23 Mart 2024

Türkiye'de bağcılığa uygun alanlar değişebilir

Türkiye'de bağcılık alanlarının iklim değişikliğinden nasıl etkileneceğini araştıran yeni bir çalışmaya göre, beklenen sıcaklık artışları, üzüm verimini ve kalitesini düşürebilir. İklim koşullarında hesaplanan değişimler, farklı üzüm türlerinin yetiştirilmesine uygun alanların da değişebileceğini ortaya koyuyor. Üretimi, uygun koşulları sunabilecek bölgelere kaydırmak gerekebilir

Dr. Nazan An ve Dr. Tufan Turp 

İklim değişikliğinin, Türkiye'deki bağcılık alanlarının üzüm üretimine uygunluğunu nasıl etkileyeceğini araştıran yeni çalışmamıza göre, önümüzdeki 30 yılda beklenen sıcaklık artışları ve azalan yağışlar, üzüm üreten bölgelerdeki elverişli koşulları değiştirebilir.

Dünyada kırkın üzerinde ülkede yaygın olarak yetişebilen üzüm, her ne kadar geniş bir alanda yetiştirilebiliyor olsa da, iklimsel değişimlere karşı oldukça duyarlı. Dolayısıyla iklim değişikliği, üzümün üretim miktarını ve kalitesini belirgin şekilde etkiliyor.

Çalışmamıza göre, önümüzdeki dönemde yaşanması beklenen sıcaklık aşırılıkları, yağış rejiminde beklenen değişimler ve kuraklık, bağcılık faaliyetlerini olumsuz etkileyebilir. Örneğin, Türkiye'deki toplam üzüm üretiminin yaklaşık yarısını oluşturan Sultana üzümlerinin yetiştirildiği Manisa ve Denizli illerinde verim düşüşü bekleniyor. 

Öte yandan Sultana üzümü için uygun koşulların Batı Karadeniz'in iç kesimlerine ve Doğu Anadolu'nun batısına kayabileceği tahmin ediliyor. Benzer şekilde, Ege Bölgesi'nin kıyı ve iç kesimlerinin, Boğazkere, Öküzgözü ve Şire gibi yüksek sıcaklık isteyen türler için daha uygun hale geleceği öngörülüyor.

İklim değişikliğinin üzüm üretimine olumsuz etkilerini asgaride tutmak için türleri, uygun koşulları sunan bölgelerde yetiştirmenin yanı sıra yüksek sıcaklıklara ve su stresine daha iyi dayanabilen çeşitlerin üretilmesi gibi uyum önlemleri alınabilir. 

Bağcılık için 'soğuk' kalan bölgeler, uygun hale gelebilir

Çalışmamız, sera gazı salımlarının yoğun seviyede devam ettiği, ''kötümser'' olarak tarif edilen iklim değişikliği senaryosuna (RCP8.5) dayanıyor. İki farklı küresel iklim modelinin bölgesel iklim modeli kullanılarak çözünürlüğü yükseltilmiş sıcaklık verisi temel alınarak 3 farklı indis hesaplandı ve bu indisler özetle sıcaklık toplamı açısından kategorilendirilerek, Türkiye için 2022-2050 gelecek dönemi 1972-2000 referans dönemi ile karşılaştırıldı. Böylece, iklim gereksinimleri ve asmanın büyüme döngüsü arasındaki etkileşimler dikkate alınarak, Türkiye'deki bağcılık alanlarının uygunluğunun ne doğrultuda değişeceği ortaya konuldu. 

İndislerden ilki (Winkler İndisi -WI- sıcaklık birikimi), en düşük ve en yüksek sıcaklıklar ile meyvenin gelişimi için gerekli olan minimum sıcaklığı (10 derece) dikkate alıyor. Bu indis, 1 Nisan-31 Ekim tarihleri arasındaki büyüme mevsimi boyunca, ısı birikimi ve ürünlerin büyüme döngüleri hakkında bilgi sağlıyor. Böylelikle yetişme alanlarındaki toplam sıcaklık değişimlerini takip etmek ve alternatif yetiştirme alanları belirlemek mümkün hale geliyor.

İndis sonuçları 2022-2050 yılları arasında Türkiye'de sıcak bölgelerin 1972-2000 referans aralığına göre artacağına işaret ediyor. İç Anadolu, Ege Bölgesi'nin iç kesimleri, Orta ve Batı Karadeniz gibi bölgelerin giderek ısınacağı dikkat çekiyor. Referans dönemde bu bölgelerin bir kısmı, bağcılık için çok soğuk, bir kısmı ise "soğuk" bölge sınıflandırmasında yer alıyordu. Yani, daha önce bağcılık için çok soğuk ya da soğuk olarak nitelendirilen bazı bölgelerde iklimsel değişikliklere bağlı sıcaklık artışlarıyla bazı ürünler için uygun koşulların oluşabileceği söylenebilir.

Erkenci çeşitler, yüksek rakımlı bölgelere daha uygun

Bunun yanı sıra Akdeniz ve Ege Bölgeleri'nin kıyı kesimleri ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin güneyinde de dikkat çekici bir sıcaklık artışı gözleniyor. Rakımın oldukça yüksek olduğu Doğu Anadolu Bölgesi'nde ise bazı alanlar ''çok serin'' kategorisinden çıkıp ''serin'' kategorisine geçse de, yüksek rakım nedeniyle bu bölgelerin bağcılığa uygunluğunda bir değişiklik öngörülmüyor. 

Ege'nin kıyı kesimleri ile Güney ve Güneydoğu Anadolu gibi alçak rakımlı bölgelerde, meyvede yeterli miktarda şeker veya aroma birikimini sağlayabilecek termal değerler, geç olgunlaşan türler için daha uygun görünüyor. İç Anadolu ve Karadeniz gibi yüksek rakımlı bölgelerde ise, gerekli şekeri henüz ilk donlar meydana gelmeden biriktirebilecek erkenci çeşitler, daha uygun olabilir. 

Gelecekte Bolu, Ilgaz, Köroğlu ve Sündiken sıradağlarının yer aldığı yüksek alanlar dışında İç Anadolu'nun ve Batı Karadeniz'in büyük bir kısmı, ortalama 1400 ila 1600°C arasında sıcaklık toplamı isteyen üzüm çeşitleri için uygun hale gelebilir. 

Ege'de ve güneyde 'aşırı sıcak' alanlar artabilir

Çalışmada her iki iklim modeli için elde edilen diğer indis (Huglin İndisi -HI- gündüz sıcaklık birikimi) sonuçları ise, referans döneme kıyasla 2022-2050 döneminde sıcaklıkların artacağına ve sıcak bölgelerin genişleyeceğine işaret ediyor. 

Bu indis, fotosentez güneşli saatlerde gerçekleştiği için yalnızca gün ışığında biriken sıcaklığı dikkate alır. Hem büyüme mevsimi hem de meyvedeki şeker konsantrasyonu ile ilişkilidir. Özellikle yaz aylarında, yüksek enlemlerde ve uzun günlerde daha fazla maruz kalınan yüksek sıcaklıkların etkisinin dikkate alınmasını sağlayan bu indis sayesinde, hangi bölgede hangi üzüm çeşidinin yetişmesi gerektiğine dair bilgi sağlanabilir. 

İndis sonuçlarına göre, geçmişte ''çok serin'' ve ''serin'' kategorilerinde yer alan Ege, Akdeniz ve İç Anadolu'daki bazı bölgelerin artık ''ılıman'' ila ''ılıman sıcak'' kategorilerine kayabileceği öngörülüyor. ''Çok sıcak'' kategorisindeki bölgelerin de yaygınlaşacağı tahmin ediliyor. 

Her iki modelde de ''aşırı sıcak'' kategorisinin özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerinin kıyı kesimlerindeki artışı dikkat çekiyor. Çalışmanın bulguları, geçmişte ''aşırı sıcak'' olarak sınıflandırılan Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde de bu alanların genişleyeceğine işaret ediyor. Dağlık alanların yaygın olduğu Doğu Anadolu'da ise çoğu alanda kategorik değişiklik beklenmiyor. 

Sıcak gecelerin de artması bekleniyor

Çalışmada hesaplanan son indis (Serin Gece İndisi -CI-) ise üzümlerin olgunlaştığı Eylül ayı boyunca en düşük gece sıcaklıklarının ortalamasını temsil ediyor. 12 ila 18°C arasında değerler alan bu indis, meyvenin olgunlaşması için gereken günlük minimum ortalama sıcaklığı gösteriyor. 

Araştırma sonuçları, her iki iklim modelinde de, 1972-2000 referans dönemine kıyasla 2022-2050'de bu indiste de artış yaşanacağını gösteriyor. ''Sıcak geceler'' olarak tanımlanan 18°C ve üzerindeki günlerin, özellikle Güney ve Ege Bölgesi'nin kıyı kesimleri ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin güney kesimlerinde, daha sık görülmesi bekleniyor. Ayrıca her iki modelde de, Ege Bölgesi'nin iç kesimlerinin ''serin geceler'' sınıfından ''ılıman geceler'' sınıfına geçeceği öngörülüyor. 

Önümüzdeki 30 yıl hakkında her üç indis için yapılan hesaplamalar, indis değerlerinde ciddi bir artışa ve sıcaklık toplamı aralığında en az bir düzeyde kategorik değişime işaret ediyor. Bu değişimler, Türkiye'de asma türlerinin yetiştiği coğrafi bölgelerde optimum iklimsel koşullarda olumsuz etkilere bağlı olarak asmanın aroma ve kalitesinde değişimler olabileceğine işaret ediyor. 

Sultana üzümü için uygun yetiştirme alanları değişebilir

Araştırmanın bulgularına göre, bu indislerde Türkiye'nin hiçbir ilinde soğuk kategorisine geçiş öngörülmüyor. Öte yandan Türkiye genelinde, özellikle ülkenin batısında, doğusunda ve kıyılarda sıcaklık artışı bekleniyor. Ülkenin farklı bölgelerindeki değişikliklerin ne seviyede gerçekleşeceği, indisler arasında farklılık gösterebiliyor. Buna karşın, genel bir artış eğiliminden bahsetmek mümkün. 

Her iki iklim modelinin en uyumlu sonuçları verdiği bölge, Türkiye'nin kuzeydoğusu. Alınan sonuçlar, her üç indisin değerlerinin de ülke genelindeki dağlık alanlarda sabit kalabileceğine işaret ediyor. Diğer bölgelerin ise daha yüksek sıcaklıklara doğru kayması bekleniyor. Özellikle üzüm üretiminin yoğun olduğu Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde beklenen değişim, üzüm üreticisinin yakın gelecekte artacak uyum ihtiyacına işaret ediyor. 

Yüzyıl ortasına dair projeksiyonlar, Türkiye'deki toplam üzüm üretiminin yaklaşık yarısını oluşturan Sultana üzümünün yetiştirildiği Manisa ve Denizli illerinde verim düşüşüne işaret ediyor. Öte yandan, yakın gelecekte, Ege'nin doğusunda, Batı Karadeniz'in iç kesimlerinde ve Doğu Anadolu'nun batısında, Sultana üzümü için iklimsel açıdan uygun yetiştirme koşullarının oluşabileceği öngörülüyor. 

Boğazkere, Öküzgözü ve Şire gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu üzüm türleri için ise Ege Bölgesi'nin kıyı ve iç kesimlerinin uygun rakımlarında, optimum sıcaklık koşullarının oluşacağı tahmin ediliyor. Bu bölgeler, yüksek sıcaklık gerektiren türler için uygun hale gelebilir. 

Tarımda hızlı uyum gerekiyor

Özetle, önümüzdeki 30 yıllık dönemde Türkiye'de artan sıcaklıklar ve azalan yağışlar, üzüm üreten bölgelerdeki elverişli koşulları değiştirecek. Türkiye'nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası'nda gerçekleşen ve giderek artması beklenen sıcaklık aşırılıkları, yağış rejiminde beklenen değişimler ve kuraklık, bağcılık faaliyetlerini olumsuz etkileyebilir. Özellikle yaz kuraklığının, kaliteli üretimi kısıtlayarak hem verim kayıplarına hem de kalite sorunlarına yol açması bekleniyor. Uyum önlemleri alınmadığı takdirde bu durum, üzüm üretimi için yüksek risk faktörü anlamına gelebilir. 

Önümüzdeki dönemde, bazı türler için alternatif lokasyonlar belirlemek gibi uyum önlemlerinin tarımsal faaliyetlere hızlı yansıması önem taşıyor. Bu çalışmada da görüldüğü gibi, asmaların büyüme ve olgunlaşma sırasında maruz kaldığı sıcaklık toplamlarını ele alan indisler doğrultusunda, üzümlerin belirli bir bölgede yetişip yetişmeyeceğini öngörmek ve asmaların kalitesi hakkında tahminlerde bulunmak mümkün. Sürdürülebilir bağcılık çabaları kapsamında, bazı türler için alternatif lokasyonlar belirlemek veya daha yüksek sıcaklıklara ve su stresine dayanıklı çeşitler geliştirmek gibi önlemleri uygulamaya almak ve gelecek yatırımları buna göre şekillendirmek gerekiyor.


Kaynak Makale: Analysis of the impact of climate change on grapevines in Turkey using heat unit accumulation–based indices

Dr. Nazan An kimdir?

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Aaraştırma Merkezi (iklimBU) kurucularından Dr. Nazan An, doktora derecesini Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri bölümünden aldı. Dr. Nazan An, yönetim kurulu üyesi olduğu iklimBU'da aynı zamanda araştırmacı olarak akademik çalışmalarını sürdürmekte, ayrıca Boğaziçi Üniversitesi Hesaplamalı Bilim ve Mühendislik Yüksek Lisans Anabilim Dalı'nda ders vermektedir. 

Ana çalışma konusu ekin büyüme simülasyon modellemesi olan Dr. Nazan An, çeşitli tarımsal ürünler için verim tahmini ve ürünlerin yetiştiği bölgelere yönelik iklimsel uygunluk projeksiyonları kapsamında çalışmalar yürütmekte, bölgesel iklim projeksiyonları ve yüksek mekansal ve zamansal çözünürlüklerde iklim verilerinin üretilmesine katkı sunmakta ve bu iklimsel veriler yardımıyla iklim değişikliğinin sosyoekonomik etkileri konusunda istatistiksel/ekonometrik modelleme çalışmaları yapmaktadır. 

Dr. Nazan An, farklı iklim projeksiyonları altında aşırı iklim olaylarının ve iklim değişikliğinin sektörel etkilerinin incelenmesine dair akademik çalışmalara yoğunlaşmış olup, uluslararası ve ulusal çeşitli makale ve kitap bölümünde yazar olarak yer almıştır. 

Akademik çalışmalarının yanı sıra iklim değişikliği etkileri, iklim değişikliği azaltım ve iklim değişikliğine uyum, iklim değişikliğinin sektörel risklerine dair birçok ulusal, uluslararası projenin yazılması ve yürütülmesinde aktif roller üstlenmiş, çeşitli kamu, özel sektör ve STK iş birliklerinde uzman ve danışman olarak yer almıştır.

Uzmanlık Alanları: İklim Değişikliği; Ekin Büyüme Simülasyon Modelleri; İklim Projeksiyonları; Bölgesel İklim Modellemesi; Aşırı İklim Olayları; İklim Değişikliğinin Sektörel Etkileri; İklim Değişikliği Riskleri

 

 

Dr. Tufan Turp kimdir?

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (iklimBU) kurucularından Dr. Tufan Turp, doktora derecesini Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri bölümünden aldı. Dr. Tufan Turp, danışma kurulu üyesi olduğu iklimBU'da aynı zamanda araştırmacı olarak akademik çalışmalarını devam ettirmekte ve ayrıca Boğaziçi Üniversitesi Hesaplamalı Bilim ve Mühendislik Yüksek Lisans Anabilim Dalı'nda ders vermektedir. 

Ana çalışma konusu bölgesel iklim modellemesi olan Dr. Tufan Turp, dünyanın farklı bölgeleri için iklim projeksiyonlarının gerçekleştirilmesine ve yüksek mekansal ve zamansal çözünürlüklerde iklim verilerinin üretilmesine katkı sunmakta, ekin büyüme modelleri kapsamında araştırmalar yapmakta ve bölgesel iklim model verilerini kullanarak iklim değişikliğinin etkilerine yönelik istatistiksel çalışmalar yürütmektedir. 

Dr. Tufan Turp, farklı iklim projeksiyonları altında aşırı iklim olaylarının ve iklim değişikliğinin sektörel etkilerinin incelenmesine dair akademik çalışmalarını yoğunlaştırmış olup, uluslararası ve ulusal birçok makale ve kitap bölümünde yazar olarak yer almıştır. Akademik çalışmalarının yanı sıra iklim değişikliği etkileri, iklim değişikliği azaltım ve iklim değişikliğine uyum, iklim değişikliğinin sektörel risklerine dair birçok ulusal, uluslararası projenin yazılması ve yürütülmesinde aktif roller üstlenmiş, çeşitli kamu, özel sektör ve STK iş birliklerinde uzman ve danışman olarak yer almıştır.

Uzmanlık Alanları: İklim Değişikliği; İklim Projeksiyonları; Bölgesel İklim Modellemesi; Ekin Büyüme Modelleri; Aşırı İklim Olayları; İklim Değişikliğinin Sektörel Etkileri; İklim Değişikliği Riskleri

 

 

İklim Masası Hakkında

İklim Masası, basına bilimsel temelli iklim haberleri servis etmek amacıyla kurulmuştur. İklim değişikliğini, ekonomiden tarıma, biyoçeşitliliğe etkilerinden toplumsal sonuçlarına, tüm yönleriyle ele almayı hedefleyen bir haber ajansıdır.

Bilim insanları tarafından İklim Masası için kaleme alınan haber metinleri, gazetecilere ve basın kuruluşlarına ücretsiz servis edilir.

Gazeteciler, haberi hazırlayan bilim insanını ve İklim Masası'nı referans göstermek kaydıyla, metinlerin tamamını veya bir kısmını kullanmak ve metinlerden alıntı yapmak konusunda özgürdür.

İklim Masası, iklim değişikliğiyle ilgili basında yer alan haberlerin nicelik, nitelik ve konu çeşitliliği bakımından gelişmesini hedeflemektedir. İklim değişikliği konusundaki çalışmaları daha görünür kılmayı, yeni araştırmalara ilham vermeyi ve iklim değişikliği konusunda üretilen akademik bilgiyi bir araya getirerek gazeteciler için güvenilir bir bilgi kaynağı oluşturmayı amaçlar.

* T24, İklim Masası köşesini herhangi bir kurumdan karşılık almadan yayımlamaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Marmara'da gemicilik kaynaklı hava kirliliği yüzde 80'e kadar azaltılabilir

İstanbul ve Çanakkale boğazlarından her yıl geçen yaklaşık 50 bin gemi, Marmara Bölgesi'ndeki hava kirliliğinin de önemli sebepleri arasında. Gemi yakıtları nedeniyle açığa çıkan kükürt ve azot oksitler ile parçacıklı maddelerin ciddi sağlık sorunlarına yol açtığı biliniyor. Türk Boğazlar Sistemi'nin "Emisyon Kontrol Alanı" ilan edilmesi ve gemi yakıtlarının denetlenmesi, gemicilik kaynaklı hava kirliliğini yüzde 80'e kadar azaltabilir

Görünmez katil: Hava kirliliği İstanbul’u tehdit ediyor

İstanbul’un farklı yerlerindeki 37 hava kalitesi izleme istasyonundan yedi sene boyunca toplanan veriler, kanserojen ilan edilen ince partikül maddenin (PM2.5) hem kent merkezlerinde hem de kırsal alanlarda Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sınır değerinin üzerinde olduğunu gösteriyor. En az tespit edildiği yerlerde dahi, DSÖ’nün önerdiği yıllık ortalama değerden iki kat fazla bulunuyor. Türkiye’nin Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği’nde bir an önce PM2.5 için sınırlama getirmesi ve kirliliğin; trafik, sanayi, gemi emisyonları gibi temel kaynaklarını azaltacak uygulama ve politikaları hayata geçirmesi gerekiyor.

Zayıflayan Türkiye ormanları yarı yarıya daha az karbon tutuyor

Türkiye’nin orman alanını en çok artıran ülkelerden olduğuna yönelik açıklamalara karşın, ülkenin ormanları aslında giderek küçük parçalara bölünüyor ve güçsüzleşiyor. Ormanların tuttuğu karbon miktarı da 2017’den bu yana neredeyse yarı yarıya azaldı. Gerilemenin temel nedeni, hızla artan odun üretimi ve ormanların madencilik ve enerji gibi sektörlere tahsis edilmesi