Eğer bir ülke, her on-on beş yılda bir darbe veya ekonomik kriz yaşıyorsa bir şeyler yanlış yapılıyor demektir.
Hem de çok ama çok yanlış.
Türkiye gibi neredeyse sürekli kriz yaşayan bir ikinci ülke yok çünkü - eğer Venezuela gibi failed, batmış devletleri veya Nijerya veya Zaire gibi hiç çıkmamış olanları saymazsak.
Amerika’dan İzlanda’ya, İngiltere’den Malezya’ya, kalkınmış olsun olmasın, her ülke ekonomik krize girebilir.
Ama kriz ve darbe girdabında sürekli dönen bir tek Türkiye var.
Türkiye gibi daha bir yüz yıl önce bir imparatorluk, bugün ise perperişan olan bir ülke daha yok.
Bu ülkeyi yönetenler, nesiller boyunca neyi, nerede yüzlerine gözlerine bulaştırdılar da gariban Türk milleti, her on-on beş senede bir darbe veya ekonomik kriz veya 1980’de olduğu gibi her ikisini birden yaşamak zorunda kalıyor?
Eğer bir ülke, her on-on beş yılda bir darbe veya ekonomik kriz yaşıyorsa bir şeyler yanlış yapılıyor demektir
Bir entelektüel derinlik ve uzlaşma ürünü olan On Sekizinci Yüzyıl’da yazılmış Anayasası, Amerika’yı bu günlere kadar getirdi ve çok daha ileriye taşıyacak.
Türkiye ise Osmanlı sona erdiğinden bu yana neredeyse her yirmi beş yılda bir, yeni bir anayasa yapıyor.
Her biri yeni bir dayatma ürünü olduğu için bu anayasalar sorunları çözmek yerine eskilerine yenilerini ekliyor.
Ama bir dakika.
Osmanlı sona erdi mi?
Biraz derinlemesine bakacak olursanız TC’nin, Osmanlı’nın çağa uydurulmuş şekli olduğuna dair birçok emare görürsünüz.
Türkiye, Osmanlı gibi temelde bir şahıs devletidir. Ve hep öyle olmuştur.
Osmanlı padişahlarının gücü paylaşmama inadı, olduğu gibi cumhuriyeti yönetenlere geçti.
Kuruluşundan beri, liderlerinin tek adam olma tutkusu yüzünden Türkiye, tıpkı Osmanlı gibi, kurumsallaşamadı. Aile şirketinin devlet hâlini almış şekli olarak kaldı.
Kurumlar, otoritenin paylaşılması olduğu için tek adamın işine gelmez. O, otoriteyi paylaşacak değil, emirlerini sorgusuz yerine getirecek insanlar ister.
Kurumsallaşamamış devlette bilgi ve deneyim birikimi olmaz. Liderin çevresine en ehil değil en sadık olanlar kamp kurar. Yargı ve yasama kanatsız birer kuştur. Ekonomi ahbap çavuş ilişkileri ve rant ile döner. Özgür tartışma ortamı, dolayısıyla ilerleme olmaz.
Bir hırsızlar ve ahmaklar konfederasyonu meydana gelir.
Osmanlı böyle olduğu için - demokrasiye, ehliyete, kuvvetler ayrımına, moderniteye, laikliğe, çoğulculuğa kapılarını açamadığından - çöktü.
Türkiye bunu anlayamadığı için batmakta.
Bir ülke, her on-on beş yılda bir darbe veya ekonomik kriz yaşıyorsa ve o ülkenin halkları buna bir çare bulmak için bir araya gelemiyorsa, kendi düşen ağlamaz demek lazım.