24 Eylül 2024

HÜDA-PAR ve AKP

Erdoğan’ın geçerli olduğuna inandığı ama söylenme zamanının geldiğini düşünmediği şeyleri HÜDA-PAR söylüyor. Bu bakımdan HÜDA-PAR, AKP’ye bir çeşit “öncü müfreze” servisi sunuyor

HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ve Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan

Şu sıralar üzerinde çokça durulan ve tartışılması heyecan uyandıran konulardan biri “Cumhur İttifakı” içinde HÜDA-PAR’ın da boy göstermesi. Bilindiği gibi bir süreden beri AKP toplumdaki güvenini kaybetmeye başladı. Tayyip Erdoğan’ın gözle görülür erimeye karşı aldığı tedbirlerden biri seçimlerde şimdiye kadar herhangi bir başarı göstermemiş küçük partileri de iktidar blokuna katmak. Bu şekilde adı “Demokratik Sol” olan ve Bülent Ecevit’in kurduğu parti bile “tek kişi” olarak ittifaka katıldı. Seçimde ondan daha başarılı sayılsa da aslında etkisini başka alanlarda ortaya koyan HÜDA-PAR da herhalde bu kategorinin bir başka örneği olarak ittifaka girdi. Tabii onun bu İttifak içinde yer alıyor olması daha akla yakın bir durum. “Yerini buldu” denebilir.

Muhalefet, bu yakınlaşmadan yararlanmak istiyor. Cumhur İttifakı’nın ayırıcı özelliği İslam’la ilişkisi elbette; ama asıl “hayati” desteği vererek AKP’nin de iktidar olmasını, iktidarda kalmasını sağlayan, Bahçeli ve MHP. Onların İslam’la ilişkileri aynı değil. Kendilerine göre bir laiklikleri var ve geleneksel olarak buna bağlı kalmaya önem vermişlerdir. Atatürkçülük de onlara İslamcı cepheye olduğu kadar batmaz. Muhalefet MHP tabanını bu gidişe karşı uyarmak ve AKP ile bu yakınlığı ittifakı bozmak üzere kullanmak istiyor. Böyle bir politik savaşın hüküm sürdüğü memlekette gayet normal bir durum. Bahçeli saldırganlık ve “küfürbazlık” dozu artmış ama mantıklı bir önerme getirmeyen bir söylemle girişimi etkisizleştirmeye çalışıyor ama bunda çok başarılı olduğunu sanmıyorum. Bu partilerle “partner” olmaktan rahatsızlık duyan bir milliyetçi kesim var—başka türlü İYİ Parti nasıl açıklanır?

HÜDA-PAR’ın “Cumhur İttifakı” içinde yer almasının Tayyip Erdoğan’a kazandırdığı şey, seçime getireceği oy mu? Her şeyin iyice sıkıştığı bu ortamda o da önemli tabii (çok fazla olmasa da.) Ama “tek” fayda olduğunu düşünmüyorum.

Bu hareketin her bakımdan dört dörtlük “Radikal İslamcı” olduğunu fazla düşünüp taşınmadan söyleyebiliriz sanıyorum. Radikalizminin dozu AKP’de olanı aşıyor mu? Bence hayır. Şöyle açıklamaya çalışayım: AKP’nin bütünü HÜDA-PAR kadar radikal olmayabilir, ama ondan hiç aşağı kalmayanlar da var. Ben Tayyip Erdoğan’ın kendisinin de bunlar arasında olduğunu düşünüyorum. Ya da şöyle diyeyim: İslam adına söylenmiş hiçbir şeye itiraz etmeme tavrını seçmiş olsa gerek. Fazla radikal, aşırı vb. denecek sözleri destekleyen bir demeç vermeyebilir, ama tersini de yapmaz. Bunların bazılarını kendi benimsemese dahi bütün İslamcı pozisyonları sahiplendiği görünümünü kararlı bir şekilde kuşanmış.

Buradan hareketle, deminki soruya bir “ayrımla” cevap veririm: HÜDA-PAR aklında olan şeyi sesinin son avazında haykırmaktan çekinmeyen bir hareket. AKP ise İslamcı siyasetin başındaki güç. Dostun düşmanın bu kimlikle tanıdığı parti—üstelik iktidarda. Başından birçok yıpratıcı olay geçmiş bir parti. Yani ihtiyatlı olması gerek ve bunu iyi öğrenmiş. Dolayısıyla HÜDA-PAR söylemlerinde korkusuzca radikal. Ama onun bu konumu AKP içinde bireylerin ve grupların en az onun kadar radikal olmasına engel değil. Ama belirli bir plan içinde, alıştıra alıştıra ilerlemek düşünce ve kararındalar.

Tayyip Erdoğan’ın onlardan asıl yararlandığı yerin bu yer olduğu kanısındayım. Erdoğan’ın geçerli olduğuna inandığı ama söylenme zamanının geldiğini düşünmediği şeyleri HÜDA-PAR söylüyor. Böylece bunlar konuşulmuş, duyulmuş oluyor. Bu bakımdan HÜDA-PAR, AKP’ye bir çeşit “öncü müfreze” servisi sunuyor. Konuşarak alıştırma yöntemiyle bu “selefi” dünya görüşünün radikalizmini yumuşatıyor, “ehlileştiriyor” diyebiliriz.

Türkiye çok-partili parlamentarizm düzenine geçti geçeli “ılımlı sağ” diyebileceğimiz bir siyasi oluşum biçimlenmeye başlamıştı ve parlamenter mücadeleyi de genel olarak kazanmıştı: Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP… Derken ne olduysa oldu ve bu sağ kesim kayıplara karıştı. Siyaset alanında gerçekleşen bu olayın ne olduğunu, neden ve nasıl olduğunu doğru dürüst incelemiş kimse yok, dolayısıyla bilgimizin bu alanında bir boşluk görülüyor.

Andığım, bir zamanların egemen çizgisine ne oldu; o nereye gitti de AKP bütün radikalizmiyle bütün o kesimin temsilciliğini üstlenebildi?

Murat Belge kimdir?

16 Mart 1943'te Ankara'da doğdu. İngiliz Erkek Lisesi'ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde asistanlık ve doktora yaptı. 1969'da İngiltere'deki Sussex Üniversitesi'nde araştırmacı olarak bulundu. Christopher Caudwell ve Marksist estetik konulu teziyle 1980'de doçent oldu.

Genç yaşlarda yaptığı William Faulkner ve James Joyce çevirilerinin yanı sıra 1964'ten itibaren Yeni Dergi, Papirüs gibi dergilerde çıkan eleştirileri, yorum yazılarıyla tanındı. Namık Kemal, Behçet Necatigil gibi yazarlar üstüne incelemeler yaptı. 1970'te Halkın Dostları Dergisi'nin kurucuları arasında yer aldı. 12 Mart 1971 muhtırasıyla başlayan darbe döneminde iki yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1974'te üniversiteye döndü. 1975'te Birikim dergisini kurdu. 1981'de YÖK'ün kuruluşunun ardından üniversiteden istifa etti. 1983'te İletişim Yayınları'nı kurdu, 1984'te Yeni Gündem dergisini çıkartmaya başladı. Denemelerini Tarihten Güncelliğe (1983), 12 Yıl Sonra 12 Eylül (1992), Edebiyat Üstüne Yazılar (1994) kitaplarında topladı. 1980'lerde Sadık Özben mahlasıyla düzenli olarak mizah yazıları yazdı. 1991'de Helsinki Yurttaşlar Derneği, Türkiye şubesini kurdu. 1997'de profesör oldu; 1995'ten bu yana Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü'nde akademik çalışmalarını sürdürüyor.

Marksist estetikten militarizme, edebiyattan yemek kültürüne, Osmanlı ve İstanbul tarihine dek birçok farklı alanda 26 tane kitabı ve çok sayıda makalesi yayımlandı. Halkın Dostları, Birikim, Yeni Dergi, Yeni Gündem, Milliyet Sanat, Papirüs dergilerinde ve Cumhuriyet, Demokrat, Milliyet, Radikal, Taraf gazetelerinde yazdı. Hale Soygazi ile evli.

Kitapları

- Tarihten Güncelliğe (Alan, 1983; İletişim, 1997)

- Sosyalizm, Türkiye ve Gelecek (Birikim, 1989)

- Marksist Estetik (BFS, 1989; Birikim, 1997)

- The Blue Cruise (Boyut, 1991)

- Türkiye Dünyanın Neresinde (Birikim, 1992)

- 12 Yıl Sonra 12 Eylül (Birikim, 1992)

- İstanbul Gezi Rehberi (Tarih Vakfı, 1993; İletişim, 2007)

- Türkler ve Kürtler: Nereden Nereye? (Birikim, 1995)

- Boğaziçi'nde Yalılar ve İnsanlar (İletişim, 1997)

- Edebiyat Üstüne Yazılar (YKY, 1994; İletişim, 1998)

- Tarih Boyunca Yemek Kültürü (İletişim, 2001),

- Başka Kentler, Başka Denizler 1 (İletişim, 2002)

- Yaklaştıkça Uzaklaşıyor mu: Türkiye ve Avrupa Birliği (Birikim, 2003)

- Osmanlı: Kurumlar ve Kültür (Bilgi Üniversitesi, 2006)

- Başka Kentler Başka Denizler 2 (İletişim, 2007)

- Genesis: "Büyük Ulusal Anlatı" ve Türklerin Kökeni (İletişim, 2008)

- Sanat ve Edebiyat Yazıları (İletişim, 2009)

- Balkan Literatures in the Era of Nationalism (Jale Parla ile birlikte, 2009)

- Sadık Özben'in Toplu Eserleri (Helikopter, 2010)

- Başka Kentler, Başka Denizler 3 (İletişim, 2011)

- Edebiyatta Ermeniler (İletişim, 2013)

- Başka Kentler, Başka Denizler 4 (İletişim, 2014)

- Militarist Modernleşme-Almanya, Japonya ve Türkiye (İletişim, 2014)

- Linç Kültürünün Tarihsel Kökeni: Milliyetçilik (Agora, 2006; Berat Günçıkan ile söyleşi)

- Step ve Bozkır - Rusça ve Türkçe Edebiyatta Doğu-Batı Sorunu ve Kültür (2016)

- Şairaneden Şiirsele / Türkiye'de Modern Şiir (İletişim, 2018)

- "Siz isterseniz…" – Popülizm Üzerine Yazılar (İletişim, 2018)

- Sanat ve Edebiyat Yazıları II (İletişim, 2019)

Çevirileri

- Hegel Üstüne: W.T. Stace

- Martin Chuzlewitt: Charles Dickens

- Döşeğimde Ölürken, Ağustos Işığı, Ayı: William Faulkner

- Dublinliler, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi: James Joyce

- Arabadakiler, Patrick White

- 1844 Elyazmaları: Karl Marx

- Bir Zamanlar Europa'da, Leylak ve Bayrak: John Berger

- Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla: Leo Huberman

- Yazıcı Bartleby: Herman Melville

- Kayıp Kız: David Herbert Lawrence

- Yurtsuzların Ülkesi: Dugmore Boetie

- Lenin ve Felsefe: Louis Althusser (Bülent Aksoy ve Erol Tulpar ile birlikte)

- Yanya Sultanı – Tepedelenli Ali Paşa: William Plomer

Yazarın Diğer Yazıları

Mesajları çözmek

AKP seçimi kazanıp hükümeti kurduğu sık sık yapılan mitinglerde “Ordu göreve!” sloganının nasıl kullanıldığını hatırlıyoruz; demek ki bu “görev”in yerine getirilmesini sabırsızlıkla bekleyen azımsanmayacak sayıda kişi var

Amerika'da seçim

Donald Trump'ın Amerika Birleşik Devletleri'nin başkanı olduğu bir dünya Tayyip Erdoğan'ı muhabbetle bağrına basmaya çok daha yatkın bir dünyadır

Laiklik karşısında İslam

AKP’nin başlıca propaganda deposu, Batılılaşmadan yana güçlerin bu süreç içinde oynadığı “hoyrat” rol ve bunun halkta yarattığı tepki birikimi. Bunu türlü türlü motiflerle süsleyerek ve tabii bol miktarda abartarak siyasi piyasaya sürüyorlar

"
"