Şampiyonlar Ligi 3. ön eleme turu rövanş maçında Kadıköy’de Lille takımını konuk etti Fenerbahçe. Fransa’daki ilk maçın 2-1’lik dezavantajı vardı maç öncesinde. Üstelik tek dezavantaj da değildi ilk maçın skoru. Fred’in yokluğuna ek olarak bir de Ferdi’nin sakatlık nedeniyle son anda kadrodan çıkarılması önemli eksiklerdi sarı lacivertliler için. Fenerbahçe’nin başlangıç on birine bakacak olursak Saint-Maximin dışında yeni oyuncu yoktu. Saint-Maximin dışında geçen yılın takımı vardı sahada. Kenarda ise Jose Mourinho. Hocanın takıma dokunuşlarını görebilmek için biraz daha zamana ihtiyaç var. İki takım açısından da zor bir eşleşmeydi bu eşleşme, sezon başında henüz tam olarak hazır olmayan iki takımdan birine yazık olacaktı. Fenerbahçe bu sezon oynadığı üç Avrupa Kupası maçında 7 gol atıp 6 gol yemişti. Bu durum aslında Mourinho takımlarında pek alışılmış bir durum değildi. Hocanın takımla geçirdiği süre ve antrenman sayısı arttıkça bu durum da değişecektir. Kadıköy’deki Lille maçında sarı lacivertlilerin takım savunması performansı, önceki 3 Avrupa Kupası maçından da iyiydi. Ama gol yollarında sıkıntısı vardı Fenerbahçe’nin. Mourinho golü bulabilmek için üç santraforla bile oynadı. Fransa’daki ilk maçta kalesinde gördüğü iki gol de sarı lacivertli oyuncuların şanssız dokunuşları sonrasında gelmişti. Rövanşta gol için her şeyi yapan Fenerbahçe takımının attığı gol de 90+1’de rakip oyuncu Diakite’nin kendi kalesine istemsiz gönderdiği top ile geldi. Oysa Fenerbahçe maç boyunca golü bulacak aksiyonları bolca yaptı. Osayi-Samuel ve Cenk ile direğe takıldı. Yeri gelmişken değinmekte fayda var, sahada ve kenarda herkes işini yapmaya çalışırken, takım ritmini bulup rakibi baskı altına alırken sahaya ve rakip futbolculara bir şeyler atmanın akılla, mantıkla ve spor ahlakıyla bağdaşan hiçbir tarafı yok. İnsan kendi takımına ve ülke imajına ancak bu kadar zarar verebilir. Eğer maçta böyle bir durum yaşanmasa ve oyun yaklaşık 10 dakika durmasa belki şu anda başka şeyler konuşuyor olabilirdik. Oyunun durması en çok Fenerbahçe takımına zarar verdi.
Dün maçta gerek Teknik Direktörü ile gerekse sahada mücadele veren toplam 17 futbolcusu ile Fenerbahçe kazanmak ve turu atlamak için her şeyi yaptı ama olmadı. Mourinho’nun tanımlaması ile Fenerbahçe takımı şu anda henüz bitmemiş, gelişimini tamamlamamış bir ürün. Bu ürünün nihai şekliyle ilgili öngörüler ise oldukça iyimser. Maçtan bir önceki gün basın toplantısında Jose Mourinho’nun söyledikleri bence çok önemli ve pragmatik. “ Bizim hedefimiz Şampiyonlar Ligi kupası değil, bizim hedefimiz lig şampiyonluğu “ diyordu Mourinho. Evet Fenerbahçe’nin gerçekçi hedefinin lig şampiyonluğu olduğu aşikar ama hem kadrosuyla hem de Hocasıyla Avrupa Ligi de göz ardı edilmeyecek bir hedef olabilir. Bu açıdan bakıldığında hayal kırıklığı gibi görünen bazı durumların aslında ne kadar büyük bir şans olduğunu zamanla anlayabiliriz. Bakalım zaman ne gösterecek.
Melih Gümüşbıçak kimdir?
Melih Gümüşbıçak 10 Ağustos 1968'de Ankara'da doğdu. Ankara 50. Yıl Lisesi'nden mezun olduktan sonra iktisat ve siyasal bilgiler öğrenimi gördü.
Mesleğe başladığı TRT'de spor programları sundu, daha sonra Doğan Yayın Holding'e geçti. İzleyen dönemde Show TV'de "Televole" adlı spor magazin programını sundu. Daha sonra Lig TV'ye geçen Gümüşbıçak, bu kanalda sunuculuk yaptı, ardından 360 kanalında spor programı hazırlayıp sundu. TRT'de Şampiyonlar Ligi karşılaşmalarını ve çeşitli spor yayınlarını sunan Gümüşbıçak, T24'te ağırlıklı olarak Fenerbahçe maçlarını yorumlayacak.
|