06 Ocak 2023
Ankaragücü her ne kadar fazla dikkat çekmese de sağ kanat organizasyonu bakımından lig ortalamasının üzerinde bir takım. Ankaragücü’nün sağ kanat gücünün esas kahramanı bugüne kadar toplam 21,5 milyon euro değerinde transfer yapmış olan Kévin Malcuit.[1] Malcuit, driblinginin yanı sıra rakip rakip ceza sahasına öldürücü paslar da atan bir oyuncu. Ankaragücü, Malcuit’ye lig ortalamasının üzerinde fizik ve teknik kapasiteye sahip Ghayas Zahid ve Ali Sowe’un de eklenmesiyle oldukça tehlikeli bir takıma dönüşüyor.
Maçtan önce Okan Buruk’un Malcuit’ye karşı özel önlem alacağını tahmin etmiştim. Nitekim Buruk, rakibin etkili sağ bekini durdurması için Barış Alper Yılmaz’la başladı maça. Aslında Okan Buruk’un Beşiktaş karşılaşmasında Kerem Aktürkoğlu yerine Barış Alper Yılmaz’la başlamasının temel motifi de aynıydı; Beşiktaş’ın sağ beki Valentin Rosier’nin etki alanını sınırlandırmak.
Böylece Malcuit üzerinden teknik direktörlerin maç planlarına geçmiş olduk.
Maçtan önce yayıncı kuruluşa söyleşi veren Ankaragücü teknik direktörü Ömer Erdoğan’ın açıklamaları Galatasaray’ı iyi etüt ettiğini gösteriyordu. Erdoğan bu konuşmasında iki noktayı vurgulamıştı. İlk olarak Galatasaray’ın yaptığı ön alan baskısından kaçınmak için oyunu geriden kurmayacaklarını söyledi; uzun oynayacaklardı. İkinci olarak da Galatasaray’ın geriden hızlı ve uzun paslarla çıktığını vurgulayarak bir hafta boyunca bunun üzerinde çalıştıklarını söyledi.
Her ne kadar Ömer Erdoğan söylememiş olsa da Ankaragücü’nün Galatasaray maçı için aldığı bir önlem daha vardı: Yoğun ön alan baskısı yapmamak. Oysa daha önceki maçlarda Ankaragücü rakibini çok daha önde basmaya çalışıyordu. Bu nedenle de takımın boyu uzuyor, bu da rakip takımların Ankaragücü bloklarının arasında kolayca futbolcu kaçırmasına yol açıyordu. Örneğin geçen hafta Ümraniyespor Ankaragücü’nün ön alan baskısını dokuzuncu dakikada kalecisi Serkan Kırıntılı’dan başlayan pas zinciriyle kolayca kırarak geriden çıkmış ve altı pas sonrasında da gol atmıştı.
Galatasaray’a gelince. Biraz önce bahsettiğim gibi Okan Buruk’un maç planında Malcuit’yi iyi savunmak için Milot Rashica ve Barış Alper Yılmaz’ı dönüşümlü olarak sol kanatta oynatmak dışında özel bir planı olduğunu düşünmüyorum. Bu açıdan Galatasaray’ın Ankaragücü karşısına daha önce bagajında bulunan iki paketle çıktığı söylenebilir. Bunlar rakip yarı sahada yapılan baskı ve belirli setlere dayanan hızlı geçiş hücumlarıydı.
Şimdi teker teker bunların üzerinden geçelim.
Malcuit hücumda inanılmaz verimli bir futbolcu, ancak savunmasının ofansı kadar iyi olduğu söylenemez. Dolayısıyla Okan Buruk’un Malcuit karşısına Barış Alper Yılmaz’ı koymasının bir başka nedeni de Malcuit ile Ankaragücü’nün sağ stoperi Uros Radokoviç arasındaki açılabilecek boşluklardan yararlanmaktı.
İşin hücum yönüne baktığımızda, Buruk’un bu planının tuttuğu çok açık. Zira Galatasaray’ın attığı ilk gol, Barış Alper Yılmaz’ın Malcuit ile stoper Radakoviç arasındaki mesafenin açılmasını değerlendirmesiyle üretildi.
Ancak işin savunma yönünde Okan Buruk’un Malcuit’yi sınırlandırma planının Barış Alper Yılmaz’la işlediğini söyleyemeyiz. Evet, Malcuit iki maçın ardından ilk kez bir maçı asist yapamadan tamamlamış oldu. Ancak şunu unutmamak gerekiyor: Biri hariç Ankaragücü tüm tehlikeli hücumlarını Malcuit üzerinden geliştirdi. Fransız sağ bek takım arkadaşları biraz becerikli olsaydı maçı üç asistle tamamlamış olacaktı.
Hatırlayalım; dakika 12,53. Malcuit’nin sağdan ceza sahasına yaptığı ortayı Ali Sowe penaltı noktasının önünde yaptığı kötü vuruş nedeniyle değerlendiremiyor. (Bu pozisyonda Malcuit’yle beraber geriye koşması gereken Barış Alper Yılmaz rakibinden yaklaşık altı metre geride kalmıştı.)
Dakika 39,58; Malcuit’nin yine sağdan yaptığı ortada Zahid’in şutunu Fernando Muslera çizgiden çıkarıyor. (Barış Alper Yılmaz bu pozisyonda da Malcuit’nin gerisinde kalmış, daha sonra öne doğru hareketlenmesine karşın ortaya engel olamamıştı.)
Ve belki de maçın kırılma anı. Dakika 68,46. Ali Sowe’un pasıyla sağdan boş şekilde ilerleyen Malcuit’nin yaptığı ortayı Emre Kılınç kafayla uzak direk dibinden dışarı gönderiyor (aşağıdaki fotoğraf[1]). Bu pozisyonda Barış Alper Yılmaz Malcuit kendi sahasından depara kalktığı anda yaklaşık 16 metre onun gerisindeydi ve orada kaldı, geriye hiç dönmedi.)
Görüldüğü gibi Barış Alper Yılmaz bu maçta Malcuit’yi hücumda gerektiği gibi sınırlandıramadı. Hatta Okan Buruk ilk yarının sonuna doğru Malcuit’yi hiç takip etmeyen Barış Alper Yılmaz’a çok kızdı ve Malcuit’nin karşısına maçın başındaki gibi yine Rashica’yı gönderdi. Bu çerçevede Rashica’nın Malcuit’yi çok iyi tuttuğunu da söylemeliyiz. Ancak Rashica’nın sol yerine sağda oynaması Galatasaray’ın hücumları için elzem olduğu için Okan Buruk maçın çok büyük kısmında Barış Alper Yılmaz’ı solda oynattı.
İşin hücum yönüne gelince, Okan Buruk’un Malcuit’nin defansif sakarlığından yararlandığı da çok açık.
Galatasaray Ankaragücü karşısında etkili bir ön alan baskısı yapmadı. Buna ihtiyaç da kalmadı, zira Ankaragücü Galatasaray’ın ön alan baskısından kaçınmak için genelde kalecisi üzerinden uzun toplarla çıktı.
Galatasaray ilk yarıda ön alan baskısı yerine bu kez rakip yarı sahada pres yaparak hem Ankaragücü’nü pas hatasına zorladı, hem de dönen topları saha içi parselasyonu iyi olduğu için toplayarak yeniden atağa dönüştürdü. Ankaragücü maçın ilk yarısında Galatasaray’ın baskısını nadiren kırabildi.
Galatasaray’ın ilk yarıda gerçekleştirdiği presin baş kahramanı Berkan Kutlu oldu. Bir itfaiyeci gibi her yere yetişen Kutlu defansif açıdan harika bir maç çıkarırken hücumda da önemli işlere imza attı: Golle sonuçlanabilecek iki şut atarken, Dries Mertens’in ceza sahasında düşürülmesiyle sonuçlanan ataktaki derin pası atan da yine o oldu. Bu açıdan Berkan Kutlu’nun Lucas Torreira’yı pek aratmadığı söylenebilir.
Galatasaray Torreira’nın eksikliğini sadece bir bakımdan hissettiği söylenebilir; rakibin altı numarasına yapılan baskıda. Ankaragücü’nde dün ilk kez 11’de görev yapan Lamine Diack, kendisine Torreira benzeri agresif baskı yapılamadığı için maçı yaklaşık yüzde 91 pas isabetiyle tamamladı (Ankaragücü’nün maçtaki pas isabet ortalaması yüzde 76 idi) ve takımının defanstan hücuma çıkışta ilk istasyonu olmayı başardı.
Tabii bu, maçın ikinci yarısında Galatasaray’ın rakip yara sahada Ankaragücü’ne baskı yapmadığı anlamına gelmiyor. Nadiren de olsa Galatasaray maçın ikinci yarısında da yaptığı pres sayesinde kazandığı toplar üzerinden üç tehlike üretti.
Dakika 61,11’de Berkan Kutlu ayağını sokarak topun Rashica’nın önünde kalmasını sağlıyor. Aşağıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi tehlikeli bölgede sayısal üstünlük yediye altı Galatasaray lehine. Ancak burada Rashica atağın olgunlaşmasına şans tanımadan şutu tercih ediyor. Böylece ikinci yarıda üretilen nadir bir pozisyon sonuçsuz kalıyor. Ki burada Gomis’e oynaması durumunda Galatasaray’a ciddi bir şans penceresi açılmış olacaktı.
Dakika 86,34. Oyuna yeni girmiş olan Yunus Akgün Ankaragücü’nün sol beki Marlon’dan kaptığı topla Galatasaray’ı üçe iki hızlı hücuma çıkarıyor ve sağdan ceza sahasına giren Barış Alper Yılmaz’ı kaçırıyor. Yılmaz’ın yaptığı vuruşu kaleci Bahadır Güngördü ayaklarıyla çıkarıyor.
Dakika 87,37. Yunus Akgün pas arası yaparak Marlon’dan topu kapıyor ve Yusuf Demir’e veriyor. Yusuf Demir burada ceza sahasına girmeden şutu tercih ediyor, ancak vuruşunda top kaleci Güngördü’de kalıyor.
Galatasaray’ın set hücumlarının belirgin özellikleri var. Kanatlardan gelişmesi, merkezden ya da çizgiden terse atılan uzun toplarla rakip defansın dengesinin bozulması, öne doğru yapılan koşular ve hareketlilik.
Buraya birkaç örnek alıyorum.
Dakika 11,34. Galatasaray’da Aanholt taç atışıyla topu oyuna sokuyor. Abdülkerim Bardakçı Victor Nelsson’la paslaştıktan sonra sağ öne uzun ve çapraz bir topla Léo Dubois’yı hücuma geçiriyor. Burada Ankaragücü’nün sol açığı Anastos Hacıyovanis araya girmeye çalışsa da top Dubois’nın önünde kalıyor. Fransız futbolcu çizgiye inerek topu arka direğe, Barış Alper Yılmaz’a doğru kesiyor (aşağıdaki fotoğraf). Yılmaz topu kafayla çaprazda kalan Gomis’e çevirmeye çalışsa da başarılı olamıyor, top rakipte kalıyor.
Dikkatli izleyiciler ve okurlar bunun Galatasaray-Beşiktaş maçında atılan ilk golün seti olduğunu da hatırlayacaklardır. O maçta Yılmaz topu kafayla Icardi’nin önüne indirmiş, Icardi de sol ayağıyla yaptığı spektaküler vuruşla Galatasaray’ın ve kendisinin ilk golünü atmıştı.
Abdülkerim Bardakçı’nın sağ ön çapraza attığı uzun topla başlayan bu atak Galatasaray’ın ilk golünün provası gibiydi. Şimdi o dakikaya geliyoruz. Dakika 14,54. Bu kez Galatasaray’ın atağı soldan Dubois’nın kullandığı taç atışıyla başlıyor. Topu alan Berkan Kutlu, Bardakçı’yla paslaştıktan sonra yine uzun çapraz oynayarak sağ öndeki Dubois’ya yüksek bir top atıyor. Dubois topu aut çizgisi civarında kontrol ettikten sonra Rashica’ya veriyor. Rashica önce Midtsjø’yle, daha sonra Nelsson’la paslaştıktan sonra topu Ankaragücü ceza sahasına ortalıyor. Barış Alper Yılmaz bu ortayı kafayla Ankaragücü kalesine göndererek Galatasaray’ın ilk golünü atıyor.
Bu gol öncesinde Dubois’nın çizgiye basması Rashica’ya rahat orta yapma fırsatı veriyor, böylece Galatasaray’ın sağ kanat oyuncusu, sol kanat oyuncusuna asist yapmış oluyor. Golün bir diğer özelliği ise gol öncesinde Galatasaray’ın sağ kanadında oynayan tüm oyuncuların (Dubois, Nelsson, Midtsjø ve Rashica) topa ayaklarının değmesi.
Dakika 29,07. Galatasaray yine topu taçla oyuna sokuyor. Dubois, Nelsson, Bardakçı, Aanholt, Nelsson, Bardakçı, Aanholt ve Mertens paslaşmaları sonucunda defans arkasına Gomis kaçırılıyor ve böylece Galatasaray ikinci golünü atıyor.
Galatasaray’ın sezon başından beri giderek daha da geliştirdiği bu doğrudan hücum golünde iki detay var. İlki Galatasaray’ın takım boyu. Aşağıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi Galatasaray’ın takım boyu yaklaşık 24 metre (en ilerideki Rashica’yla en gerideki Bardakçı arasındaki mesafe) uzunluğunda.
Galatasaray’ın atacağı ikinci golün birkaç saniye öncesinde sahaya bakıyoruz. Aanholt çizgiye basan Mertens’e oynayacak, Mertens de topu öne doğru koşu gösteren Gomis’e aktaracak. Bu atak sırasında Galatasaray’ın takım boyu yaklaşık 24 metreydi. Ankaragücü’nün takım boyu ise yaklaşık 18 metreydi ve kaleci hariç 10 oyuncusu da kadraj içindeydi. Galatasaray’da kadrajda olmayan tek oyuncu sağ çizgi civarındaki Dubois.
İkinci detay; bu hücumda çizgiye Mertens basıyor. Sol önde oynayan Barış Alper Yılmaz ise iki blok arasına girerek Ankaragücü’nün sağ stoperi Radakoviç’i üzerine çekiyor, Ankaragücü’nün iki stoperi arasındaki mesafenin açılmasını sağlıyor. Gomis de açılan bu koridordan yapıyor öldürücü koşusunu. Böylece Galatasaray’ın sol kanadında oynayıp bu hücumda top ayağına değmeyen tek oyuncu olan Barış Alper Yılmaz gole dokunmadan katkı vermiş oluyor.
Bu atakta Galatasaray kendisine önde basmak isteyen Ankaragücü’nün yaklaşık 18 metre uzunluğundaki savunma yerleşimini defansın arkasına atılan uzun topla (bu kez merkezden kanada değil, kanattan merkeze uzun top atılıyor) cezalandırıyor.
Öne geçtikten sonra özellikle ikinci yarıda temposunu düşüren Galatasaray sadece bir golle önde olduğu için seyircilere ve izleyicilere heyecanlı anlar yaşattı. Zira zaman zaman özellikle konsantrasyon kaybı ve panik nedeniyle defansif yerleşimde ölümcül hatalar yaptı. Buraya iki örnek alıyorum.
Dakika 66,40. Ankaragücü kendi birinci bölgesinde taçla topu oyuna sokuyor. Galatasaray’ın savunma refleksi biraz temposuz ve gevşek bu bölümde. Ankaragücü futbolcuları 29 saniye içinde 10 pas yaparak Galatasaray yarı sahasına geçiyor fazla rahatsız edilmeden ve sağdan Malcuit’yi kaçırmaya çalışıyorlar. Ancak Malcuit konusunda devre arasında uyarılan Barış Alper Yılmaz ona izin vermiyor. Malcuit bu nedenle yeniden merkeze oynamak zorunda kalıyor.
Ankaragücü bu hücumda bir kez Zahid’i, iki kez de Ali Sowe’u iki blok arasında topla buluşturarak Galatasaray defansının dengesini bozmaya çalışıyor. Bu dengesizlik Ali Sowe’un topla ikinci buluşmasında ortaya çıkıyor ve Aanholt’la Barış Yılmaz arasında büyük bir boşluk oluşuyor (aşağıdaki fotoğraf). Bunun nedeni Barış Alper Yılmaz’ın en sağdaki Malcuit’yi kontrol etmesi (fotoğrafta Malcuit görülmüyor). Aanholt ile Yılmaz arasında açılan bu boşluğa Taylan Antalyalı sızıyor ve Ali Sowe onun öne yaptığı bu koşuyu ödüllendiriyor. Ne var ki Antalyalı burada topu eliyle kontrol ederek Galatasaray defansında oluşturulan boş alanı değerlendirememiş oluyor.
Bu atakta öne çıkarak rakiplerini geriye savuran Nelsson ve Bardakçı dışındaki Galatasaraylı futbolcuların aktif dinlenme yapar gibi savunma yaptıkları göze çarpıyor, bir de hiçbirinin çevre kontrolü yapmadığı. Özellikle de Aanholt oyunu izlerken çevre kontrolü yapmadığı için Antalyalı’nın koşusunu göremiyor. Bu koşuyu gören tek Galatasaraylı Malcuit’yi marke etmek isteyen Barış Alper Yılmaz’dı, ancak o da bir tercih hatası yaparak Antalyalı’yı önlemek yerine Malcuit’yi savunmayı seçti.
Oyunun bu bölümünde Galatasaraylı futbolcuların çökmüş durumda olduğunu gördük. Takımın savunma yerleşiminin alarm verdiği ikinci örneği de bu atağın hemen sonrasında izledik.
Muslera, Taylan Antalyalı’nın eliyle oynaması nedeniyle kazanılan endirek vuruşu ileriye doğru kullanıyor. Bu topu Barış Alper Yılmaz kafayla aşırtıyor. Ancak sahipsiz kalan topu Radakoviç kaparak Malcuit’ye, o da Diack’a oynuyor. Diack öndeki Beridze’yi görüyor, o da Ali Sowe’u. Sowe sağ kanatta boş koşu gösteren Malcuit’yi kaçırarak Ankaragücü’nün en tehlikeli atağının meşalesini yakmış oluyor.
Daha önce de görmüş olduğumuz gibi Malcuit bomboş vaziyette ilerleyerek topu Emre Kılınç’a ortalıyor. Böylece dakika 68,28’de Muslera’nın ileriye oynadığı top 19 saniye içinde yapılan altı pasla Emre Kılınç’a gelmiş oldu. O ise topu dışarı atarak takımının en olgun ve en tehlikeli hücumunu değerlendirememiş oldu.
Tam bu anda Okan Buruk oyuna müdahale ederek Gomis’in yerine Kerem Aktürkoğlu’nu sahaya sürdü. Yaklaşık 10 dakika sonra da Yunus Akgün ve Yusuf Demir’i. Böylece Galatasaray bir yandan saha içi savunma parselasyonunu düzelttiği gibi, tehlikeli ataklar da üretmeyi başardı.
Dünya kupası sonrasında Galatasaray’ın iki tempolu bir oyun oynadığı görülüyor. İlk yarılarda oyunu rakip yarı sahaya yıkarak baskı yapan, böylece dönen topları toplayarak rakibine neredeyse hiç hücum şansı vermeyen bir Galatasaray izliyoruz. İkinci yarılarda gördüğümüz Galatasaray ise skoru aldığı için oyunu kendi yarı sahasında kabul eden, hızlı hücumlarla farkı artırmak gol arayan bir takım kimliğine sahip.
Bunu şu şekilde de tarif edebiliriz: Galatasaray ilk yarılarda topa hükmederken rakibin dengesini ters uzun toplarla bozarak skor üretiyor genelde. Bu açıdan kontrol futbolu oynarken birden hızlandırılmış sekanslar yarattığını söyleyebiliriz Galatasaray’ın.
İkinci yarılarda ise Galatasaray kontrol futboluna yönelmeden bir an önce en hızlı ve en doğrudan biçimde rakip kaleye akmak istiyor. Ancak bunu yapmak isterken de hızlı oynama isteğinin doğal sonucu olarak çok basit kayıplar yapıyor: Pas hataları, tercih sorunları, adam eksiltmek için çalım atarken kaybedilen toplar, vb.
Dünkü maça kadar bu konuda en çok göze batan oyuncu Kerem Aktürkoğlu oluyordu hep. Ancak dün görüldü ki en temel sorun Aktürkoğlu değil; başkaları da. Pas hatası bakımından dün öne çıkan oyuncular Mertens (rakip yarı sahasında pas yüzdesi yüzde 60’tı), Aanholt ve Midtsjø oldu. Bunun yanı sıra defanstan uzun topla çıkılmak istenirken de bol bol hata yapıldı. Tercih hatalarına örnek olarak ise Rashica, Yusuf Demir ve Midtsjø’nün uzaktan şut denemelerini gösterebiliriz.
Burada değinmek istediğim başka bir şey daha var. Kerem Aktürkoğlu Galatasaray’ın hücumdaki en büyük silahı konumunda. Çünkü tehlikeli bölgede inanılmaz hareketli ve bu hareketlilik nedeniyle rakip defansın dengesini kolayca bozuyor. Aktürkoğlu’nun dünkü maçta oynamamasının sonuçlarından birisi de Galatasaray’ın kendi ortalamasının altında tehlikeli hücum ve şut üretememesi oldu.
Diğer taraftan Galatasaray’ın ikinci yarılarda geri çekilmesini fizik kapasite eksikliğine de bağlamamak gerekiyor. Elbette Oliveira’nın, Yunus Akgün’ün ve Rashica’nın uzun süren sakatlıkları, Midtsjø’nün, Berkan Kutlu’nun, Yusuf Demir’in ve Rashica’nın geçirdikleri ağır hastalıklar ile dünya kupasından dönen oyuncuların maç kondisyonlarının geriye gitmesi fiziksel kapasiteyi doğrudan unsurlar. Ancak bunlara rağmen Galatasaray’ın fizik kapasite açısından lig standardının hâlâ üstünde olduğunu söylemek mümkün.
Galatasaray ideal kadrosundan altı farklı isimle çıktığı Ankaragücü maçından da üç puan çıkararak dünya kupası sonrasında oynadığı tüm maçları kazanmış oldu. (Burada Ankaragücü’nün bu sezonki en iyi ve en kompakt futbolunu oynamış olduğunu da unutmamak gerekiyor.)
Galatasaray pazar günü sezonun en önemli maçlarından birine çıkacak Fenerbahçe karşısında. Liderliği kaybetmek riskinin de oldukça yüksek olduğu bu maçta Galatasaray şimdiye kadarki en büyük fizik kapasite ve oyun gücü testini geçirmiş olacak. Ancak sonuç ne olursa olsun Galatasaray ciddi bir oyun planına sahip ve bu da onun ligin sonuna kadar liderlik yarışında kalması için gerekli koşulu oluşturuyor.
[1] Fransız sağ bek oyuncusu Kévin Malcuit 2017’de Saint-Étienne’den Lille’e dokuz, bir sezon sonra da Napoli’ye 12 milyon euro’ya transfer oldu. Ankaragücü’ne de Napoli’den kiralık geldi.
[2] Fotoğraflar yayıncı kuruluş olan Bein Sports’un sitesi beinsports.com.tr adresinden alınmıştır.
Dünkü Beşiktaş hezimetine de ben aynı kapsamda, modern futbol zihniyetiyle oynayan bir takıma karşı elde edilen yenilgi gözüyle bakıyorum
Türkiye ilk yarısında oldukça etkili olduğu maçta Hollanda’ya 2-1 yenilerek Avrupa Futbol Şampiyonası’na çeyrek finalde veda etti. Bu sonuçla birlikte Montella yeniden eleştirilmeye başlandı. Ancak sağlıklı bir karar için süreci, oyunu ve oyuncuları doğru analiz etmek gerekiyor
11. Kariyer maçını oynayan sadece Demiral, Kadıoğlu ve savunma anlamında Barış Alper Yılmaz değildi. Kanımca Mert Günok da kariyer maçını oynadı. Uzatmanın son saniyesinde yaptığı kurtarış Türkiye milli takım tarihindeki en ikonik anlardan birisi olarak çok uzun süre hatırlanacak, Galatasaraylıların 2000’deki UEFA finalinde Claudio Taffarel’in yaptığı kurtarışı yıllar boyunca unutmamaları gibi
© Tüm hakları saklıdır.