03 Şubat 2021

Baş eğmeyen

Fezayı görmeye, fezaya gitmeye çalışan çocuklara ayaklarının ucuna bakmayı söylüyorsunuz. Aşağı bakmazlar çünkü görmek istedikleri koskoca bir dünya var

"Aşağı bak!"

"Başını eğ!"

"Kellesini alın!

Hallacı Mansur'dan Pir Sultan'a, Bruno'dan Bedreddin'e, Socrates'ten Nesimi'ye, Mustafa Suphi'den Denizlere ismi değişir, coğrafyası değişir düşmanlığı değişmez zalimin… Ya kelle alır, ya idam eder ya öldürür.

Yüzyılı değişir de korkusu bitmez karanlığın.

Aydınlıktan korkar. Aydınlık bir ekmeği bölüşmektir bazen. Hakikati aramaktır, sormaktır, sorgulamaktır. Hep bir ağızdan türkü söylemeyi, ballı incirleri paylaşmayı istemektir. Adalet için savaşmaktır. Haksızlığa karşı ses çıkarmaktır… Yöntemi değişir, düzeni değişir zorbalığı bitmez kör karanlığın.

Ama insan dediğimiz canlı vazgeçmez.

Çoğu korkar belki, tereddüt eder, cesareti kırılır… Yapamayacağını düşünür. Vazgeçer… Ama vazgeçmeyen birileri hep olur.

Cesaret eden birileri hep çıkar.

Çünkü haklı olduğunu bilir.

Çünkü ne kadar kara çalınmaya çalışılsa da masum olduğunu bilir. Sorar, sorgular, arar ve yol açar…

Tarih de onları yazar.

Celladı kimse hatırlamaz lakin baş eğmeyen unutulmaz.

Resmi tarih kitapları bile Nesimi'nin derisini yüzeni yazmaz.

Bruno'yu diri diri yakan ateşi kimin harladığını kimse bilmiyor ama haklı olduğunu biliyoruz.

Galileo'nun engizisyon mahkemesinde söylediği ''Her şeye rağmen yine de dünya dönüyor" sözleri şimdi okullarda öğretiliyor.

Orhan Doğan'ı meclisten ensesinden bastırarak otomobile sokmaya çalışan sivil polislerin ismini kimse hatırlamıyor.

İster hükümdar, ister hakan, ister imparator ister başkan olun. Yüzyıl değişsin coğrafya değişsin. Bir gerçek var değişemez; hakikat gizlenemez.

Başka gezegenler var Bruno biliyordu ve Galieo'nun dediği gibi dünya dönüyor.

Aşağı bak

Tüm dünyaya, gezegenlere ve hatta yüzyıllara rağmen haksız fakat güçlü olanın, haklı fakat güçsüz olan karşısındaki tavrı değişmiyor.

Tıpkı Boğaziçi Üniversite'sinde yaşananlar gibi.

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri günlerdir bir şey söylüyor. Günlerdir bir şeye isyan ediyor. Bu çağda "üniversite öğrencilerin demokratik talepleri" denip hoşgörüyle izlenebilecek protestoları ilk gününden beri "bre zındık" nidalarıyla karşılandı. Öğrenciler "vatan haini, sapkın, bölücü" ilan edildiler. Çok değil bundan birkaç yıl sonra ülkenin siyasetinde, ekonomisinde, sosyal bilimlerini de önemli görevler üstelenecek olan gençlerdi bunlar. Üniversiteler bilim yuvasıydı. Boğaziçi Üniversite'si kışlaya çevrildi. Ve sonunda öğrenciler "aşağı bakarak" yürümedikleri için gözaltına alındı.

"Başını eğ" aydınlığa bakmayı yasaklama sözüdür. "Aşağı bak" "ayak uçlarından başka bir şey görme' emridir. 2021 yılında dünyayı, hayatı, doğayı, bilimi, sanatı yani hayatın gayelerini anlamaya, tanımaya, keşfetmeye çalışan bir gence "Aşağı bak" diyemezsiniz.

O genç oraya aşağı bakmak için gelmedi.

O çocuklarlar yıllar boyunca ülkenin en iyi okullarından birinde okumak, bilim insanı olmak için hep yukarı baktı. Çok okudu, çok çabaladı, çok uğraştı, çok yoruldu…

O çocuklar aşağı bakmaz.

Çünkü bilim için oradalar, aydınlık için oradalar.

Fezayı görmeye, fezaya gitmeye çalışan çocuklara ayaklarının ucuna bakmayı söylüyorsunuz. Aşağı bakmazlar çünkü görmek istedikleri koskoca bir dünya var.

Melih Bulu gerçekten söylediği kadar iyi bir eğitimci ve bilim insanıysa ayak uçlarına bakmaya zorlanan bu gençlerin geleceği için istifa eder. Çünkü o gençler o okula ayak uçlarından ötesini görmemek için gitmedi. Salgınları, çevresel felaketleri ve daha bir sürü şeyi engelleyecek buluşlar yapabilecek o pırıl pırıl gençlere "aşağı bak" diyen bir sistemin içinde kalıyorsanız bilimden, ilimden bahsetmek mümkün değil demektir.

"Aşağı bak" diyen o polis amiri bir yerlerde ödüllendirilir belki. Daha yüksek mevkilere getirilir. Maaşı artar, apoleti çoğalır… Peki çok değil 5 yıl sonra onu kim hatırlayacak? "Aşağı bak" emrinden o gence hınçla saldırmasından kim saygıyla bahsedecek?

Öğrencileri haksız görebilir, "ama" ile başlayan cümleler kurabilir, hatta gençlerin fazla "abarttığını" düşünebilirsiniz. Fakat bir insana ayak uçlarından başka bir şey bakmama talimatı veren bir aklı "makul've "mazur' görüyorsanız Hallacı Mansur'un başını vuran, Nesimi'nin derisi yüzen cellatların varisi sizsiniz demektir. Şimdiden söyleyeyim tarih kitaplarının hiçbiri sizin adınızı yazmayacak.

Yazarın Diğer Yazıları

Tekli koltuk

Hanımlar, beyler! O koltuklardan kalkıp aramıza katılın. Katılın ki neler söylediğimizi, neler yaşadığımızı, ne istediğimizi, neyi savunduğumuzu ve ne yapabileceğimizi görüp duyun. Tartışın, konuşun, birlikte karar verin yani çoğalın. Çünkü birlik olmak tek olmaktan büyüktür. Ne kadar rahat olursa olsun, tekli koltuk kanepeden hep küçüktür

Makul isyandan makus tarih çıkar

Ülkenin batısında bir yerlerde bir yıkım, yangın adaletsizlik olduğunda avazı kadar çıkan sesimiz doğusunda yaşandığında içimize kaçıyorsa hak ve adalet meselesi ile ilgili derin çelişkimiz var demektir...

Sokak güzeldir

Kayboluyoruz… Küçük hesaplarımızla didişirken o büyük bir denizin ortasında kayboluyoruz. Ve bunun için bir fırtına olması da gerekmiyor. Çünkü hayat insanı fırtınadan daha şiddetli savuran bir şey

"
"