekmili birden Tansu Çiller (Temmuz 1998), Üniforma Slogan Biber (Şubat 1999), Kuzum Bülent: Ecevit'e aileden mektuplar (Şubat 2000), Siluetini Sevdiğimin Türkiyesi (Temmuz 2000), Anıtkabir Racon Zambak (Nisan 2001), Hanedanın Son Prensi: Mesut Yılmaz ve ANAP'lı yıllar (Aralık 2002), Yemin Gecesi: Leyla Zana'nın yaşamöyküsü (Şubat 2008), Serkis bu toprakları sevmişti (Ekim 2008), Günahlarımızda yıkandık (2018) Medyanın ombudsmanı Saray’ın medyası (2021) 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Haber kanallarının reytingleri düşüşte

Haber kanalları yöneticileri bu alarmın kapılarının önünde çaldığını duyuyorlar mı acaba?

Yargılayan gazetecilik ve masumiyet karinesi

“Masumiyet ilkesi”ni yok sayanların yaptığı gazetecilik değil, tıpkı Ergenekon ve Balyoz kumpasları sürecinde olduğu gibi, operasyon gazeteciliği…

Soramadıkları gibi savunamadılar da

Ne yazık ki, saldırıdaki güvenlik sorunlarını sorgulayamayan kimi gazeteciler de o görüntüleri kimin sızdırdığının peşine düştü. Bir gazetecinin, meslektaşlarının o görüntüleri nasıl elde ettiğinin, yani haber kaynağının araştırılmasını istemesi büyük hata. Erdoğan’a soru soramamak gibi, bu da gazeteciliğe olduğu kadar, okur ve izleyiciye de saygısızlık

"
"