Ankara metrosunda, Kurtuluş durağında,geçen gün, “Sayın yolcularımız, lütfen ahlak kurallarına uygun hareket ediniz!” diye anons yapılmış. Metro yöneticileri, tepkilere de şu karşılığı vermiş: “Metronun kameralarında uygunsuz şekilde görünen gençler için uyarı yapılıyor.”
Kötü işaretler bunlar. Hükümete, AKP’ye maledilemez diyenler çıkar. Maledilebilir bence. Hükümetin yarattığı iklimin içinde uygulamalar, davranışlar bunlar. Hükümetin kimi hamlelerine bürokratların tutumları da eklenince adım adım bir şey örülüyor. Ve her tür cihaz, imkan, teknoloji ve düzenek kullanılıyor bu örgü işinde.
O kameralar “güvenlik” için değil miydi? Metro görevlileri kendi ahlaklarını kriter haline getirip ahlak bekçiliğiyle de mi görevli? Gençler metroda en fazla öpüşüyor olabilir. (Yarasın!) Daha ileri gittiklerini sanmıyorum. Demek, Metro öpüşmeyi terörist eylem, öpüşenleri de terörist sayıyor.
Hoşlarına gitmeyen bir davranış gözlerine takıldı mı hemen uyarıyorlar, uyaracaklar. Bu uygulamaların olduğu rejimlere demokrasi demiyoruz. George Orwell’in “Big Brother”ı bütün bu sayısız kamerasıyla, işbilir memuruyla, muhbir vatandaşıyla işbaşında.
Herşeyi göz önünden kaldırmak istiyorlar anlaşılan. Televizyon kanallarını, kişiliklerini arka cebine koymuş, ezip hamur etmiş yöneticiler ve milyarlarca dolarlık servetleriyle onun bunun ve bu arada Başbakan’ın da soytarısı olan patronlar sayesinde sansürle, baskıyla, otosansürle örttüler. Muhteşem Yüzyıl’dan Behzat Ç’ye...
Tarihi de aynı şekilde örtmek, cinselliği oradan da atmak istiyorlar. Her haltı yemiş padişahları erdem timsali ve bir de cinsellikten “arındırılmış” göstermek için siyasetçisi, bürokratı, gazetecisiyle her tür fetbazlığı yapıyorlar.
Hayatı da televizyon kanalları gibi örtmek istiyorlar. Facebook’ta Leyla Alp’in dediği gibi, “İçki yasağı sadece bir yasak değil hayatı nasıl yaşamamız gerektiğinin genelgesidir.Bu yüzden karşı çıkmak için illa içiyor olmamız gerekmez.” Başörtüsü yasağına karşı çıkmak için nasıl başörtüsü kullanmanız gerekmiyorsa. Fakat işte içkiydi, kutsala hakaretti derken sarılmayı, öpüşmeyi de göz önünden kaldırmaya kadar vardı iş. Fakat bu arada büyük bir azgınlıkla tabiatın ve tarihi/kültürel mekanların ırzına geçiyorlar. Peygamberlerinin sadece tüccarlığına tapar halde gözleri paradan başka şey görmüyor.
Sevişmek devrimcidir – özellikle parkta, bahçede, sokakta, pazarda... Bir kentten öpüşmeyi, sevişmeyi silemezsiniz. Ankara’yı bilmem, ama şu İstanbul’un dili olsa ne hikayeler, ne ateşli sahneler anlatırdı.Sokakta, otobüste, sinemada başörtülü genç kızların erkeklerine öyle bir sarıldıklarını görüyorum ki, Ankara Metrosu da görse hemen müdahale eder. Kendi “taban”larını da tanımıyorlar demek ki, toplumun nasıl değiştiğini göremiyorlar. Başörtüsünün arzuyu, şehveti örtebileceğini, bastırabileceğini sanıyorlar.
Hiç olmazsa bu noktada direnmeliyiz. Direnmek için öpüşmek yeter. Heryerde. Çünkü öpüşmek devrimcidir. Öpüşmeden metrodan çıkmamak mesela. Daha güzel eylem mi olur! Üstelik, sevgilinizden başkasına ihtiyacınız yok. Gençler ve daima genç kalanlar, öpüşün!
Ece Ayhan der ki: “Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler.”