08 Eylül 2024

Okula dönüş

"Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır"

Bugün hem öğrenciler hem ebeveynler hem de bir süredir yeni okul yılı için hazırlık yapmak üzere okullarına dönmüş olan eğitimciler için yaz tatilinin son günü.

Birçok gelişmiş eğitim sistemine göre ülkemizde uzunca olan yaz tatilinin yaşattığı keyfin yanı sıra öğrenci, ebeveyn ve öğretmen açısından bazı zorlukları da bulunuyor.

Uzun süren yaz tatili yıl boyunca edinilmiş kazanımların tekrarından yoksun geçtiği taktirde öğrencilerde hem sosyal hem de akademik becerilerin kaybına sebep oluyor. Kazanılmış becerilerde kayıplarla yeni okul dönemine başlayan öğrenciler uyumlanmada zorluk yaşayabiliyor. Bu hâl okul yaşamında hem akademik hem de sosyal açıdan sıkıntılar yaşanmasına sebep olabiliyor.

Yaz tatilinde, yıl boyunca edinilmiş kazanımların tekrar edilmesi için verilmiş olan ödevlerin yapılması, çocukların gelişimine katkı sunacak kitapların okunması ve etkinliklerin yapılmasının takibi görevi de çocuklar belli bir yaşa gelene ve görevlerinin sorumluluğunun bilincine varana kadar büyük oranda ebeveynlere düşüyor.

Bir yandan iş güç diğer yandan tüm gün evde olan ve takibi yapılması gereken çocuk veya çocuklar derken uzun yaz tatili birçok keyifli halinin yanı sıra ebeveynler için zorlayıcı da olabiliyor.

Söylemek istediğim şu ki; uzun yaz tatili çocuklar için keyifli olamaya keyifli de keşke öğrencilerin hem sosyal hem de akademik becerilerinin gelişiminin kesintiye uğramaması açısından biraz daha kısa olsa.

Yarın itibariyle okullarda yeni eğitim yılının zilleri çalacak.

Okul bahçelerinden mahallelere çocukların cıvıltılarıyla neşe yayılacak. Özellikle de okulun açıldığı günün sabahı çocukların seslendirdikleri, okul bahçelerinden etrafa taşan İstiklal Marşı beni çok duygulandırır. Her seferinde gözlerim dolar, tüylerim diken diken olur.

Yarın başlayacak olan 2024-2025 eğitim yılının tüm öğrencilere, eğitimcilere ve velilere hayırlı uğurlu olmasını dilerim.

Geleceğin güvencesi eğitim

Baş öğretmenimiz, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi "Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır."

Bir süredir toplumumuzda yaşadığımız değerler erozyonunun, akıl ve vicdan tutulmasının, hak, hukuk, adalet alanlarında yaşanan sıkıntıların ancak temellerini yeniden sağlam bir şekilde inşa edeceğimiz ve 21. yüzyıl şartlarına uyumlayacağımız bir eğitim sistemiyle aşılacağına inanıyorum.

Çocuklarımıza eğitim veremediğimiz ve eğitimde fırsat eşitliği sunamadığımız taktirde cehaletle savaşmamız, aydınlıklara kavuşmamız ve kalkınabilmemiz zor görünüyor.

90'lar ve 2000'lerde öğrenci ve sonrasında eğitimci olmuş bir insan olarak hem kendi öğrencilik ve eğitimcilik deneyimim hem de ebeveyn olarak yaptığım gözlemlerden hareketle ülkemizde günden güne eğitimde fırsat eşitliğinin azaldığını söyleyebilirim.

Devlet okulları ve özel okulların arasındaki uçurum günden güne artıyor.

Maddi imkanı olanlar özel okullara, yeterli imkanı olmayanlar devlet okullarına yerleşiyor.

80'li, 90'lı yıllarda farklı sosyal ve ekonomik kesimlerden çocuklar, her eğitim kademesinde devlet okullarının sıralarında yan yana gelebiliyordu. Bu şekilde okullar daha heterojen bir yapıya sahipti. Bu hâl çocukları kendiliğinden sosyal beceriler açısından güçlendirirdi. Bu gençler empati becerisi gelişmiş bireyler olarak toplumda yer alırlardı.

Maalesef bugün ebeveynler çocukları için 21. yüzyılın gerektirdiği becerilerin gelişmesine katkı sunacak donanıma ve eğitim kalitesine sahip devlet okulu bulmakta zorlanıyor. Diyelim ki buldu eğer buldukları okul yaşadıkları mahallede değilse karşılarına ikametgah sorunu çıkıyor. Diyelim ikametgah sorununu aştılar bu sefer de karşılarına kayıt parası veya bağış parası adı altında çocuğun okula kabulü için şart koşulan yüksek rakamlar çıkabiliyor. Velilerin, çocukları iyi bir eğitim alsın diye çektiği çile bitmiyor.

Eskiden her kesimden öğrenci için değerli bir alternatif oluşturan Anadolu Liselerinin birçoğu İmam Hatip Liselerine dönüşmüş durumda. Çocukları için devletin sunduğu eğitimi yetersiz bulan, çocuklarını Anadolu Lisesi veya İmam Hatip Lisesi'ne göndermek istemeyen veliler içinse geriye özel okul alternatifi kalıyor.

Maalesef özel okullar da son yıllarda hem fiyat hem de sundukları eğitim kalitesi açısından velileri zorlayan bir meseleye dönüştü.

Fiyatların akıl almaz artışı ile özel okullar artık yalnız belli bir seviyenin üzerinde ekonomik imkana sahip çocukların erişebileceği bir ürün halini aldı. Özellikle "ürün" kelimesini kullanıyorum çünkü varılan fiyatlarla bazı özel okullarda artık eğitimin bir hizmete veya ürüne dönüştüğünü gözlemliyorum. Eğitimin pahalı bir ürüne indirgendiği bir sistemde de ne veliler ve okul yönetimleri arasında ne de öğretmenler ve veliler arasında sağlıklı bir eğitim ilişkisi tesis edilebilir. Sonunda bu sağlıksız ilişkiler çocuğun okul yaşamına olumsuz etki eder.

Bir eğitimci olarak hiçbir eğitimin bedelinin ulaşılan bu rakamlar olamayacağına ve olmaması gerektiğine inanıyorum.

Bir toplum yetiştiren öğretmenler

Çocuklar için eğitim yolculukları boyunca en değerli olanın gittikleri okuldan ziyade karşılaştıkları öğretmenler olduğuna inanıyorum.

Bir çocuğun gelişimini bir binanın inşasına benzetirim. Binanın asıl temelleri çocuğun içine doğduğu evde atılır. Sevgiyle, saygıyla, temel değerlerle bir çocuk ilk önce ailesi vasıtasıyla tanışır.

Okul çağının başlamasıyla birlikte de çocuğun hayatına öğretmenler girer ve çocuğun üzerinde eğitim hayatı boyunca ona değen, ufkunu açan, ona sevgiyle yaklaşan ve değerli dokunuşta bulunan tüm öğretmenlerinin etkisi kalır.

Bir toplumun inşasında öğretmenlerin bu kadar önemli bir yeri varken bugün hâlâ öğretmenlerin düşük maaşa mahkûm olmaları, zor şartlarda yaşamaları, okullarında asli görevleri olmayan işleri yaparken tükenişe sürüklenmeleri, düşüp hayatlarını kaybetmeleri, özel okulların velilerden fahiş paralar alırken okullarının olmazsa olmazı, omurgası olan öğretmenlerine düşük maaş ödemeleri kabul edilemez.

Yeni eğitim yılında, sağlam temellere dayalı bir gelecek inşası ve yeni nesillerin yetişmesi için canla başla, özveriyle ve kalplerini ortaya koyarak çalışan tüm öğretmenlerin hak ettikleri değeri yaşamalarını dilerim.

21'inci yüzyıl becerilerine uyumlu bir eğitim sistemi

Uzun yıllardır ezbere dayalı olan eğitim sistemimizin artık içinde bulunduğumuz yüzyıla hizmet etmediği bir gerçek. Lise ve üniversite mezunları arasında yabancı dil düzeyi hâlâ çok düşük.

Bilgi artık her yerde, bilgiye istediğimiz an ulaşabiliyoruz. Artık değerli olan bu bilgiye ulaşacağımız araştırma yöntemleri, bilgiyi doğru yerde kullanma, doğru yöntemlerle paylaşma ve uygulamaya koyma becerisine sahip olmak.

Ülke olarak 21'inci yüzyıla uyum sağlayabilmemiz için yeni nesillerimize 21'inci yüzyıl becerilerini destekleyecek bir eğitim modeli sunmamız gerekiyor.

Bu alanda çalışmalarını, kitaplarını ve yazılarını dikkatle takip ettiğim değerli eğitimci, Profesör Selçuk Şirin "Yetişkin Çocuklar" adlı kitabında 21'inci yüzyılda okul müfredatlarında bulunması gereken 6 temel beceriyi şöyle sıralıyor.

  1. Eleştirel Düşünme becerisi
  2. İş birliği Becerisi
  3. Zihinsel Esneklik Becerisi
  4. İnisiyatif Alma Becerisi
  5. İletişim Becerisi
  6. Bilgiyi işleme Becerisi

Dilerim devlet yönetimi çok geç olmadan ve ülkemiz dünyanın çok gerisine düşmeden acilen bu alanda yetkinliği olan, çalışmalar yapan eğitimcilerimize ve bilim insanlarına kulak verir.

Bir süredir içinde bulunduğumuz karanlıklardan aydınlıklara kavuşmamız ancak temel değerlerimizi yeniden tesis ederek ve yeni dünya becerilerini destekleyecek bir eğitim modeli uygulayarak mümkün.

İlksen Utlu kimdir?

Çukurova'da doğdu ve büyüdü. Orta ve lise eğitimini Tarsus Amerikan Koleji'nde tamamladı.

Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu.

10 yıl İngilizce öğretmenliği yaptı.

Eğitim yolculuğu son yıllarda farkındalık çalışmaları alanında devam ediyor.

Bir eğitimci ve hayat öğrencisi olarak hayatın içinde yaptığı gözlemleri ve farkındalık üzerine yaptığı çalışmaları harmanlayarak, insan gelişimine ve iyi oluş hallerine katkıda bulunmak üzere kitaplar yazıyor.

Yazarın "Üzüntü ile Neşe, Gezerler Hep El Ele' ve "Ahenk İçinde' adlı kitapları bulunuyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yaşama sanatı ustaları: ‘Superagers’

‘Superagers’ın en belirgin özellikleri; hayata karşı olumlu, esnek, dirençli yaklaşımları ve dayanıklılıkları

Hayatı izlemek yerine ona dokun

Teknolojinin hayatımızdaki yeri her geçen gün büyürken, son yıllarda ekran bağımlılığı kaynaklı pek çok fiziksel ve duygusal sorunla karşılaşır olduk

Hafıza mekanizması

Hatırlamak mı daha karanlık yoksa unutmak mı?

"
"