16 Kasım 2021

Sezai Karakoç  

Sezai Karakoç Batı kaynaklı modern şiirimizin bir büyüğüdür.

Gitti şiirimizin sultanı.

Yapmakta olduğum bir çalışma nedeniyle daha dün birkaç satır karalamıştım Sezai Karakoç üstüne. Şöyle: “Sezai Karakoç. Mona Rosa’sı belki de o yılların en çok sevilen, okunan şiiriydi. Dünyaya sürgün büyük bir şair. 'Balkon ölümün cesur körfezidir evlerde' sözünün Ece Ayhan’a Fotografın Arabı tekniğini esinlediği söylenir. Batılılar şiirde Grek ve Hristiyan mitologyalarından çok yararlanmıştır. Bizim şiirimizde ise İslam mitologyasından yararlanma derecesinin yüzyıllar boyunca ne olduğu sorgulanabilir. Karakoç bu eksiğimizi gidermeye çalışan şairimizdir. Şarkın üzerindeki tarih tozunu silmek, kubbelerin parıltısını, sebil çeşmelerin gürül gürül su akıtmasını yeniden görmek istemiştir. Göksel bir sesle insanı doğruya çağırmaya, günümüzü sorgulamaya yönelmiştir. İslamcı şair derler. Şiir sanatı açısından anlam taşımayan, şiirin yapılışıyla değil konusuyla ilgili bir yaklaşım. Paul Claudel’in ne kadar büyük bir şair olduğunu unutup, katolikliğini ön plana çıkarmaya benzer bu yaklaşım. Sezai Karakoç Batı kaynaklı modern şiirimizin bir büyüğüdür.” Onun içindir ki, İkinci Yeni deyince aklımıza gelen ilk isimlerden biri Sezai Karakoç’tur.

Mülkiyeden sınıf arkadaşı Cemal Süreya’nın 1988 yılında kaleme almış olduğu yazıya bakalım asıl, birkaç alıntı yaparak:

Bulgucu adam. Belki de ülkemizde tek bulgucu. Çok daha yetenekli bir Mehmet Akif’in tinsel görüntüsüyle adamakıllı dürüst bir Necip Fazıl'ınkini iç içe geçirin, yaklaşık bir Sezai Karakoç fotoğrafı elde edebilirsiniz. (...) 

“Türkiye'de, özellikle sağın, özellikle de mukaddesatçı kesimin içinde yalnız. Bir başına. Hiçbir ortaklığa girmez. Dışarıda ve yukarıdadır. Düşüncesini de, öfkesini de hemen ortaya koyar. Ama yalnız olması yalnız kalma anlamında değil, diyorum. Yapısı öyle. (...) 

“Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir, Rimbaud da bilir. Salvador Dali de sever. Nâzım da okur.

Sıkışmış, sıkıştırılmış deha. Alçakgönülle katı yüksek uçuyor.

 “Şemsiyesi yok.”

İnancı temizdi, katıksızdı, büyüktü, şiirinin kaynağındaydı. “Dünya için ticaret / Ahiret için ibadet” tekerlemesini sevenlerden değildi.

Öbür tarafta onu ilk karşılayacak Cemal Süreya olacaktır. Eminim. Sonra uzun bir şiir sohbetine dalacaklardır. İnsan neler vermez o sohbeti dinlemek için...

Şiiri azalan toplum iklimi bozulan dünyaya benziyor.

Büyük usta! Allah rahmet eylesin!

Mekânın cennet olsun!

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

Meksika'daki kadın

İnanılır gibi değil ama gerçek! Meksika'nın dini Guadalupe Bakiresi dinidir. Başka bir deyişle, bizim açımızdan önemli olan, Meksika'nın kendine özgü bir hristiyanlık, nerdeyse yeni bir din benimsemesidir. Başat figürü de bir kadındır. İşte maço Meksika! Ey Kibele! Sen nelere kadirsin!

Okuyan kadın

Kadını kitaptan ayıramazsın, yoksa elma boğazına takılır